kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Barutsuz YÖK savaşı

Önümüzdeki hafta yeniden başlamasını gözlediğimiz YÖK kanun tasarısı için, eleştiri ve öneriden önce dua etmek lazım: Bu sefer inşallah amaç bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek olur. Bağcıyı dövmek, YÖK merkezli olarak ideolojik çekişmeyi sürdürmek.. En iyimser yaklaşımla da, ideolojik çekişme içinde bir orta yol aramak.. Üzümü yemek ise Türkiye'nin gerçekten çağdaş, kendini yenileyip geliştirebilir bir üniversite ortamına kavuşması için yasal gerekli ve gecikmiş düzenlemeyi oluşturmaya çalışmak.. Maalesef üniversite ile siyaset camiaları -istisnalar hariç- henüz bilimi ve bilgi üretmeyi ideolojik kayıtların önüne geçirebilecek kemalden yoksun bulunduğu için samimi duaya sarılmak sarılıyorum: Bilgi üretebilen Türkiye için, Yüce Allah üniversite ve siyaset camiamıza tezinden ortak akıl ihsan eylesin! Bu niyaz çaresizlik itirafı değil.. Duaya güveniyorum; kabul olacağına inanmanın da niyazın gerçekleşmesi için şart kılındığını biliyorum.. Elbette bilim için inanç alanına sığınmayı çağdışı bulacak olanların dalgacılığını göze almam gerektiğinin de farkındayım.. Onlara cevabım; bu duadan sonra eleştiri öneri faslını para ile açmaktır: YÖK işinin hayırlı bir çözüme kavuşması için ilk şart, bilgi üretebilen üniversiteyi oluşturma niyetinin taraflarca içtenlikle benimsenip önyargıların ve ideolojik kayıtların üstünde tutulması ise, ikinci şart da paradır.

Buna gaflet denir mi?
-Peki bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu; Tanrı nerde, para nerde?.. Para nerdeyse Tanrı -her yerde olduğu gibi aynı zamanda- orada! Çağdaş bir Tanrı Adamı'nın söylediği gibi: "Paraya küfretmeyin; çünkü o bugün, Allah'ın insanları sınamak üzere kullandığı en etkin ve en yaygın araçtır!" Bu kabullenişledir ki, Türkiye'nin artık bilgi üreten çağdaş bir yüksek öğrenim ortamına kavuşabilmesi için, mutlak iyi niyetten sonra en önemli anahtarın para olduğuna iman etmiş bulunuyorum.İsteyen dalga geçsin: "Ne maddeci iman!" Sözü gevelemeye gerek yok: Devlet üniversitelerindeki öğretim görevlileri için, şimdikinin en az üç katı ücretleri derhal sağlayacak kaynakları geliştirmeyen bir YÖK Kanunu istikbal adına herhangi bir ışık yakamayacaktır! Hesap ortadadır: Bugün 1 milyar 600 milyon lira maaş alan bir profesörün hem ders vermesini, hem bilimsel gelişmeleri hakkıyla izlemesini, hem de evrensel değerde akademik çalışma ve araştırma yapmasını umut etmek için aşırı derecede saf olmak bile yetmez! Profesörüne böyle bir maaşı reva gören devlet, fiilen "Ben bilgi üretimini ve bilimi geliştirmeyi kökten yasaklamış bulunuyorum!" demiş olmuyor mu? -Efendim, kaynaklar çok sınırlı, hatta sıfır; ne yapalım?! Kaynak yoksa, kurduğun okula üniversite, hocasına da profesör deme! Şimdi bir de bu hiyerarşinin dibine bakalım:

Yüksek liseler kurumu
Araştırma görevlisinin maaşı 600 milyon lira!!! Allah aşkına; bilim adamı cevherine sahip hangi genç böyle bir maaş için üniversitelerin açtığı sınavlara girip araştırma görevlisi olur?! Çaresizlik yüzünden sınavlara girdiğini ve kazanıp işe başladığını düşünelim.. Bu gencin böyle bir ücretle evini geçindirmesi, yabancı dilini geliştirmesi ve bilimsel araştırma için yayın takip edebilmesi ihtimal dahilinde midir? YÖK, resmi ideolojinin fahri güvenlik örgütü görüntüsü altında beş yıldızlı saltanatını koruyup pekiştirmek ve öğretim kadroları üzerindeki mutlak hakimiyeti sürdürmek kavgası yerine bilim için "Para, para, para!" diye feryat etmeli değil mi? Bu sefil ücretler yüzünden değil mi ki, hizmet yılı dolan öğretim elemanları emekli olup özel üniversitelere geçmekte, böylece devletinkiler her geçen gün biraz daha hızlı biçimde liselere dönüşmektedir. Bu sefil ücretler yüzünden değil mi ki, nitelikli lisans mezunları ile yüksek lisans ve doktora yapmış gençler devlet üniversitelerinin yüzüne bile bakmamaktadır. Nitekim devlet üniversitelerinin açtığı araştırma görevlisi sınavlarına; teknik bölümler için vasatın çok altında, sosyal bölümler için ise vasata yakın adaylar başvurmaktadır. Bu sefalete son vermeyen bir YÖK Kanunu çıkarmak ancak barut tedarik etmeden savaş ilan etmek kadar ciddiye alınabilir! Allah niyetimizi düzeltsin!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Başbakan ve 'müşterek bahis'   / 16-01-2004
 Entel kavram jimnastiği   / 15-01-2004
 TOBB'u taca atmayalım   / 12-01-2004
 Eleştiriden yararlanmama teknik ve Terim'leri   / 09-01-2004
 Barutsuz YÖK savaşı   / 08-01-2004
 İki kere ikinin dünü-bugünü   / 05-01-2004
 Düşünce yapısında değişim   / 03-01-2004
 Sarık-cübbe-üniforma   / 02-01-2004
 Çağdaş 'Teslis' ve yılbaşı   / 01-01-2004
 Ya Ankara'da tarihin başı?   / 29-12-2003
ERDAL ŞAFAK
İstanbul'da niçin olmasın?
Ve Terah; oğlu Abram'ı ve...
MANSUR FORUTAN
Hakkımdaki her şey
Kafama takılan bir soru var. Bizim...
MEHMET BARLAS
"Temiz Toplum", AB hedefi kadar önceliklidir!
Sabah...
ALİ KIRCA
Çocukluk işte...
Önceki akşam ülkenin çocuklarını...
Bir beyin lazım
Bir beyin lazım
Rumen Menajer, "Felipe ile Lucescu'nun Lucescu olmasında payı olan...
Kartal uyandı 1-0
Kartal uyandı 1-0
Antalya'daki ikinci hazırlık maçında kazanmak için oynayan...
İçini çocuklara döktü
İçini çocuklara döktü
Erdoğan Siyaset Meydanı'nda çocuklara bütün sırlarını anlattı.
Erdoğan Ailesi Bayhan'cı
Erdoğan Ailesi Bayhan'cı
Erdoğan bir soru üzerine, ailesinin Pop Star adaylarından...
Savaşan Şahin' düştü kar ve tipi kazayı örttü
Savaşan Şahin' düştü kar ve tipi kazayı örttü
3 gün önce Manisa'da bir F-4 savaş uçağının düşmesinin ardından dün...
DGM beklenen jesti yapmadı
DGM beklenen jesti yapmadı
Avrupa Komisyonu Başkanı'nın ziyaretinde, Zana ve arkadaşlarının...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.