|
|
|
|
|
|
Fatoş filmi iyi okuyamamış!
Erden Kıral, Yılmaz Güney'i anlattığı 'Yolda' filmine Fatoş Güney'in tepki göstermesine anlam veremedi: Filmini çekmemi istemedi diye Yılmaz'a hiç kırılmadım. Sadece öksüzlük hissettim... Filmde de bunu anlattım.
Yılmaz Güney'in bir cezaevinden diğerine nakledilirken geçirdiği iki günlük yolculuğunu anlatan 'Yolda' filmi 8 Nisan'da gösterime giriyor. Film; Türk sinemasının efsane ismi Güney'in hapishane koşullarında sinema yapmaya çalışmasını, hayallerini nasıl başka yönetmenlere teslim ettiğini, bir cezaevine nakledilirken başka bir araçla kendisini takip eden karısını, arkadaşını ve de filmini teslim ettiği yönetmeniyle aralarında geçen diyalogları anlatıyor. O yönetmen de, Güney'in senaryosunu hapiste yazdığı 'Yol' filmini çeken Erden Kıral'ın ta kendisidir. Güney; filmin dialarını görür, sonuçtan memnun kalmaz ve Kıral'ın filmi bırakmasını ister. Yani usta ile çırak arasında geçenler de 20 yıl sonra ilk kez bu filmde anlatılır... Ancak gösterime girmeden önce filmi izleyen; 'o yolculuğun' tanığı ve Yılmaz Güney'in hayat arkadaşı Fatoş Güney, filmin Yılmaz Güney'i anlatmadığını, yaşananların tek taraflı verildiğini, Erden Kıral'ın 20 yıllık acısını bu filmle çıkardığını ileri sürdü. Fatoş Güney'in itirazları ve eleştirilerini dün yayımladık, şimdi söz sırası Erden Kıral'da...
* Fatoş Güney'den böyle bir tepki bekliyor muydunuz? Hayır, beklemiyordum. Filmi siz de gördünüz; bırakın intikamı, içinde en ufak bir kızgınlık dahi yok. Daha çok öksüzlük var...
* 'Her şey farklı' diyor Fatoş Güney. 'Yılmaz'la aramızdaki ilişki, konuşmalar, diyaloglar her şey çok farklı. Bu biz değiliz.' Buna cevabınız nedir? Bir kere bu filmde kurmaca söz konusu. Yaşamla film arasındaki ayrımı dikkate almak zorundayız. Çünkü o anlatılanlar gerçek değil.
YILMAZ KAYBEDEN BİRİ * 'Bizim ilişkimiz filmde anlatıldığı gibi kuru ve duygusuz değildi, karısına sarılmıyor bile' diyor Fatoş Güney... Mutluluğun kısa anlara sıkışıp kalmasından doğan bir hüzün yaratmak istedim. Çünkü vakit yok, bir yolculuk yapılıyor. Bir bakışma, elini eline değdirmesi o kısacık anlara sıkışıp kalıyor. Bundan doğan bir hüzün var, bu bütün filmin içine sızıyor. Bunu ben özellikle yapmak istedim, bilinçli yaptım. Bu Yılmaz Güney'in bütün yaşamını anlatan bir epik değil; bunu daha önce de söylemiştim.
* Yılmaz Güney'in 'son derece bezgin, yılgın, yorgun ve umutsuz bir adam' gibi gösterildiği eleştirilerine ne diyorsunuz? Onurlu bir sükunet ve abartıdan uzak duran bir oyunculuk istedim.
* Yılmaz Güney'i bizzat tanıyordunuz. Filmde yansıttığınız gibi biri miydi o? Bu filmdeki Yılmaz Güney benim Yılmaz Güney'im! Ona saygı duyduğumu, çok büyük bir sinemacı olduğunu her yerde söyledim ben. Filmi çekerken de onun anısına saygısızlık etmemek için çok çekindiğimi, korktuğumu söylemeliyim. Kaldı ki şunu da söyledim; bire bir algılanmamalı her şey. Çünkü birisi drama, ötekisi de yaşamın kendisi. Yani bu ayrımı vermek gerekiyor. Şu da var: Yılmaz Güney aslında kaybeden biri. Yani hayatında birçok şeyi kaybediyor. Gençliğini, sevdiklerini, ülkesini... Bunu vermek istedim. Bu çok hazindi. Onun en hazin yanı buydu. Çok özverili ve çok verici olmasına rağmen sürekli kaybediyordu. Çünkü büyük baskı altındaydı.
BELGESEL ÇEKMEDİM Kİ! * Filmi çekerken yaşananların bir tanığı olarak Fatoş Güney'in fikrini neden almadınız? Yılmaz Güney'le beceremedim bu işi, Fatoş Güney'le de becerememiş olmamak için! En azında filmi beceremezsem bütün sorumluluğu bana ait olsun diye. Tek başıma kalıp 'Bütün bunlar neden oldu?' diye düşünmek istedim. Şunu da söylemeliyim: Fatoş, İmralı savcısının Yılmaz'a 'Devlet içinde devlet olmaz, hapishane içinde bir cumhuriyet kurmuşsunuz, buna son verme zamanı geldi' dediğini anlatıyor beni düzelterek. Ben de bunu anlatıyorum oysa...
* Filme göre, Yılmaz Güney birinin kendisini gammazladığını söylüyor ama... Gammazlama olayıyla başlıyor iş, savcıdan gerekçeyi duyuyoruz. O sahnenin amacı şu: İhanetlere uğramış bir adam Yılmaz Güney. Gammazlıyorlar da zaten. O bütün bunları öğreniyor, hapishane sanatına sahip bir adam çünkü. Bana İzmit Cezaevi'nde olanları da anlatmıştı. Bir hamamda onu öldürmek istediklerini... Bakın ben bir belgesel ya da haber filmi çekmiyorum. Bir dramaturji koyuyorum. Seyirciyi etkileyebilmek için de bir hikaye örgüsüne ihtiyacım var.
* 'Ben kendi Yılmaz Güney'imi anlattım' dediniz. Sizin bakış açınıza göre yılgın, yorgun ve bıkmış bir adam mıydı Yılmaz Güney? Hayır değildi. Siz de gördünüz filmi; cevabı orada var! Fatoş Güney filmi iyi okuyamamış. Yeniden izlediğinde bunu fark edecektir. Şunu da söylüyorum: Bu filmde Yılmaz Güney'in aleyhinde söylenmiş tek bir sözcük bile yoktur. Yani işin etik yanına baktığımızda son derece rahatım. İntikam almak gayesiyle de çıkmadık yola. Yılmaz Güney filmde 'Dialara baktım çok kötüydü' diyor. Bunu söyletebiliyorum yani. Ama bu konuda Fatoş'un söylediği her şey doğru. Ben burada zayıf davrandım ve onun etkisi altında kaldım. Etkisi altında kaldığım için de özgürce yaratamadım!
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|