|
|
|
|
|
Hintliler'i dekoltem ve dövmem cezbetti
|
|
Yemekler bünyeme dokundu ama içimdeki alışveriş canavarını öldüremedi. Hindistan'da elime kına yaktırdım, tapınakta ibadete katıldım, ortama uyduğumun göstergesi olarak da Saree denilen Hindu kadınların geleneksel kıyafeti giydim....
Hindistan'da ikinci günüm ağrı ve sancı ile başladı. Dün anlattığım 'oda basılması' olayından sonra Tanyeli, benim odada uyudu. Ama ben sabah 6'da korkunç bir kalp ağrısı ile uyandım. Önce sancı rüyamda oluyor sandım. Uyanıp, göğsümün sol üst tarafının ağrıdığını fark edince hemen hayatımı bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçirmeye çalıştım. Ağrı çok fazlaydı, film yarıda kaldı. Kalkıp kendimi lobiye attım. Ağrı giderek artıyordu. Doktor çağırmaktan başka bir seçenek kalmamıştı. Doktorun teşhisi basitti: Hint yemekleri benden uçak olayının intikamını alıyordu. İlaçlarımı aldıktan sonra dinlenmiş şekilde uykuya daldım.
KINA YAKTIRDIK Öğlen uyandığımda iyileşmiştim ama yine içime alışveriş canavarı girmişti. Tanyeli'yi aradım. O benden beterdi; yemek yiyemiyordu, çok yorgundu ama yine de alışveriş canavarıyla yakın ilişkiler içindeydi. Yarım saat sonra Delilah isimli sabit bir pazarın kurulu olduğu yerdeydik. Hava çok ama çok sıcaktı. Nem, nefes almayı imkansızlaştırıyordu. Bütün turistler gibi elimize ayağımıza kına yaptırmaya karar verdik. Ben sadece elime yaptırdım. Ama Tanyeli eline, ayağına, beline yaptırdı. Hintli kadınlar kına ile harikalar yaratıyorlar. Ancak yarım saat sonra Tanyeli tüm kınalarını üzerine, çantasına, saçlarına filan bulaştırdığı için bugünlük aktif alışveriş manyaklığından korunmuş oldu.
KAPKAÇ VAKASI AZ Pazardan çıkıp, üç tekerlekli üstü kapalı motorların birine bindim. Sonra orada herkesin yaptığı gibi sıkı bir pazarlık yaptım. Iskcon isimli Hindu tapınağına gitmek için 250 rupi'ye anlaştım. Pazarlık, 500 rp'den başladığı için havam yerindeydi. Yarım saat süren bir yolculuğun ardından tapınağa vardık. Ancak yolda gördüklerim inanılmazdı. Hintlilerin fakirleri, fakir kelimesine yeni anlamlar kazandırabilecek kadar fakirler. Yollarda, köprü altlarında uyuyorlar. Üzerlerine giyecek kıyafetleri yok. Yemek yedikleri yerler inanılmaz kirli. Çocukları sefil, kendileri sefil. İnekler kadar değer görmüyorlar. Ama isyan da etmiyorlar. Çok ilginçtir ki, bu kadar fakir insanın yaşadığı semtlerde bile kapkaç vakaları çok az. Boynumda pahalı fotoğraf makinemle sağlam bir hedef teşkil ettiğim halde Hint erkekleri göğüs dekoltemle, Hint kadınları da kolumdaki gerçek dövme ile ilgilendiler.
EY OKUR BANA BAKIN! Iskcon'daki dua ritüelim bitince Tanyeli'yi aradım. İyileşmiş ve kendini Canpat adındaki pazara atmıştı. Gidip onu buldum. Kadın, tüm kumaşçılarla ahbap oldu. Artık bayılmak üzereyim. Saree adı verilen geleneksel Hint kadını kıyafeti çok pahalı. Bilirsiniz bizim tip yazarlar gittikleri ülkelerin yerel kıyafetine bürünüp "Ey okur bakın ortama ne çabuk uyum sağladım" pozları verir. Ben de verecektim. Ama Saree'ler çok pahalı idi. Hevesimi bir dükkanda giyip, fotoğraf çektirerek geçirmeye çalıştım. Arkadaşlar Tanyeli durmuyor. Tüm Hintli kumaşçılar arasında efsane olduk...
|
|
|
|
|
|
|
|
|