kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Balcicek Pamir @ SABAH
 

Cezalı öğrenci gibiyim

Colin Farrell Büyük İskender filminde olağanüstü başarılı. Bu kadar erkeksi görünüp sapına kadar homoseksüel olmak kolay değil

Bütün bir bayram boyunca onlar hakkında yazdım, röportajlarını yayınladım. Büyük İskender filminin oyuncularından ve yönetmeninden bahsediyorum tabii. Oliver Stone, Angelina Jolie, Val Kilmer ve Colin Farrell... Bütün bayram boyunca aynı espriyi dinledim. "Sen artık bizlerle konuşmazsın Hollywood mollywood...." Aynı soruya defalarca cevap verdim... "Kızım, anlatsana Angelina Jolie nasıldı?" Nasıldı biliyor musunuz, ona kadın deniyorsa eğer, biz pek o kategoriye girmiyoruz. Öyleydi yani.... Sonra bir okuyucumun maili aklımı başıma getirdi. "Her şey iyi güzel de, peki film nasıldı?" Eyvah filmi yazmadım ben. Oyunculara en zorlandıkları sahnelere kadar sordum, yönetmenine savaş sahnelerini nasıl çektiğini anlattırdım ama filmi beğenip beğenmediğimi yazmadım. 20 saat gidiş 20 saat dönüş derken ben hala kendime gelemedim galiba, kusura bakmayın. Büyük İskender filmi gerçekten de güzel. Benim seyrettiğim versiyonu 2 saat 45 dakikaydı, yani biraz uzun. Duyduğuma göre biraz daha kısaltacaklarmış ama maksimum 10 dakika. Görüntüler etkileyici, özellikle savaş sahneleri. Truva'dan daha iyi bence hem de Brad Pitt'e rağmen. Angelina Jolie müthiş bir güzellik katıyor filme. İskender'in hırslı; hırslı olduğu kadar da tutkulu annesini canlandırıyor. Oğlunu oynayan Colin Farrell ile aynı yaşta olduğu için filmin kurgusunda çok az sahnede bir araya geliyorlar. Val Kilmer tek gözünü savaşta kaybetmiş kral baba rolünde. Filmde bir de Türk oyuncu var, Erol Sander. Türkiye'de doğup Almanya'da büyüyen Sander, bir prensi canlandırıyor.

***


Filmin yönetmeni ve senaryo yazarı Oliver Stone'un Büyük İskender tutkusu küçük yaşlarda başlamış. 33 yaşında zehirlenerek ölen bu kahramanın hayatını filme dönüştürme fikri ise neredeyse 10 yıl öncesine dayanıyor. Stone, üç yıl boyunca Büyük İskender hakkındaki bütün kitapları okumuş, arşivleri taramış. Filmin anlatıcısı Anthony Hopkins. Çok kısa görünmesine rağmen farklı bir hava katıyor onun varlığı. "Niye onunla röportaj yapmadın?" diye soruyorsunuz, değil mi? İstemez miydim? Rüya gibi bir şey. Ama Sir Anthony Hopkins film promosyonlarına asla katılmıyormuş. Gelelim Büyük İskender karakterine... Colin Farrell olağanüstü bir performans sergiliyor. Oyununa bayıldım. Hem bu kadar erkeksi görünüp savaşçı kimliğini taşımak hem de sapına kadar homoseksüel olmak... Kolay iş değil. Hikayede kuşkusuz Büyük İskender'in özel hayatı fazlaca ön plana çıkarılmış. Hemcinsleriyle olan ilişkileri belli bir dozda verilmiş, seyirciyi yormuyor yani... Büyük İskender aslında büyük bir kahraman ama seyirci onu öyle kabullenir mi bilemiyorum. Zaafları, erkeklere düşkünlüğü savaşçılığının biraz önünde. Yani Gladyatör filmindeki komutan Russel Crowe havasını yakalayabilmek pek mümkün değil. Müzikler Vangelis imzalı. Fazla söze gerek yok zaten.

***


Bir otel katı düşünün. Her odanın kapısına bir isim asılmış, örneğin Val Kilmer. Siz kuzu kuzu kapının önündeki sandalyeye oturup sıranızın gelmesini bekliyorsunuz. Dünyanın her yerinden gazeteci var orada. Nasıl korkunç bir tecrübe anlatamam. "Korkunç" diyorum çünkü ben alışık değilim buna. Öncelikle televizyon röportajı yapacağım diye gerginim. Ya söylediği İngilizce bir kelimeyi hiç bilmiyorsam? Ne yaparım? Televizyon bu televizyon! Peki ya bir anda durup kalırsam? Yani hiçbir şey soramaz büyülenmiş gibi davranırsam? Komplo teorilerinin sonu yok tabii. Diyorum size o küçük sandalyelerde kapı önünde cezalı öğrenci gibi oturunca insanın beyni boşalıyor. Korktuğum hiçbir şey olmadı. Kapı açıldı, sıram geldi, ben sanki 20 yıllık televizyoncu gibi röportajımı yaptım. Kendim bile şaşırdım inanın. Set amiri ses tonumu beğendiğini söyleyince daha da bir havaya girdim, sonra tutmayın beni. Dolayısıyla en iyi röportajım sona bıraktığım Oliver Stone ile oldu. Müthiş stresli, bir o kadar da zor ama keyifli bir deneyimdi.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Anneler beyin yıkayabilir mi?   / 18-12-2004
 Sokaklarda öpüşüp duruyoruz   / 11-12-2004
 Kadınlar sadece çocukları eğitmek için okumalı   / 04-12-2004
 Çırağan Sarayı'nda bir kedi   / 27-11-2004
 Cezalı öğrenci gibiyim   / 20-11-2004
 Ona kimse çamur atamaz   / 13-11-2004
 Of, of kömür gibi yanıyorum   / 06-11-2004
 Ah şu papatya falları başka bahara kaldı   / 30-10-2004
 Evinizde işler yolunda mı?   / 16-10-2004
 Kötülük genetik mi yoksa sonradan mı?   / 09-10-2004
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Aşk bir yanılsama
Ben demiyorum Ahmet Ümit diyor. Öyle...
FİLİZ AKIN
Sanatın gücüyle hayat daha da güzelleşiyor
Batı resminin...
Prens düğünlerinin özel şarabı yarışmayla seçiliyor
Saray düğünlerinin şarapları bütün dünyanın dilinde... İspanya Veliahtı'nın...
Az yemek bol eğlence
Yılbaşı gecesini rahatsız olmadan geçirmek istiyorsanız gün boyunca...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.