Kerry'nin şansı (!)
Bush'un Irak politikalarını şiddetle eleştiren "Fahrenheit 9/11" nihayet Türkiye'de de gösterime girdi. Girer girmez de tartışmalar başladı. Ancak... Hemen belirtelim ki, Türkiye'de ya da dünyanın bir başka ülkesinde, bu filmle ilgili tartışmaların "kıymet-i harbiyesi" bulunmuyor. Çünkü bu filmin "dünyalılar"a bir şey anlatmak gibi bir derdi ve iddiası yok. Fahrenheit 9/11 "Amerikalılar için ama yalnızca Amerikalılar için" yapılmış bir film. Filmin ABD dışındaki ülkelerde de vizyona girmiş olması yapım şirketinin ticari kaygılarından başka amaç taşımıyor. Filmin yaratıcısı Michael Moore ise, bunlarla ilgili değil. Dünyadaki tepkilere zerrece aldırmıyor. O; filminin Amerikan kamuoyunda yaracağı yankılarla ilgili sadece... Derdi ülkesindeki yalanlar ve o yalanları yayanlarla.
*** Filmin "dünyalılar"ı hedef almamasının sebebi basit aslında: "Fahrenheit 9/11"in anlattığı pek çok olay, Amerika dışındaki insanlar için hiç de yeni değil. Bush'un ilişkileri, mazideki, Usame-CIA rabıtası, Pentagon'daki "şirket"in çevirdiği dolaplar, vesaire, vesaire... Konuyla az çok ilgili olanların bildiği şeyler hepsi... Ya da, çoğu; "dünyalılar"ın televizyonlarında izledikleri görüntüler: Söz gelimi bu filmi Türkiye'de izleyen biri için; çığlık çığlığa ağlayan "Iraklı anne" sahnesi sarsıcı ve çarpıcı bir görüntü sayılabilir mi? Her birimiz ekranlarımızda kimbilir kaç kez tanık olduk bu görüntülere? Ya Amerikalılar? Biz "Fahrenheit 9/11"i, Temmuz ayında asıl "hedef kitlesi" olan Amerikalı seyircilerle birlikte izledik. Salonu dolduran Amerikalı kadınların, o "Iraklı kadın"ı izlerken hıçkıra hıçkıra ağladıklarına tanık olduk. Neden biliyor musunuz? Çünkü böyle bir görüntüyü ilk kez izliyorlardı. Akşam haberlerinde "çata-pata" sesleri arasında geçip giden o "kaçınılmaz ve kutsal savaş"ın görüntüleri arasında böyle insani trajediler olabileceğini ilk kez fark ediyorlardı. Ve daha pek çok gerçeği...
*** İşin aslı şuydu: Fahrenheit 9/11 "taraflı" bir filmdi. Objektif bir "televizyon belgesel"i filan değildi. Böyle bir iddiası olmadı hiçbir zaman. Aksine Michael Moore, taraflı olduğunu bağıra bağıra çekti filmini. Bush'a, Bush'un Irak politikalarına ve savaşa "karşı" taraftı. Belki de bir "televizyon programı" yerine, bir "sinema filmi" olarak çekilmesinin asıl nedeni de buydu: İnsanlar bunu bilerek almalıydı biletlerini gişelerden. Rasgele ekranda karşısına çıkan bir TV programını izlemek yerine; "Fahrenheit 9/11"in "duruş"una ortak olmalı, bu politik tavrı bilinçli olarak tercih etmeliydi. Bu anlamda filmin ABD'de haftalarca hatta aylarca "vizyon"da kalması, Michael Moore'un amaçlarına ulaştığının göstergesidir. Moore, uyuyan ve uyutulan Amerikan kamuoyunu uyandırmış, Başkan Bush'un durumunu ise ciddi biçimde sarsmıştır.
*** Moore'un güvenilirliği; savaşa karşı insani bir duruşla "taraf" olmasından gelmiyor yalnızca. Sıra dışı yönetmen, yine sıra dışı biçimde, Cumhuriyetçiler'e karşı olduğu kadar Demokratlar'a karşı da acımasızdır. Yani sanıldığı gibi, Fahrenheit 9/11, Demokratlar'a destek veren bir film olarak yapılmadığı gibi; Moore'un kendisi de "siyaseten" Demokratlar'ın yanında değildir. Hatta programlarında ve kitaplarında alaycıdır Demokratlar'a karşı. Bütün bunlara rağmen, Demokrat aday Kerry, Fahrenheit 9/11'in yarattığı havayı seçim şansını artırmak için kullanabilirdi. Bunu yapmadı... Bu fırsatı kaçırdı... Tersine... "Kerry kendi hatalarından seçimleri kaybedebilir..." Perşembeye...
|