Bir bayram daha geçecek
'Hoşgeldin' dediğimiz bir bayramı daha karşılıyoruz. Diğer günlerden farklı, yoksulu ve zengini ile hayatı biraz daha barış içinde göreceğiz. Bayram onca sıkıntıya üç günlük ilaç işte
Ramazan'ın son gününü ilk günkü heyecanla; belki de, bir yıl sürecek bir vedalaşmanın etkisiyle buruk yaşadık. Ve iftar soframızın sonuncusunu kurduk. Sofraya oturana kadar neler oldu neler. Evin içi ak pak hale getirildi. Her yer temizlendi ve pür-ü pak oldu. Çocuklar birkaç gün sürecek bir arınmışlık içinde sabunlu keseli temizlikten geçtiler. Daha önceden bayramlık giysileri alındı ve paketler daha coşku yaratması için dolaba saklandı. Açılış peder beyin bayram namazını eda ettikten sonra ve el öpme işleminden sonra gerçekleşecek. Çocuklar bayram tıraşlarını olmuş, kısa pantolondan uzuna terfi etmenin heyecanı içinde bayramlıkların açılmasını heyecanla bekliyor. Hayatın içinde ise bayrama girerken arife sessizliği hüküm sürüyor. Bu eğlencenin 24 saatlik susmasıdır. Ya eskiden? Gazinolarda direklerarasında müthiş bir çalışma var, dükkanların önündeki boş iskemleler içeri alınmış. Tiyatro kapılarında unutulan son ilanlar birer hayalet gibidir artık. Bayram için yeni ilanlar gerekiyor. "Muazzam bayram programı" için rekabet iyice kızışmış. Minarelerde ışıldayan son mahyalar gökyüzünü son gece için süslemiş. "Elveda Ya Şehr-i Ramazan" yazısı, gelecek yıl "Merhaba Ya Şehr-i Ramazan" mahyasına kavuşmak arzusu ile minarelerin arasında ışık saçıyor. O gün oruçlar bozulduktan sonra Beyazıt'tan, Fatih'ten, Vefa tarafından akın akın gelen Şehzadebaşı artık yok. Çoğu erkenden evine gitmiş, bayram namazına dinç kalkmak için belki de erkenden yatmışlar. Ramazan'ın uhreviliğine uygun bayram karşılaması davulcunun tokmağından dökülen nağmelerle bütün semte yayılacak: "Gelirsek pir geliriz a dostlar Duyduk duymadık demayın Ramazan boyunca uyandırdık sizi Haydi heman sevindirin bizi" Bahşişlerin toplanmasının ardından ortalık sessizliğe kavuşacak ve kahvaltıdan sonra bayram ziyaretleri başlayacak; büyüklere yapılan ziyaretlerden sonra devlet memurluğu yapanların amirlerine olan ziyaretleri de...
DEVLET ERKANINA ZİYARET Devlet memurlarının "Devr-i Ebvab" denilen devletin üst kademesindekilerin konaklarına bayram tebriğine gitmesi usuldendi. At, araba ve kayıktan başka nakil vasıtası yoktu ve şehir dağınık olduğu için ziyaretler hayli pahalıya mal olurdu. Hademe, bekçi, uşak, kapıcı, papuçcu gibi görevlilere ayrı ayrı bahşiş vermek de bu ziyaretlerin gerekli bölümlerinden biriydi. Ama doğrusu bu ya bayram ziyareti kabul edenlerin de külfeti yüksek olurdu. Ele güne karşı en az bir kurban kesenler, makamları büyüdükçe daha çok masrafa girer ve civardaki tekke ve imaretlere de gönderme yaparlardı. Vak'anüvis Lütfü Efendi bu ziyaretlerin külfetini şu anlatımla onaylar: "Ben o zamana yetiştim. Bilirim. Bir küçük memur dolaşacağı kapılar için defter tutmaya mecburdu. O tarihlerde vapur, tramvay gibi kolaylıklar olmadığından beygir ve kayık ücretinden başka gidilen konaklara ayvaz ve kapıcılara varıncaya kadar verilen paralar bu deftere kaydolunurdu." Şüphesiz bu ülkede yaşayanların tümü bayram güzelliğini yaşamak hakkına sahip. Ama en büyük hak çocuklarımızın. Çünkü gerçek bayramları onlar görecek. Onları hiç olmazsa 3 gün içinde sevinçle kucaklayalım. Bırakın oynasınlar, bayram gezilerine çıksınlar, atlıkarıncadan dönme dolaba kadar ne istiyorlarsa yapsınlar. Yeni aldığınız kıyafetler bırakın kirlensin, yüzleri keten helvası ve elma şekeri ile boyansın. Bayram harçlığı hasılatlarını istedikleri gibi harcasınlar. Eğer tanımadığınız birine rastlarsanız, onu kendi çocuğunuz gibi sevip okşayın. İsimleri Ramazan veya "Bayram" olan nice çocuk biz büyüklerden bir bayram şefkati bekliyor.
|