| |
|
|
Türkiye'nin karşı karşıya olduğu çıkmaz
SOHBETE bazen Demirel yön verdi, bazen biz. Bazen Demirel "sen sorunu sor" dedi. Sorduk. Bazen biz "sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı" dedik. Demirel söyledi.
Sohbette "direksiyonun Demirel'de olduğu" bir sıraydı. Süleyman bey "Türkiye'nin önünde duran ilk konu" diye söze başladı: - Evet, ilk konu 3 Ekim 2005'tir... Bu tarihte Türkiye, AB ile müzakereye oturabilecek mi, oturamayacak mı?
Süleyman Demirel: - Biz "elbette ki oturacağız" derken, bir tereddüt hasıl oldu. - Kimde? - Resmi çevrelerde. - Gerçekten böyle bir tereddüt oldu mu? - Oldu ki sayın Başbakan, 6 ülkenin Başbakanına mektup yazdı.
Demirel "1963 Ankara anlaşmasından bugüne kadar gelinen süreci" uzun uzun anlattı. Sonra "sorun şurada" diye devam etti. Söylediklerinden birkaç satırbaşı: * Müzakerelerin başlaması için ek protokolün imzalanması lazım. * Türkiye sadece protokolü imzalamıyor, bir de tek taraflı deklarasyon imzalıyor. * Dönem başkanı İngiltere "bunu not ettim" diyor. * Biz "protokolü imzalıyoruz ama Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımıyoruz" diyoruz. * Buradan büyük bir sıkıntı çıkacak. * Nitekim 6 devlet "Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımazsa, müzakereye oturmayız" dedi. * Diplomasi bu sorunu nasıl çözecek, göreceğiz.
Süleyman Demirel: - Türkiye 3 Ekim 2005'te müzakereye oturmalıdır... Oturulmazsa, Türkiye için büyük bir prestij kaybı olur... Hem içeride, hem de dışarıda... Ümit kırıcı olur.
Demirel devam etti: - Türkiye ne yapacak?.. Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıyorum dediği takdirde, bugüne kadar Türkiye'ye uluslararası anlaşmalarla verilmiş olan haklar ortadan kalkıyor... Bu kabul edilemez. Öyleyse Türkiye "tavrını" sürdürecek. "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni tanımıyorum" demeye devam edecek. Demirel: - Tanımıyorum deyince de, AB ile müzakereye oturulmaması ihtimali ile karşılaşıyoruz.
Sonuç... Demirel'in deyimi ile "Türkiye bir çıkmazla karşı, karşıya."
Demirel: - Avrupa'daki bir hava şu: Türkiye'yi nasıl olsa içimize almayacağız... Öyleyse ne diye müzakereye oturalım?.. Bir hava da şu: Durumu idare edelim, günü gelince almayacağımızı söyleyelim... Türkiye'deki havaya gelince: Asılmayı sürdürelim... Gün ola, harman ola... Zamanla şartlar değişir.
Süleyman bey uzun uzun bu "sorunu" anlattı. Ve sonunda dedi ki: - Türkiye'nin 42 yıldır samimiyetle takip ettiği Avrupa projesine, Kıbrıs'ın engel diye çıkarılması hazindir... Öyle bir noktaya gelindi ki, sen neye razı olsan, karşı taraf olmuyor.
Demirel: - Şimdi denilecek ki, ey Demirel, bir çözüm söyle... Ben bugünden problemi söylüyorum... Problemi çözecek olanların dikkatini çekiyorum.
|