|
|
|
|
|
|
Keşke Filiz Akın zamanında yaşasaydım
Asmalı Konak'ta en sevdiğim bölümler İpek Tuzcuoğlu'nun mutfak sahneleriydi. Buluştuğumuzda daha medeni bir makyaj yaptığını farkettim ama yine de bakışları en az Dicle kadar ateşli ve kendinden emin... '.
Sağ koltukta otururken el tutma yerini aramadım. Bu şu demek: İpek sağlam kullanıyor!
Telefon uzun uzun çaldı. "Merhaba ben İpek Tuzcuoğlu". "İyi günler ben Günaydın gazetesinden Rahşan Gülşan" "Rahşan'cığım nasılsın... Ben de sıra bana ne zaman gelecek diye bekliyordum" (Yutkunma sesi) "Gerçekten mi?" "Tabii ki, yazılarını okuyorum ve çok beğeniyorum tatlım..." Şok olmuştum. Kelimenin tam anlamıyla şok olmuştum. 14 yıllık gazetecilik hayatımda ilk kez böyle bir şey başıma geldi. Ve ne yalan söyleyeyim çok gurur duydum. Asmalı Konak dizisinde en sevdiğim bölümler İpek Tuzcuoğlu'nun yani Dicle'nin bulunduğu mutfak sahneleri idi. (Vallahi İpek'e yalakalık olsun diye yapmıyorum) Dicle'ye hayat veren Tuzcuoğlu'nun ağır göz makyajı ve demiri kesen deli bakışları, tüm Asmalı Konak ekibinin olduğu gibi, benim de içime işliyordu. Hele canı istediğinde (popüler deyimle) tüm çakralarını açıp hoşlanmadığı insanların düşüp ayaklarını falan kırmasını sağlayabilecek kadar yoğun kötü enerji saçabilmesi, eminim benim gibi birçok kadının gıpta ettiği bir özellikti. Seymen Ağa'dan bir çocuk dünyaya getirip bunu hakkıyla kullanan Dicle, bu gücüyle İpek Tuzcuoğlu'nun oyunculuk kariyerinin de en tepe noktası ve sonu olabilirdi.
EŞİNİN CANI ÇOK YANMIŞTI Ancak öyle olmadı. Tuzcuoğlu, bugün de yoluna devam ediyor. Çünkü Meral Okay'ın yazdığı 'Dicle' karakteri ile İpek arasında inceden benzerlikler var. Bir kere bakışlar onun kadar ateşli ve kendinden emin. Ancak şehirli görüntü biraz Tuzcuoğlu'nu yumuşatıyor. Tabii buluştuğumuzda yüzünde çok daha uygar bir makyaj vardı. Adı fazlaca magazin haberlerine karışmayan Tuzcuoğlu, biraz gürültülü ayrıldığı eski evliliği ile parlamıştı. Ama orada da ağırlıklı olarak susan taraf olmuştu. Eşinin canı çok yanmıştı. Ve bunu herkesle paylaştı. İpek ise zoru seçti. Çokça konuşmadı ortalarda. Ama şanslıydı. Çünkü hayat bu kez bir şans daha vermişti. Yeni şansı taze bir aşk ve işinde başarı şeklindeydi. İşte aylarca televizyonda izlediğim Dicle ile onun otomobili Hyundai Santa Fe'deydik. Ve o beni tanıyordu. Yazı tarzımı biliyordu. Oysa ben onu değil, Dicle'yi tanıyordum. Yani hayat benim için yine adil değildi...
İPEK BANA GÜVEN VERDİ Hyundai cip almak gerçekten ilginç bir seçim. Otomobil konusunda tüm isteklerini mantıklıca kağıt üzerine döken Tuzcuoğlu'nun isteklerini tam olarak bu otomobil karşılamış. Başlangıç olarak 4 çeker büyük bir otomobil istiyormuş. Aracın dizel olması, bakım masraflarının göreceli olarak Amerikan arazi araçlarından daha makul olması ve son olarak da satış fiyatının düşük olması, onu Santa Fe'ye yönlendirmiş. Otomatik olan otomobil, kullanım kolaylığı, iri boyutları ve yüksek konforu ile Tuzcuoğlu'nun vazgeçilmezlerinden biri olmuş. Gayet de iyi otomobil kullanıyor. Çünkü ben sağ koltukta oturmaya pek alışkın değilim ve kötü otomobil kullananlar hemen sağ elimi el tutma yerine götürmeme neden oluyor. İpek bana bu anlamda güven verdi. Şimdilerde Yavuz Bingöl ile bir televizyon dizisinde rol alıyor. Ona göre şarkıcı oyuncular, doğru cesareti alırlarsa içlerine yaptıkları yolculukla çok doğal ve gerçek gelen bir oyunculuğa ulaşabiliyorlar. Peki kendinden memnun mu? Memnun ama eğer başarabilse Filiz Akın-Tarık Akan dönemlerinde yaşayıp her yıl yüzlerce filme imza atmak istermiş. Bu en büyük özlemi...
Rahşan GÜLŞEN
|
|
|
|
|
|
|
|
|