Çocuklarımız bile kıyameti görecek
İnsan hiç çocuklarından azar işittiği için mutlu olur mu? Ben oldum. Geçen gün birlikte bir yere gitmek üzere çıkarken, arabanın anahtarlarını aldığımı görünce beni stereo olarak fırçalayan "farelerimi" huzurunuzda kutluyorum. Diyalog çift cenahtan şöyle gelişti: - Anne, bu kadar kısa yol için neden arabaya biniyoruz? - E ne yapalım yani? - Bisikletle gidebiliriz, yürüyebiliriz, üşüyorsan da metro ya da otobüse binebiliriz. Anlamaz gözlerle baktığımı gören oğlum çok büyük bir sır verirmişcesine gözlerimin içine bakarak şöyle dedi: - Anne yoksa kimse sana gezegenin durumundan sözetmedi mi? Çocukların okulda katıldıkları "çevre haftasının" ardından ekolojik bilinçlerini geliştirmeleri müthiş hoşuma gitti. Bir haftadır evde bizim arkamızdan bile elektrikleri söndürüyorlar, dişlerini fırçalarken musluğu kapatıp suyu boşa akıtmıyorlar, resim yaparken kağıtların iki tarafını da kullanıyorlar. Zaten fazla arabaya rağbet etmeyen ve hafta sonları her yere bisiklet ve roller blade ile giden bir aileydik ama artık çocuklar arabayı hayatımızdan tamamen çıkarmaya çalışıyorlar. Veliler arasında yaptığım ankete göre, bir haftadır bütün evlerde aynı durum sözkonusuymuş. Okula gelen çevreciler ekoloji virüsünü çocukların kanına sokmuşlar, devam ettirmekse ana-babaların işi. Türkiye'de okullarda durum nedir bilmiyorum. Her ne kadar böyle ders veren didaktik yazılar yazmayı sevmesem de, sözkonusu olan ekoloji olunca akan sular duruyor. Edebiyat yapmaya gerek yok çünkü artık bu işin şakası kalmadı. Artık dünyanın patronları yepyeni sosyal ve ekonomik modeller geliştirmek zorundalar yoksa değil torunlarımız, çocuklarımız bile kıyameti görecekler. Eğer dünyanın ısınma hızını düşüremezsek iklim yaşanmaz olacak, kaynaklar geri gelmeyecek şekilde tükenecek. Bir çok halk asırlardır oturdukları bölgelerden göç etmek zorunda kalacak çünkü kimi bölgeler su baskınları yüzünden, kimi bölgeler ise kuraklıktan yaşanmaz hale gelecek. Çevre kirliliği devam ettiği takdirde büyük kentlerin de kaderleri değişecek. Chicago'nun üzeri sürekli olarak bir duman tabakasıyla kaplanacak, sakinleri güneşin yüzünü unutacak. Paris sokaklarının büyük bölümüyse yerini kanallara ve barajlara bırakacak. Yüzlerce uydu dünyanın üzerinde sinek orduları gibi gezerek, sürekli olarak yağmur bulutlarını kurak bölgelere çekmeye çalışacak. Sidney gibi bazı kentler durmadan yangınlarla, bazı kentler de böcek baskınlarıyla boğuşacak. İlk önlemlerin sanayileşmiş toplumlar tarafından alınması gerekiyor çünkü bir Amerikalı yılda 20 ton zararlı gaz üretirken bir Fransız 10, bir Afrikalı 1 tonla yetiniyor. Ama unutmamak gerekiyor ki, bu sayılar ortalama. Yani Türkiye'deki bir çok kişi, ortalama Amerikalıdan daha çok ve gereksiz biçimde tüketiyor. Dolayısıyla tam da burada durup "bireysel mücadele" üzerinde düşünmek gerekiyor. Yani çocuklar çok haklılar. Ve eminim ki, Türkiye'de de, su, elektrik, taşıt kullanımı konusunda anne babasını azarlaması gereken çok çocuk var!
|