|
|
|
|
|
|
'Çocuk yapmayalım' diye Serdar'la el sıkışmıştık ama...
Podyumların en cesur, en sıra dışı mankeni Merve İldeniz önce çocuk istemeyen, hayatını yaşamayı seçen biriydi. 'Kaza eseri' çocuğu olduğunda neler hissettiğini ve kızıyla yaşadığı 'doğal' hayatı anlattı.
Bir zamanlar podyumların, transparan defilelerinin en cesur mankeni Merve İldeniz, altı yıl önce meslektaşı Serdar Önal'la evlenip, Bodrum'a yerleşti. Ara sıra hayır defilelerine çıkmasının dışında; onu gören, haber alan yok. Onun da kimseyi gördüğü, aradığı yok. Televizyon bile açmıyor evinde... Gözlerden uzak kalmak istiyor ama herkes yine de merak ediyor onun hayatını . Şu anda öyle farklı bir hayatı var ki, artık çok yabancısıymış gibi bakıyor geçmişine. Evinin bahçesindeki otları yoluyor, tavuk besliyor, minik bostanında domates ve çilek ekiyor. "Seni mutlu etmek, rahatlatmak için sunulanların mutlulukla ilgisi yok" diyor: "Gerçekte doğada olduğunda mutlu oluyorsun; çünkü sen bedenen bir hayvansın. Burada yalın ayak dolaştığında, toprakla oynadığında elektriğin gidiyor. Bunu fark ettim ve kendime öbür dünyada ne işim var o zaman diye sordum."
Evinde eşya bile istemiyor. Yatak odasında yerde duran bir döşek, salonda iki kanepe, bahçede tahta şezlonglar... Üzerinde yırtık bir pijama; ayağında parmakarası terlik; ne manikür, ne pedikür.. Onun 16 yıl podyumlarda fırtınalar estiren manken olduğuna inanmak zor. Kurduğu huzurlu dünyasında, melekler gibi güzel kızı Leyla'ya adamış kendini. Ona ideal olmayı değil, ideal hayatı yaşamayı değil; kendi doğrularını öğretiyor. Yaşamın kaçtığını anladığında, 'yaşayabilmek' için mesleğini bıraktığında birden hamile kalmış; çocuk istememesine rağmen! Bunu nasıl kabullendiği ise tam Anneler Günü'ne özel bir hikâye.
* Bazı kadınların çocuk istemesi sürpriz değildir ancak podyumların en cesur mankeninden, rafting ve dalış meraklısı, çılgın bir kadından bunu beklemiyordu kimse. Nasıl oldu da anne olmaya karar verdiniz? Karar vermedim; pat diye hamile kaldım.
* İstemiyor muydunuz yani? İstemiyordum. Biz Serdar'la evlenirken, çocuk yapmayacağız diye el sıkıştık! O da korkuyordu. Aslında korktuğum için istemiyorduk. Eşim diyabet, benimse kürtajlarım oldu. Akşam 9'da spordan geliyordum, 'oh iyi ki çocuğum yok, yoksa nasıl yapardım bunları' filan diyordum. Bir gün bir baktım hamile kalmışım!
* 'Anne olmak için Bodrum'a yerleştiğin' yazıldı.. Bu insanların yorumu, böyle bir şey demedim. Ben sadece mesleği bıraktım, yaşayabilmek için! 34'üme geldiğimde yaşamın kaçtığını fark ettim.
* Aldırmak istemediniz mi? Çok düşündüm.
* Ne durdurdu sizi? Bilmiyorum. Ben her zaman içini dinleyen biriyim. İçimden bir ses, doğru zamanın geldiğini, belki de son şansım olacağını söyledi. Üstelik ben bunun 'ara' olduğunu, çocuk okula gidene kadar hiçbir şey yapamayacağımı da biliyordum ama bunun bir deneyim olduğunu da kabul ettim. Yapmak istiyordum bunu. Serdar bana karışmadı, 'ne istiyorsan onu yap' dedi.
* Annelik ne kattı size, kişiliğinizi değiştirdi mi? Çok değiştim. Artık hiç kimseye kızmıyorum. Çünkü bir insan yetiştirirken ne kadar kolay yanlışlar yapılabileceğini ve onun ne kadar değişik sonuçlara yol açabileceğini gözümle görüyorum. Bir çocuğa yaramaz dediğinde o çocuk yaramaz oluyor. Tam tersine, 'benim kızım usludur' demen lazım. Sonra... Çok sabırlı oluyorsun. Çünkü senin bir aynan olduğunu görüyorsun, 'benim gibi konuşuyor, benim gibi davranıyor' diyorsun. Bu sana, kendini düzelttiriyor. Ben çocuğumu elime aldığımda şöyle bir karar verdim: Hayatta birçok şeyde hata yapmış olabilirim ama 'bu konuda asla hata yapmamam lazım.'
* Nasıl test ediyorsunuz kendinizi? Ben hamileliğimin son gününde bile denize giriyordum. Doktora 'dikişler alındıktan bir hafta sonra dalabilir miyim?' diye soruyordum. Ama 2.5 yıl oldu, daha dalmadım. Çünkü onu bırakıp denize gitmek hiç gelmedi içimden.
* Psikologlara soruyor musunuz; bir çocuğun kalabalıklara karışmadan, bu kadar izole hayat yaşaması doğru mu diye? Şehirde yaşaması, onu daha güçlü, daha kendine güvenli, daha aktif yapmaz mı? İlerde dengeyi nasıl kuracaksınız? Dünyayı tekneyle dolaşan, çocukları denizde doğan Osman-Zuhal Atasoy çiftinin öyküsünü okumuştum. Köylük zamanında Bodrum'da yaşamışlar. Sonra çocukları 'Beni köye kapattınız, burada büyüdüm sizin yüzünüzden' deyip tam bir şehirkolik olmuş. Bunları okuduğum zaman sorgulamaya başladım bazı şeyleri. Ama beş dakika yürüdün mü şehrin içindesin ya! Turist var, kalabalık, çoluk çocuk, her şey var. Bodrum vıcık vıcık; sineması, diskosu, hepsi var. Dengeleyici unsur olarak ikinci çocuğu da düşünmeye başladım.
* Ne zaman için planlıyorsunuz bunu? Ya şimdi, ya hiç! Çünkü bir üç yıl daha, en azından okul zamanına kadar Leyla'yı oyalamam gerekiyor; bağlanmış durumdayım zaten. Şimdi bir çocuk daha yaparsam iki-üç yaşına kadar onun da zorluğu biter. Gerçi iki çocuk maliyet açısından yük ama...
* Çok nadir podyuma çıkıyorsunuz, bir de epilasyon merkeziniz var Bağdat Caddesi'nde. Bunlar maddi anlamda sizi doyuruyor mu? Doyuruyor. Burada zaten çok fazla masrafım yok.
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|