Önce 100'lük, sonra başkanlık...
Cumhurbaşkanı'nın yeni yıl mesajıyla alevlenen Başkanlık sistemi tartışması, gelecek ay TBMM'nin gündemine de girecek. TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın talebi ile Toplumsal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV) tarafından şubat başında düzenlenecek sempozyumda konu enine boyuna masaya yatırılacak. Dikkat çekici durum; birçok konuda görüş ayrılığı bulunan Cumhurbaşkanı ile TBMM Başkanı'nın, "Başkanlık Sistemi"nde benzer fikirleri paylaşıyor olmaları. Devletin bir ve iki numaralı isimleri Başkanlık Sistemi'ne bu aşamada sıcak bakmıyor. Görüş birliktelikleri bununla da kalmıyor.. Seçim ve siyasi partiler yasaları konusunda da paralel düşüncedeler. Her ne kadar, AB ve Avrupa Parlamentosu barajın yüzde 10'dan aşağı indirilmesi talebini açıklamış bulunsa da devletin zirvesi, barajın aşağı indirilmesine karşı. Hem de bu görüşlerini yıllardır dile getiriyorlar. Nitekim Sezer, 2001'de yöneltilen bir soru üzerine, yüzde 10'luk barajın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuruların iptal edildiğini anımsatmıştı. Kendisinin de yüzde 10'un indirilmesine karşı olduğunu vurgulamıştı. Sezer'in, görüşünü savunduğu yeni yıl mesajıyla da ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı, bununla birlikte, "Temsilde adalet, yönetimde istikrar" ilkesinin, bugünkü seçim sistemiyle bağdaşmadığı görüşünü de taşıyor. "Seçim sistemi, temsilde adaletin Meclis'e yansımasını sağlayacak biçimde düzeltilmeli" diyor. Sezer böylece seçmenin yaklaşık yarısını parlamento dışında bırakan seçim sisteminin değişmesi gerektiği çağrısını yapıyor. Özetle, yüzde 10 barajının korunması, 550 milletvekilinden 100'ünün baraja takılmadan aldıkları oylara göre partilere dağıtılmasını getiren "Barajsız d'Hondt" formülü savunuyor.
Arınç'ın formülü Sezer'in sözleri Arınç'ın söylemi ile de bire bir örtüşüyor. Arınç da 2001'de, o zaman yeni kurulan AKP'nin Grup Başkanvekili iken 100 milletvekilliğinin, baraj uygulanmadan partilere oy oranına göre dağıtılması gerektiğini söylemişti . Kısa süre önce yaptığımız görüşmede de üç yıl önce dile getirdiği formül konusunda ısrarcı olduğunu bildirmişti. Buna göre, 450 milletvekili yüzde 10'luk barajı aşan partiler arasında dağıtılacak, 100 milletvekilliği ise yüzde biri aşmış olan partilerin tümü arasında bölüşülecek. Buna göre, yüzde iki oy alan bir parti de Meclis'te 2 milletvekiliyle temsil edilecek. Böylece, 450 milletvekilinin dağılımı ile "yönetimde istikrar", 100 milletvekilinin dağılımı ile de "temsilde adalet" sağlanmış olacaktı. TBMM Başkanı'nın "kişisel görüşü", seçim bölgelerinde de "daraltma yapılması", yani her bölgeden bir milletvekilinin çıkacağı şekilde düzenlenmesi ve tercih sistemine gidilmesi. Arınç'a göre, bu sistem çalışmaya başlayıp üzerinden iki dönem geçtikten sonra Başkanlık sistemi tartışılabilir. Yani; 2012'den sonra... Benzer görüşü dün, AKP Genel Başkan Vekili Mehmet Mir Dengir Fırat da dile getirdi. Fırat da Arınç'ın söylediğini savunurken, siyasi partiler yasasında da değişim istedi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç ise 100 milletvekilliği sistemine sıcak bakmakla birlikte, barajın da aşağı indirilmesi taraftarı. Tercih sistemine de olumlu yaklaşan CHP, daraltılmış seçim bölgelerine ise "siyasi bilinci kaldırır, etnik kimliği öne çıkarır" düşüncesiyle karşı.
14 parti girecekti Peki, Sezer ve Arınç'ın sıcak baktığı 100 milletvekilliği sistemi, geçen seçimde uygulansaydı, bugün Meclis'te kaç parti temsil edilecekti? TESAV Başkanı Erol Tuncer'in çalışmasına göre 14 parti bugün Meclis'te temsil ediliyor olacaktı... AKP'nin milletvekili sayısı 339, CHP'nin ise 168'e düşecekti. Özetle iktidar ve ana muhalefet değişmeyerek yönetimde istikrar sağlanırken, temsilde adalet de yerine gelmiş olacaktı. Devletin zirvesinde seslendirilen, siyasi partilerin de sıcak baktığı sistemin uygulamasına gelince; değişecekse bu yıl değişmeli, yoksa ancak bir sonraki seçime uygulanabilir...
|