Erol Şenyüz, 22 yıl devlete hizmet etmiş. İnönü Stadyumu'nun müdürlüğünü yaparken, stadyumların çim ihtiyacının yurtdışından karşılandığını, ancak çimlerin yetişme koşulları nedeniyle Türkiye'ye uyum sağlayamadığını görür. Bunun üzerine de Türkiye'de kaliteli çim üretmek üzere istifasını verip çıkar. Zamanın Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Şenyüz'e Arnavutköy Bolluca'da 300 dönümlük bir arazi kiralar. Şirket kurulur ve 1997'de üretim başlar. Her şey iyi gitmektedir. Ta ki Mera Kanunu çıkana kadar...
Şenyüz'ü gazetelere ilan verecek kadar isyan ettiren olaylar zincirinin de başlangıcı olur bu kanun. Devlet, Şenyüz'ün kiraladığı 300 dönüm arazinin içinde 60 dönümü mera olarak belirler ve bu araziyi terk etmesini ister. Şenyüz'ün 6 yıldır verdiği bütün uğraşları boşa çıkar. Tarım Bakanlığı, ne satmaya, ne de kiralamaya yanaşır. Oysa bir zamanlar mezbelelik olan bir yeri Şenyüz yeniden düzenlemiş, çimlendirmiştir... Üstelik şehir içinde olduğu için oranın mera olarak kullanılması da mümkün değildir. Çünkü etrafta inek de yoktur... Şenyüz artık isyan ediyor. "Her gün jandarmayı, polisi, savcılığı gönderiyorlar. Ben bedeli neyse ödemeye hazırım. 'Kirala ya da sat. Ya da bana yeni yer göster' diyorum. Hiçbirine yanaşmıyorlar. Hükümet, "Yurtdışından yatırımcı gelsin yatırım yapsın, her türlü kolaylığı göstereceğim' diyor. Sen içeridekine imkan tanımıyorsun ki, dışarıdaki de örnek alıp gelsin" diye konuşuyor. Formula 1'in arazisinde de benzer bir sorunla karşılaşıldığına işaret eden Erol Şenyüz, "Formula 1'in arazisinin bir bölümü de meraydı. O sorun nasıl çözüldüyse bu da öyle çözülür. Kanun aynı kanun, mera aynı mera. Onlar Türkiye'ye döviz getiriyorsa ben de getiriyorum" diyor.