Otelcilik sektöründe iz bırakan işlere imza atan İsvan, "Güney'de birbirinin aynı oteller yapılıyor. Ürün hep yatay gelişiyor. Şu an bizim gidişatımız, fotokopi gidişatı" diyor.
Ömer İsvan. Türkiye'de değil, dünyada otelcilik sektöründe isminden söz ettiriyor. Ünlü tasarımcı Philip Stark'la birlikte Paris'te bir otel projesine başladığını duyduğumda çok heyecanlandım. Ne de olsa Miami'deki Delona, İngiltere'deki St Martins Lane, Sanderson ya da Royalton gibi konsept, hip otellerin iç mimarisinde Philip Stark'ın imzası var. Stark'ın tasarımları tüm dünyada büyük ilgi çekiyor. Yukarıda sıraladığım otellerin hepsi, bir dönem New York'un ünlü diskoteğinin sahibi olan yatırımcı Ian Schrager'a ait.
Philip Stark ilk kez, Schrager'ın olmadığı bir projede çalışıyor. Paris'teki yeni otel projesinin danışmanlığını da uzun bir dönem İngiltere'de Sheraton Oteli'nde çalışıp, genel müdürlüğe kadar yükselen ve ardından bölge müdürü olarak da çalışan girişimci Ömer İsvan yapıyor. Karaibler'de Sotogrande, Cebelitarık'ta Caleta Palace gibi otellerin yenilenmesinde ve yeni işletme anlayışında İsvan'ın imzası var. Kemer Country'nin danışmanlığı ve bir dönem yöneticiliğini de yapan İsvan'la otelcilikteki yeni trendleri ve Türkiye'nin turizmde yaptıklarını ve yapması gerekenleri konuştuk...
* Siz yurtdışında çeşitli otel projelerinde danışmanlık yapmışsınız. Türkiye'de turizm sektöründe yapılan yanlışları da daha iyi görüyorsunuzdur... Yatırım danışmanının eksikliği hissediliyor. Bizde yatırımcı otel yapacaksa, önce bir mimar çağırır. Oysa ilk danışman çağrılmalı. Biz yine aynı mimarı çağıracağız. Delilikte lazım bu sektöre. O çılgınlığa, mimarın, iç mimarın yapacağı farklı konsepte ihtiyacımız var ama yapılan otel işletilebilir olmalı.
* Hip oteller, butik oteller, klasik oteller... Kimler hangi tarz otellerde kalmayı tercih ediyor? Bizim mesleğimizde fantezinin yeri çok. Eskiden bu fantezi daha çok tatille bağdaştırılırdı. Ama şimdi üretim sektöründen hizmet sektörüne geçtikçe, yaratıcı taraf da artmaya başladı. İş için artık daha yaratıcı, farklı yerlerde kalınmaya başlandı. İç mimarisini hep Philip Stark'ın yaptığı ve aralarında Delona, Sanderson, St Martins Lane ve Royalton gibi hip otellerin bulunduğu Ian Schrager Grubu'nun yaptığı bir araştırma var. Buna göre, bu hip otellerde daha çok film endüstrisi, medya, reklam, tasarım ve moda sektöründe olan kişiler kalıyor. Yani bankacıyı daha zor buluyorsunuz orada.
* Yani işadamı hala Hilton ya da Ritz'de mi kalıyor? Evet butik ya da hip otelleri değil, daha klasik otelleri tercih ediyorlar. Ya da Sharaton gibi otellerin ürettiği ve fiyatları daha makul olabilen ikinci markalarda kalıyorlar.
* Güney'deki otelleri beğeniyor musunuz? Çok beğeniyorum ama ben hayatta kalmam o otellerde.
* Neden? Alıcı olarak benim otelim değil. Kitlesel oteller ve kitle turizmi için iyi oteller. Hatta fazla bile iyi. Ancak çok tehlikeli görüyorum. Siz bana beğeniyor musunuz diye sordunuz. Tabii beğeniyorum. Bugün dünyadaki kitlesel otellere baktığınızda Türkiye'nin hiç eksiği yok. Özellikle son yıllarda biraz daha farklılaştırarak yapılan, yani ikinci kaydırağı da havuza koyan oteller gayet iyi. Dünyada da iyi bir yerde. Ama doğru bir yerde mi? Türkiye'nin en büyük satılabilir stoku turizm. Rekabet ederken çok fazla ağlamayacağı en önemli ürünü turizmi. Ama bunu tek düze bir pazar segmentasyonuyla yürütürse, o potansiyeli alamaz.
* Şu anda öyle mi yapıyor? Tamamen öyle. Şu anda bizim gidişatımız fotokopi gidişatı. Bürokratik yani bir devlet makamının, şunun bunun tasdik edebileceği cins projeler ön planda. Böylece izinleri çabuk alınır diye düşünülüyor. Mimari değer ve vizyondan önce diğer konular öne geçiyor.
* Yatak sayısı yükseltilmeye çalışıldı... Rodos'ta bizden çok yatak var diye yola çıkmıştık 1980'lerde. Biz hâlâ o eziklikle inanılmaz bir şekilde yatak üretiyoruz hala. Oysa paralelinde üreteceğimiz şeyler önemli. Gerek altyapı, gerek eğitim. Ama bunlar geriden geliyor. Ürün hep yatay gelişiyor. Aynısından sürekli bir tane daha...
