|
|
30 ülkede 2 bin kişiye sorulan evrensel soru
"6 Milyar Öteki" adlı bir projeyle pek çok ülkeden farklı işleri yapan binlerce kişiye kamera önünde aynı sorular sorulacak. Cevaplar film haline getirilecek ve ilk önce Paris Pompidou Merkezi'nde gösterilecek
Yine dönüyorum. Yine hatıra biriktirmiş, kar altındaki Şehr-İstanbul'dan hem harika anlar, hem de büyük endişelerle ayrılmışım. Dünyayı saran nefretin, doğup büyüdüğüm kentte de karanlık yüzünü gösterdiğini görmüşüm çünkü. Ama ben şu köşeyi hoş tutacak bir şeyler anlatmak için buradayım, değil mi? İstanbul'da nelerin beni mutlu ettiğini nakletmeliyim. Neler güzeldi, onu yazmalıyım. Öncelikle barışçı, uzlaştırıcı bir projeyle gelmek güzeldi. Projenin adı "6 milyar öteki". 30 ülkede 2000 kişiye aynı evrensel sorular soruluyor. İrlandalı bir balıkçı, Katarlı bir iş adamı, İtalyan bir aktör, Amerikalı bir evsiz. Hepsi de kamera önünde aynı sorulara cevap verecekler, cevaplar montajlanacak ve film, Paris Pompidou Merkezi'nden başlayarak dünyanın önemli kültür kurumlarında gösterilecek. Balçiçek Pamir, Okan Bayülgen, Ali Poyrazoğlu, Ali Akay ve daha bir çok kişi, bu oyunu oynamayı kabul ettiler. Projenin tanıtım dosyasının ilk sayfasındaki Tibet şiirini okumanızı istedim. Bilmem, içinde yaşadığımız bu zor günlerde, sizin de gözünüzü dolduracak mı? Uzağa baktım/ Kımıldayan bir şey gördüm/ Biraz yaklaştım/Onun bir hayvan olduğunu sandım/Biraz daha yaklaştım/ Onun bir insan olduğunu gördüm/Biraz daha yaklaştım/Onun kardeşim olduğunu gördüm.
ZATEN FÜZYONUM İstanbul çok güzeldi yine. Kar altındaydı. Reco ile (operacı Recep Ayyılmaz) Offenbachlı ya da Bob Wilson'lu projeler kurcaladık. İzo ile (yazar ve senarist İzzettin Çalışlar) edebiyat ve sinema didikledik. Okan'la "makinesini", magazini, siyaseti konuştuk. Khansa ile o meşhur karikatürleri görünce Fas kültürü içinde büyümüş bir genç kadın olarak neler hissettiğini konuştuk. Her zamanki gibi gastronomi turları da vardı programımda. "Sakın beni züppe yerlere götürmeyin bu sefer" dedim arkadaşlarıma. "Öyle konsept-yemek falan istemem, ben zaten kendim füzyonum, en hakikisinden İstanbul sofrası isterim" dedim. Onlar da Hünkar, Divan, Yakup, Hacı Abdullah gibi, geleneksel damak tadını arayan ustaların mutfaklarına götürdüler beni. Ardından son bir aydır çıkan Türk filmlerini arka arkaya görme turumda bana eşlik ettiler.
|