Empati!
17 Ağustos sonrasındaki günleri hatırlayın.. . Yalnızca deprem şehirlerini değil, bütün bir ülkeyi apansız vuran o acının sonrasında, felaket bölgesinde yaşanan manzaraları... İzmit'te, belediye binasının önündeki meydanda kurulan çadırları... Genelde işgal ülkelerinde görmeye alıştığımız ve çok da "sempati" yle bakmadığımız komando elbiseli Amerikan askerlerinin oradan oraya koşturduğunu... Ayakları postallı siyah bir Amerikalı kadın askerin; moralleri darmadağın Türk güvenlik güçlerinin yokluğunda trafikte düzeni sağlamayı kendine görev edindiğini... Daha öteye gidince, Gölcük'te, Adapazarı'nda, Yalova'da... Her ülkeden kurtarma ve yardım ekiplerinin, canlarını feda edercesine enkazın altına girdiğini... Ülkelerinden getirdikleri yardım malzemelerini dağıtmaya çalıştıklarını... Her dilden, her ırktan ve her dinden insanların; turuncu, mavi, yeşil, kırmızı, sarı üniformalar içinde çaresiz insanlara "çare" olmak için olağanüstü çaba gösterdiklerini... Rengarenk ve dev bir "uluslararası yardım tablosu"nun, şehirlerin perişan görüntüleri yanında, muhteşem bir "insanlık resmi"ni sergilediğini... Ne çok mutlu olmuştuk... Acılarımız hafiflemişti... Gözlerimiz dolmuştu... Yüreklerimiz kabarmıştı... Yalnız değildik işte, yalnız değildik... Dünyanın bizi sevmediği kocaman bir yalandı... Yıllar yılı, hepimizi yeryüzünün en "kompleksli" yalanına inandırmışlardı.. Yalnız değildik, evet... Yalnız değildik... Beş kıta, pek çok din ve onlarca dil yanıbaşımızdaydı.
Bunu hak etmiş miydik peki? İşbu yazının bundan sonrası, hepimizin bağrına saplanması gereken kocaman bir "çuvaldız"dır. Acımasız bir özeleştiri ya da... On gün önce Uzakdoğu ve Asya'nın güneyi, son asırların en büyük felaketiyle sarsıldı... Gayrıresmi rakamlara göre iki yüz bin insan hayatını kaybetti.. Hayatını kaybedenler için yapılabilecek bir şey yok.. Ama on milyonlarca insan aç ve açıkta; yeryüzünün "iyi insan"larının yardımını bekliyor... Ölenlerin ve kalanların çoğunluğunun Müslüman olmasının bir önemi var mı bu yazıyı kaleme almak için? Biz ölürken ve enkazların altında kalırken, dünya sormuş muydu dinimizi imanımızı? Biz ne yaptık şu ana kadar? Rakamları bilmiyoruz... Çünkü söyleyen olmadı... Ama Güney Asya'nın "çare"siz insanlarına "çare" olmaya çalışanları biliyoruz adıyla, sanıyla ve rakamlarıyla... Formula'nın efsanesi Michael Schumacher'in tek başına gönderdiği yardım 10 milyon dolar... Güzel sinema oyuncusu, güzelliğin "yüz"de değil "yürek"te olduğunu bilenlerden, ki anlayana davul zurna azdır sanırız, evet güzel oyuncu Sandra Bullock'un bağışladığı yardım 1 milyon dolar... David Beckham, destek için Asya yollarında... (Bizde de futbol sezonu tatilde, bizim de kendi çapımızda Beckham'larımız var değil mi?) Ya sivil toplum dayanışması: İngiltere'de sivil toplum örgütleri vatandaşlardan 100 milyon sterlin topladı şu ana kadar... Bizde toplanandan haberdar değiliz henüz... İnşallah "parayla iman" gibi "yardım"ın da "gizli" kalması halleri hâlâ hepimizce benimsenen bir "erdem"dir içimizde... Değilse... Rahşan Hanım "hakikaten" yanlış söylemiştir ki, işin "dinle iman"la ilgisi yoktur... Sakın "İnsanlık elden gidiyor olmasın!"
|