|
|
'Tanrı seni bize bağışladı evlat'
KEMOTERAPİ bitti. Bir gün Akşam'dan seçkin meslektaşım Şakir Süter, (O da geçenlerde ciddi operasyonlar geçirdi. Şükür ki iyileşti...) "Bergama'ya birlikte gidelim" dedi. "Gidelim" dedim. Festivalde Faik Çetiner ve Osman Tamburacı ile birlikte, bizi dinleyenlerle sohbet edeceğiz. Bergama'da yürüyorum. Karşımda bir levha: - Bu kente ölüm giremez!... Duygulanıyorum; "Sahi bu kentte yaşayanlar hiç ölmez mi" diyorum. Sevgili Süter, Bergamalı ya, anlatıyor: "Dünyanın ilk hastanesi (Asklepion) burada. İlk telkinle tedavi (Psikoterapi) burada. İlk doğal tedavi (Müzik, tiyatro, spor, güneş, su ve çamur) burada. İlk farmakoloji (Bitkisel ilaçlar) burada." Anfi tiyatrodayım. Karşımda binlerce insan. Sohbetin en güzel yerinde telefonum çalmaz mı! Utandım ama yine de telefonu açtım. Karşımda Dr. Cem Ar; "Müjde" dedi "Kanseri yendin. Bu akşam bir kadeh rakı içebilirsin!" Telefonumu kapattım. Yüzümde bir gülümseme. O an bir soru; "Şu kanserle savaşın?.." "Bu telefon var ya" dedim; "İşte bu telefon kanseri yendiğimin müjdesiydi. Demek ki Bergama'ya ölüm girmezmiş!" Anfide bir duygu seli oldu. O an hiç unutmayacağım bir ses ve bir yüz beni çiviledi; - Tanrı seni bize bağışladı evlat!... O sese döndüm baktım 80'ini aşmış bir kadın, yemenisiyle göz yaşlarını siliyor. Boynuna sarıldım!... O an anladım ki ben kanseri sevgiyle yendim...
|