|
|
Bu manzara insanı çarpar!
Geçenlerde (hadi itiraf edeyim Sevgililer Günü'nünde) Pera Marmara otelindeydim. Özel mönü, şarap filan derken hoş bir gece geçirdik... Sakın... "Eh, tabii ki hoş bir gece olacak, aksi mümkün mü?" demeye kalkmayın. Yan masadaki çift bütün akşam neredeyse tek kelime konuşmadı. Herhalde ertesi gün boşanmışlardır... Ardından da 16'ncı kattaki odamıza çıktık. Sabah 06.45 gibi uyandım. Pencereden dışarıya baktım. Ve çarpıldım... Hava yavaş yavaş aydınlanmakta... Güneş henüz ortalıkta yok... Ay, 'birazdan batacağım' diyor... Tam karşımda Topkapı Sarayı, Ayasofya, Süleymaniye ve Eminönü'ndeki Yeni Camii... Solda deniz; ileride Kız Kulesi... Önümüzde Haliç uzanmakta... Galata ve Atatürk köprüleri ışıltılı. Sarı sokak lambaları hâlâ yanmakta... Kentin hareketlenmekte olduğuna işaret eden otomobiller vızır vızır... Ve bütün bu görüntü, gri desem gri değil, gümüşi desem o da değil... Tuhaf, ürpertici bir atmosferde yer almakta. Müthişti. Tam sinemacılara göreydi... Romantik miyim, neyim! Not: Pera Marmara'da hoşuma giden bir başka şey de sabah kahvaltısıydı. Simit, tahin-pekmez, ince belli bardakta çay gibi bize özgü yiyecekler bana eski bir lafı hatırlattı: "Küresel düşün, yerel hareket et, töresel yaşa." (Buradaki 'töre', gelenek-görenek anlamında.)
|