|
|
|
|
|
|
Dünyanın en basit ama en sağlıklı mutfağı
Bir ülkenin tarihi, gelenekleri, mutfağı, ekonomik, sosyal ve hatta duygusal yaşantısı, bu yaşantısının bütün sırları, o ülkenin coğrafyasında gizli olabilir mi? Evet, olabilir. Özellikle de bu ülke, bir Akdeniz ülkesi ise... Gezi dergisinin son sayısında ele aldığı Girit, uzun ince bir ada. Boyu 350 km, eni 70-80 km olan ada, Ege Denizi'nin tam girişinde doğu-batı yönünde sere serpe uzanıyor. Adanın aynı zamanda en büyük şehri olan Heraklion'a, Atina'dan yaklaşık 45 dakikalık bir uçak seyahati ile ulaşıyorsunuz. Uçak inişe geçerken gözünüze çarpan ve sizi oldukça heyecanlandıracak olan ilk şey, zirveleri karla kaplı Psiloritis Dağı. Bir başka uçuş noktası ise adanın batısındaki ikinci büyük şehir olan Hanya (Xania). Uçak seyahati sevmiyorsanız, Girit'e gemiyle de gelebilirsiniz. Bu konuda seçenekler daha da bol: Atina'dan Heraklion ve Hanya'ya ilaveten, Retimno ve Agios Nikolaos limanlarına da feribot seferleri yapılıyor. Marmaris veya Bodrum'da demirli özel teknesi olanlar ise yaklaşık 2 günlük bir yolculuk sonrasında ulaşabiliyor bu gizemli adaya.
ZEYTİNYAĞI, EKMEK VE ŞARAP 90 milyon adet zeytin ağacı ve yılda yaklaşık 150 bin ton zeytinyağı üretimiyle Girit, zeytinin ve zeytinyağının günlük yaşamla bu denli iç içe olduğu tek ada ülke. Girit dönüşünde adayı düşündüğünüzde gözünüzün önüne gelecek ilk tablo da "rüzgarda zeytin ağaçları" olacak. Yapılan arkeolojik kazı çalışmaları, ilk yabani zeytin ağacının yaklaşık İÖ 60 bin yılında bu bölgede yetiştiğini; ilk sistematik zeytinciliğin ise Neolitik Çağ'da yine bu bölgede yapıldığını gösteriyor. Adanın kuzey yarısını boydan boya süsleyen zeytinlikler, güney topraklarını narenciye ve üzüm bağlarıyla paylaşıyor. Kuzeyde zeytinin bir rakibi daha var: Özellikle Lassithiu yaylasında yetişen buğday. Zaten bunlar da Girit mutfağının başrol oyuncuları: Zeytinyağı, ekmek ve şarap...
ENGİNARI VE BAKLAYI ÇİĞ YİYORLAR Çok cesur ve gururlu bir millet olarak tanınan Giritliler, aynı zamanda Akdeniz havzasının en uzun boylu ve en uzun yaşam süresine sahip insanları olarak biliniyor. Her iki özelliğin de bilimsel bir açıklaması var: Coğrafyanın bir ada olması (yani Giritliler'in az karışmış bir ırk olmaları) ve Girit usulü beslenme. Giritliler her fırsatı bir eğlence ve şölene dönüştürmekte çok ustalar. Rivayete göre, bu tür eğlencelerde havaya ateş etmek "olmazsa olmaz"lardan imiş. Girit'te yeme içme ile en çok içiçe kutlanan bayram, Paskalya. Mevsimin bahar olduğu ve yılın bu zamanında ot, sebze ve hayvanların en taze halde bulabildiği düşünülürse, hiç de şaşırtıcı değil. Mevsim sebzelerinin en gözdeleri, hemen her fırsatta özellikle çiğ olarak yenilen ve ikram edilen taze enginar ile taze bakla. Girit mutfağı, Akdeniz mutfaklarının en ünlüsü ve en eskisi... Bunu, önce Girit liler'in gözlerinin içinde, daha sonra sofrada, tabağınızda, doğada, her yerde; hâlâ ikna olmadınız ise Harvard Üniversitesi'nin Girit Usulü Beslenme ve Akdeniz Beslenme Piramidi gibi çalışmalarında da görebiliyorsunuz. Girit mutfağı, herhalde dünyada en çok konuşulan, hakkında yazılan uluslararası bilimsel ve kültürel araştırmalara konu olan mutfak. Peki neden en eski ve en ünlü? Bunun cevabı çok basit: Çünkü çok basit! Girit mutfağı tüm Akdeniz Bölgesi'nin en basit, en temel ve en sade mutfağı. Hemen tüm malzemeleri, insanlık tarihinin başından beri doğada zaten mevcut olan tahıl, ot, meyve, sebze ve hayvanlardan oluşuyor. Bu beslenme usulü, "mevsiminde ne buluyorsan onu ye" şeklinde tercüme ediliyor araştırmacılar tarafından. Girit beslenme piramidinin tabanı olan ekmek, adalıların gün içinde en çok tükettiği ürün. Un, ekmeğin dışında bir de çeşitli börek ve kurabiyelerde çıkıyor karşımıza. Zeytin daha çok siyah veya yeşil, salamura edilmiş veya edilmemiş haliyle zaten günün her saatinde tüketiliyor. Zeytinyağı ise evlerde, manastırlarda, küçük değirmenlerde, büyük, modern fabrikalarda, çok özel organik çiftliklerde, her zaman her yerde üretiliyor ve tüketiliyor. Bu üç ürüne, denizde yakalanan balıkları, sahil ovalarında üretilen meyve ve sebzeleri, yaylada yabani olarak yetişen otları, mantarları, peyniri ve bir de kuzu, oğlak, domuz, tavşan gibi hayvanları eklediğinizde, Girit mutfağının sırrını çözmeye yaklaşıyorsunuz.
|
|
|
|
|
|
|
|
|