kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
  » Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ankara bu ara casus kaynıyor
Erdoğan da Özal gibi vücut dilinde çok iyi
Özal Manisa'da siyasete atılacağını açıklayacaktı

"CIA boşuna gelmez"

Uzun yıllar Washington'da Dışişleri görevlisi olarak çalışan emekli büyükelçi Kaya Toperi'ye göre CIA, FBI başkanları ile İsrail Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye'ye gelmesi tesadüf değil. Toperi "ABD Irak'tan çekilecek, yardım istiyor" diyor.

Ankara bu ara casus kaynıyor

Emekli Büyükelçi Kaya Toperi "Ne zaman Türkiye'de kavga çıkar, ajanlar Ankara'ya doluşur" diyor.

Emekli Büyükelçi Kaya Toperi ile sohbet ediyoruz. Hedefim "CIA, FBI, İsrail Genelkurmay başkanı geldi, bütün bunlar Türkiye'de ne yapıyor?" soruma cevap bulmak. Gelişleri sessiz sedasız da olmadı üstelik. Tesadüf müydü? Yoksa komplo teorisyenlerinin "Amerika İran'ı, Suriye'yi vuracak tezine mi inanmalıydı? Ben de oturdum Kaya Toperi'nin karşısına. Toperi sırasıyla Washington, Kabil, Yeni Delhi, Kopenhag ve Cenevre'de Dışişleri'nde çalışmış. Ardından Kuveyt, Bahreyn, Kanada, İsviçre ve Kore büyükelçisi olarak görev yapmış. Yani "O bilmezse kimse bilmez" durumu var. Cumhurbaşkanlığı sözcülüğü, Basın Yayın Genel Müdürlüğü görevlerini de unutmamak lazım. Özellikle Özal'ın danışmanlığını yaptığı yıllarda Cumhurbaşkanı'nın önemli danışmanlarından ve sırdaşlarından biri olarak anılıyordu. Toperi ile CIA Başkanı'nın gelişini konuştuk. James Bond filmi tadında bir söyleşi oldu. Toperi'nin söylediklerini ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.

Önce FBI, ardından CIA Başkanı Türkiye'ye geldi. Ne oluyor acaba demeye kalmadan Fransız Savunma Bakanı'nı buluverdik karşımızda. En son da İsrail Genelkurmay Başkanı'nın ziyareti. Sizce bunların hepsi tesadüf mü?
-Fransız Savunma Bakanı dışında diğerlerinin gelişi hiç de tesadüf değil. Rastlantı olamaz bence. Önce Fransız Savunma Bakanı'nın niye geldiğine bakalım. Bir dönem Türkiye Fransa ile birtakım silah alımlarını durdurmuştu Ermeni tasarısının gündemde olduğu dönemlerdi. Türkiye AB müzakereleri sürecinde Fransa'ya bir jest yapmak isteyebilir. Silahlı Kuvvetler'in birtakım ihtiyaçları var tabii.

Yabancılar mutlaka bir şey almak için mi gelir?
-Kesinlikle. Tersini düşünmek saflık olur. Türkiye'nin kara gözü kara kaşı için gelmezler. Ya bizi kazıklamaya ya da bir şey satmaya gelirler. Biz de bunların "Aslansın, maşallah iyisin, kahramansın" sözlerine kanar, tam Türk'e özgü ev sahipliği ve tevazu içinde bunlara jest yapmaya çalışırız.

Bizi överek mi kandırırlar yani? Eski Bakan Akşener "Milletvekili olduğunuzda önce elçiler randevu alırlar, karşılaştığınızda da sizi övmeye başlarlar" demişti.
-Evet. Ben de aynı şeyi yaptım aslında yıllarca. Bir milletvekili nasıl oraya gelmiş araştırırsın, siyasetçilerin düşündüklerini öğrenirsin, parti liderlerini yakın oldukları kişileri bilirsin ve bütün bunları övgüyle yakın olduğun kişilerden alırsın. Zaten bunları öğrenemiyorsan büyükelçi değilsindir. Aynı şey milletler arası da yapılır. Bazen hediyeler verilir. Bu helikopter ihalesi de olabilir, ufak bir Türkiye hatırası da.

Özal döneminde de bunlar yapılır mıydı? Özellikle o dönemi soruyorum çünkü siz yanı başındaydınız.
-Tabii yapılırdı. Örneğin o dönemde Amerikan Kongresi'nde Ermeni Tasarısı görüşülüyordu. Özal devreye girdi. Türkiye ile büyük iş yapan Amerikan şirketlerinin başkanlarını tek tek aradı ve destek istedi. Sonuç başarılı oldu.

Bundan şunu anlıyorum, ekonomik çıkarlar hep
önde geliyor. Öyle mi?
-Tabii ki. Thatcher, baba Bush Türkiye'ye gelirken sadece turistik mi geldi zannediyorsunuz? Hepsi bazı amaçlarla geldi.

Ne gibi?
-Uçak ihaleleri vardı. F16'ların F4'lerin modernizasyonu gibi. Türkiye iyi bir pazar, bunu unutmamak lazım. Başbakan "Ben ülkemi pazarlıyorum" dediğinde aslında bunu söylemek istedi. Her başbakan yapmıştır sadece Erdoğan daha açık yaptı bunu.

Peki dönelim ilk soruya. Fransız Savunma Bakanı dışındakiler Türkiye'ye niye geldi?
-FBI Başkanı'nın Türkiye'ye gelmesi çok şaşırılacak bir durum değil. Çünkü FBI Adalet Bakanlığı'na bağlıdır ve Türkiye ile işbirliği içindedir. Terörizme karşı mücadelede beraber hareket edilir. Yani tek başına gelseydi çok çarpıcı olmazdı. Gelelim CIA Başkanı'na. İşte o yadırganacak bir durum çünkü bu başkan kolay kolay bir ülkeyi ziyaret etmez.

En son 70'li yıllarda geldi galiba...
-O bilinen. Bir de 90'lı yıllarda geldi. Körfez krizinin yaşandığı dönemde. O vakit Başbakan ya da Cumhurbaşkanı ile görüşmedi, MİT Müsteşarı ile görüştü sadece. Bakın tabloyu anlamanız için gizli servislerin başka ülkelerde ne yaptıklarını biraz açıklayayım. Örneğin Ankara'da gizli servisler çok faaldir. Sadece Amerika değil, İsrail, Rusya da vardır. Hepsi bilgi toplar.

Ne bilgisi?
-Hükümet istikrarlı mı, oluşumlar nedir vesaire... Bu bilgi toplama işi her zaman olmaz. Ne vakit ki ortalık biraz karışıp kazan kaynamaya başlar o zaman Ankara'ya doluşurlar. Tezkere sonrası böyle bir hareketlilik vardı örneğin bir de şimdi var. Özellikle Amerikalılar sağda solda "Hükümete alternatif bir oluşum var mıdır?" diye konuşup duruyorlar bu aralar. Türkiye'nin durumu ortada. YÖK, camiler, TÜSİAD, üniversite, Pamuk davası derken kazan fokurduyor.

Büyükelçiler yeterince bilgi toplamıyor mu bir de ajanlarını yolluyorlar?
-Diplomatik yoldan bilgi almak zordur. Bir ipte iki cambaz.

Peki ama bunlar Türkiye'nin hükümeti, alternatif oluşumlar falan, bunlarla niye ilgileniyor? Kusura bakmayın bana fazla "filmvari" geliyor bütün bunlar.
-Haklısınız tabii. Türkiye'nin jeopolitik önemini göz ardı etmemek lazım. Hem istikrarlı hem de çok kuvvetli olmayan bir Türkiye istiyor bunlar. Dikkat edin, ne zaman iki ayağımızın üstünde durmaya başlarız bir şey çıkar. Çok da saf olmamak lazım.

Gelelim CIA Başkanı'na. Madem ajanları Türkiye'de niye kendi geliyor?
-CIA Başkanı ya mühim bir mesaj getirmeye ya da bazı şeyleri öğrenmeye gelir. Şimdi ABD'nin Irak, Suriye ve İran politikasına bakmak lazım. Amerika'nın kafasındaki Irak'ın parçalanması. Tabii bence.

Büyük Ortadoğu Projesi'ne ne oldu?
-Seçimde Amerika'nın beklemediği bir şey oldu ve Şiiler kazandı. İran bölgede her zaman bir tehdit ve korku unsurudur. Bunu da unutmamak lazım. Zaten Irak hiçbir zaman homojen olamadı. Sadece diktatörlükle birlikte tutulabildi. Amerika Irak konusunda hem kendi içinde hem de dünyanın gözünde popülaritesini kaybetti. Bunu yeniden kazanması lazım. Askerini çekecek ama bir bölümünü bırakması da gerek. O vakit Türkiye'nin önemi ortaya çıkıyor. Bizim rolümüz ne olacak?

Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulmasından mı bahsediyoruz?
-Bakın ne Barzani ne de Talabani Afganistan'a benzeyen bir yapıda kapalı kutu bir ülke istemiyor. Bunu defalarca rahmetli Özal'a da söylediler. Yani bize ihtiyaçları var. Ne petrollerini taşıyabilir ne de dışa açılabilirler. Amerikalılar da bizin ne düşündüğümüzü merak ediyorlar haliyle. Unutmamak lazım ki söz verdiği halde tezkereyi geçirmemiş bir ülke var karşılarında.

Affetmediler mi bizi yani?
-Ben Amerika'da okudum, görev yaptım, çok uzun yıllar yaşadım. Onların düşünce yapısını bilirim. Amerikalı saftır. Bir insana güvendi mi sonsuza kadar güvenir. Ancak siz o güveni sarsarsanız, Amerikalı'dan daha kötü düşman bulamazsınız. Bizi affetmediler evet. İnsanlar nasıl kindarsa Amerika öyle kindardır. Politikası hiç değişmez. CIA Başkanı'nın buraya gelişi Irak'taki müstakbel oluşumlara Türkiye'nin vereceği tepkiyi ölçmek. Yani CIA Başkanı kalkıp taa Amerika'dan PKK'yı konuşmaya gelmez. "Ben çekilirsem sana ne kadar güvenebilirim?" diye sormaya geldi. "İran'a girmeye karar verirsem sen nerede durursun?"

Suriye ile İran nükleer alanda ittifak yaptı.
-Eh bunlar da kaşınıyor bir yerde. Tahrik denir buna. Açıkçası olan bitenden korkuyorum.

Amerika Irak'ta böylesine başarısızken İran ya da Suriye'yi vurur mu yani?
-Rahmetli İnönü'nün bir lafı vardı, "Eşkıyanın ne yapacağı belli olmaz" diye. Bu da o hesap işte. Mecbur kalırsa vurur. Ama ilk etapta Irak'ta işleri düzene sokmaya çalışacak.

Yine de garip. Yani CIA Başkanı bütün bunları gelmeden de konuşamaz mıydı?
-O noktada başka bir hesap var. Tabii konuşurdu. Ya da gelirdi ama bizim ruhumuz duymazdı. Açık açık geldiler. Neden? Çünkü tüm dünyaya "Türkiye benim yanımda" mesajı vermek istiyorlar. Diplomasi böyle bir şeydir. Psikolojik bir savaş yürütülüyor. Amerika özellikle Suriye ve İran'a da mesaj vermek istiyor. Ayrıca AB'ye de diyor ki "Türkiye'yi göz ardı etmeyin."

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Burun farkıyla kurtardı
 Terörle mücadele aracı var, ama siyasi irade yok
 İşte sayfası 15 yıl ağır hapis cezası eden yazı
 Organize operasyon bir fener yüzünden 'patlamış'
 Çocuk yuvasında dansöz
 'Daha nice şehitler vermeye hazırız'
 Görme özürlü gencin 'ayrımcılık' mücadelesi
ÖMER LÜTFİ METE
Küresel minibüsçü kuralları
Kendi insanları için hayli...
UMUR TALU
Kuyudaki fikir
Bazen "ana fikir" i açıklamalı.
ERGUN BABAHAN
Sosyal sorumluluk ve SABAH
Turgay Ciner, SABAH...
ERDAL ŞAFAK
İkiyüzlü vicdanlar
Bugün Güney Asya'yı vuran tsunami...
MEHMET ALTAN
Fikir özgürlüğünün sınırını ne belirler?
Adaletli bir...
Muhittin olayı O'na yaradı
Paris'te yaşanan "göçmen ayaklanması" diğer partilerin oylarının...
Felaketin yıldönümü
Yaklaşık 216 bin kişinin ölümüne yol açan tsunaminin yıldönümü için...
Demoklesin Kılıcı
Demoklesin Kılıcı
G.Saray camiasının ileri gelenleri Canaydın'ın isteyerek...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu