|
 |
 |
 |
 |
|
Palandöken şahane sıcaklık -20'lerde
Tek kelimeyle 'donduk!' Türkiye'nin en iyi kayak merkezlerinden Palandöken'de geçen hafta sonu sıcaklık termometrede öğle saatlerinde -10, akşamüzeri ise -20'leri gösterdi. Gece bakmaya korktuk. Ama tertemiz havası, dünyanın en kaliteli kar dokusuna sahip olması ve dağın görkemi bu dondurucu soğuğu unutmamızı sağladı. Ve tabii bir de İstanbul'dan hareket edip 1.5 saati biraz geçe muhteşem bir manzaranın karşısında keyifle kahvemizi içebiliyor olmak da....
Sıcaklık -30'un bence çok üzerinde. Palandöken'de 2400 metre yükseklikte, Cafe Polat'ın şöminesi başında çayımızı yudumluyoruz. Hava kararmak üzere ve "Kısa bir süre sonra buraya herhalde kurtlar inecek" diyerek bize kapılarını açan Polat Renaissance Otel'e dönüşe geçiyoruz. Aklımızda ise Palandöken'de ayı görüldüğüne dair yapılan bir habere ilişkin buralıların esprili cevabı: Bu soğukta ayı buralarda donar yahu... Bu saatte bize özel açık tutulan Telesiyej'den aşağıya inerken, titreme halinden çıkamıyoruz. Bacaklarımız buz kesiyor. Gerçekten çok üşüyoruz!.. İçimizi ısıtan tek şey, karanlıkta, olduğundan daha güzel görünen Erzurum şehri. Şu anda ışıklar içinde ama biliyoruz ki, sabah kalktığımızda bu şehrin üzerini kara bir bulut saracak; ne bulursa sobalarında yakan halk, her sabah başlarının üzerindeki bu zehirli bulutu selamlıyor çünkü. Yaklaşık bin metrelik pisti, ağaçların üzerinden kat ettikten sonra beş yüz metrelik diğer pisti, otelin genel müdürü Ziya Cihan'ın yönetimindeki üç kişinin rahatlıkla binebildiği kar motoruyla geçiyoruz. "Aşağıya indikçe hava biraz daha mı yumuşadı yoksa" derken, otel kapısının önünde, cep telefonumuzdaki termometrede -21 dereceyi görüyoruz. Evet Erzurum'da Palandöken'deyiz, havanın bu kadar soğuk olması çok da şaşırtıcı bir şey değil ama kışı kar altında geçirmeyen bünyelerin bunu kabul etmesi biraz zor oluyor. Burası gerçekten Türkiye'nin en güzel, en görülmeye değer yerlerinden biri. Niye daha önce hiç gelmedik ki... Donuyor olmamıza karşın hafızamızın en nadide köşesine yerleştirdik ve kaydettik: Mutlaka yine gelinecek... Bilen biliyor; Palandöken'deki pist uzunluğu 40 kilometreyi buluyor. Dünyanın ikinci, Avrupa'nın ise en iyi doğal kayak pisti burası. Peki dolup dolup taşıyor mu? Sık sık organizasyonlar yapılıyor mu? Ortalık turist kaynıyor mu? Tesisler yeterli mi? Devlet neyi ne kadar yapıyor? Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Bizim gördüğümüz ve duyduğumuz kadarıyla Palandöken'in pek öyle kıymeti bilinmiyor. Kaldığımız otelin yetkililerinden lobideki görevliye, pistteki kayak hocalarına varıncaya kadar herkes aynı görüşte: "Biz elimizden geleni yapıyoruz ama devletin de biraz çaba harcaması gerek..." Palandöken'in eteklerinde kurulu olan bu tek beş yıldızlı otelin genç ve başarılı yetkilisi, satış ve pazarlama müdürü Ferzan Çelikkanat, Palandöken'in reklamını, biz yapmaya çalışıyoruz. Erzurum Valiliği'yle bugüne kadar randımanlı bir çalışmamız olmadı. Şimdi yeni vali görevde, umarım aynı şeyleri yaşamayız" diye dert yanıyor bir kahve sohbetinde. Gerçi birçok sohbette laf dönüp dolaşıp buraya gelmiyor değil. Anlaşılan bu konuda epey sıkıntıları var. Havası çok temiz olduğundan burası aslında her türlü spor için de mükemmel bir kamp alanı. Mesela Atina Olimpiyatları'na rahatsızlığını öne sürerek katılmayan milli atlet Süreyya Ayhan burada kampa girmişti. Çelikkanat genelde bireysel olarak yarışan sporcuların buraya geldiğini söylüyor. Nedeni mi, müdürümüz şöyle yanıt veriyor: "Örneğin Halter Federasyonu ile görüştüm milli takımın burada kampa girmesine yönelik. Ama Erzurum'da çalışabilecekleri donamlı bir spor salonu olmadığı için olumsuz sonuçlandı. Bizim otel bünyesindeki fitness salonu da yetersiz tabii onlar için... Futbol takımlarının gelmesine çalıştık. Dağda bir futbol sahası var. 'Her şey tamam da kiminle hazırlık maçı yapacağız' dediler." İşte daha bunun gibi örnekler... Erzurum halkının ise Palandöken'le arasının çok iyi olmadığını öğreniyoruz. Kimse kaymak için gelmiyormuş dağa. Gerçi geçenlerde Erzurum'un tamamı oteldeymiş. Hem de sabahlara kadar. Hani Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Erzurum'u ziyaret ettiği gün. Başbakan otelde konakladığı için halk akın akın dağa çıkmış, otele yani. "İlla göreceğiz, bir elini sıkacağız" diyorlarmış. Otelin ön büro müdürü Bora Kanber'in anlattığına göre eline bir kilo fasulyeyi alan beklemiş kapının önünde. Fasulye Başbakan'a verilecek çünkü... O geceye dair ilginç bir de duyum aldık. Erdoğan, o gün elinden geldiğince selamlamış halkı. Hatta Kasımpaşa'dan bir arkadaşı da buradaymış. Erdoğan onu görünce; "Ne arıyorsun lan sen burada" deyip sarılıvermiş bile... En çok zaman ayırdığı -ki bir buçuk saat diye duyduk- Erzurum'un ünlü hocalarından 'Kırkıncı Hoca'ymış. Meğer Erdoğan her gelişinde mutlaka görüşürmüş, çok değer verirmiş Kırkıncı Hoca'ya... Neyse efendim... İki gün süren 'Palandöken keyfi'nde güneş de bizimle birlikteydi ama bu sıcaklığın daha doğrusu soğukluğun -10 dereceye varmasına engel olmadı. Ama ılık bir havuz ve illa ki sauna, sürekli yeme isteği ve barbeküyle açlığı giderme olanağı, Erzurum'a özgü bal ya da pekmezin eşlik ettiği bitki çayı ve tabii bize gösterilen ilgi alaka hiç aklımızdan çıkmayan '-'leri orada dondurmayı başardı. Son olarak; kayak yapma girişimlerimizden çok, ATV denilen dört tekerlekli araçlarla dağda şöyle bir dolanmak daha 'heyecanlı' geldi bize. Yani biraz daha kalsaydık adrenalini yükseltmek planlar arasındaydı, artık bir dahaki sefere...
BELGİN ÇOBAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
