kapat
18.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKÝKA
 EDÝTÖR
 YAZARLAR
 HABER ÝNDEKS
banner
 EKONOMÝ
 FÝNANS
 MARKET
banner
 TÜRKÝYE
 DÜNYA
 POLÝTÝKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZÝN
 SAÐLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 ÝNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ÞAMDAN
 CÝNSELLÝK
 EMÝNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KÝTAP
 SÝNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARÝH
 SUNNY
 HÝGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODÝ
 ASTROLOJÝ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFÝK
 ÞANS&OYUN
 ACÝL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARÞÝV
 

Kayserililer, zenginliði Çukurova'da yakaladý

Kayseri'nin erkekleri, 1. Dünya Savaþý'ndan sonra, ekmek parasý kazanmak için Adana seferlerine baþladý. Adanalýlar, ticareti ayný dönemde Kayserililer'den öðrendi. Adana'nýn yeni sâkinleri, sonra fabrikatör oldu

Ünlü bir düþünür, "Dünyaya geldiðiniz gün, bir yandan yaþamaya, bir yandan da ölmeye baþlarsýnýz." demiþ. Evet, anýlarýmda, yaþamaya baþladýðým yýllarýn hikâyesini anlatýrken; ayný zamanda tükettiðim ömrün muhasebesini de yapacaðým. Kederimi ve mutluluðumu, bir ölçüde ortaya koyacaðým. Bakalým, bu yalancý dünyadan ne almýþ, ne vermiþim.

Bugüne kadar þu koca dünyadan aldýklarýný yanýnda götürenleri ne gören olmuþ, ne de duyan. Bilinen o ki, hayýrlý bir þekilde âhirete göçenler, beraberlerinde sadece beþ metrelik kaput bezi götürebilmiþ.

Biz de bunun bilincinde olduðumuz için, ailece çalýþtýk, çabaladýk, kazandýk. Allah'a þükürler olsun, bu arada çok iyi günler gördüm. Hayatýn gerçeklerini aslâ gözardý etmeyi düþünmediðim için, bu dünyadan edindiðim hatýrý sayýlýr nimetleri, yine bu dünyanýn ihtiyaç sahiplerine vermek için karar kýldým. Babamýn baþlattýðý hayýrseverliði, bugüne kadar sürdürdüm; ömrüm yettikçe de sürdüreceðim.

Devletimizin resm” kayýtlarýna göre, 1921 yýlýnýn 10 Eylül günü Kayseri'de dünyaya gelmiþim. Yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin henüz kurulmadýðý, ama Mill” Mücadele'nin bütün þiddetiyle sürdüðü bir dönemde. Ýþte o gün, bugün, vatan bildiðimiz bu kutsal topraklarda huzur ve mutluluk içinde yaþýyoruz.

DOKTORSUZ, EBESÝZ DOÐMUÞUM
1921 yýlýnda, rahmetli annem Zekiye Haným, ikinci çocuðuna hâmile kalmýþ. Kayseri'de kavurucu yaz sýcaðýnýn hükmünü kaybettiði bir gün, doðum sancýsý çekmeye baþlamýþ. Tabii o tarihte doktor ve ebe olmadýðý için, komþular telâþ içinde, doðumdan anlayan bir haným aramaya baþlamýþ. Kýsacasý, konu-komþunun yardýmýyla dünyaya gelmiþim.

Rahmetli babamýn adý "Nuri Has". Kendisi, köklü bir Kayseri ailesine mensup. Baba tarafýmýn geliri zayýfmýþ. Annem Zekiye Has ise, çok zengin bir ailenin kýzýymýþ. Aslýnda annem de, babam da "Hacý Aðazâdeler Sülâlesi"nden; yani, bugün Kayseri'de, "Hasaðalar" diye anýlan aileden geliyor. Babam, amcasýnýn torunuyla hayatýný birleþtirmiþ.

Cumhuriyet'in ilânýndan sonra, "Soyadý Kanunu" çýkýnca, "Hacý Aðazâdeler Sülâlesi"ne mensup aileler, "Hasoðlu" soyadýný almýþ. Kanun çýkmadan önce, bir ara "Olgun" soyadýný kullanýrdýk. Ancak, kanunla birlikte soyadýmýz, kütüðe "Hasoðlu" diye yazýldý. Ama kamuoyunda soyadýmýz, "Has" olarak bilinir.

Bilindiði gibi, Harp Yýllarý'nda Adana ve çevresi Fransýz iþgâli altýnda imiþ. Dolayýsýyla, Orta Anadolu'dan, Çukurova'ya ticaret için gidenlerin tekrar memlekete dönmesi mümkün olmayabilirmiþ. Zaten, erkeklerin büyük çoðunluðu silah altýna alýndýðýndan, evleri yaþlý erkekler bekliyormuþ. Fakat, Cumhuriyet'in ilânýyla birlikte, hayat normale dönmeye baþlamýþ. Orta Anadolu'nun insanlarý, ekmek için yollara düþmüþ. O tarihlerde zenginlik, Adana ve çevresindeymiþ. Kayseri erkekleri de, hayvan sýrtýnda Çukurova'nýn yolunu tutmuþ.

20. asrýn baþlarýnda yokluk ve kýtlýk kol geziyormuþ. Ama, tasarrufa çok önem veren babam, annemin babasý Hacý Ali Aða ile çalýþtýðý yýllarda, çok güzel para kazanmýþ. Onu, çar-çur etmemiþ, biriktirmiþ. Zamanla kendi iþini kurmuþ.

Ýþte o yýllara "Kaç-kaç dönemi" denilirmiþ. Herhalde bu sözle, "Buralardan kaç, zengin yerlere git." mesajý verilmek isteniyormuþ. Kayseri erkekleri de, hem para kazanmak, hem de memleketlerinin ihtiyaç maddelerini temin etmek için Adana seferlerine baþlamýþ. Gençliðinde kasap çýraklýðý ile hayata atýlan babam Nuri Aða da, iþte bu Çukurova kervanýna katýlmýþ. Adana'ya ulaþýnca, önce ufak tefek halý ticaretine giriþmiþ, daha sonra ticaretin her çeþidini denemeye yönelmiþ. 40'lý 50'li yýllarda ise, Türkiye'nin sayýlý zenginleri arasýna girmiþ.

Adanalýlar, ticareti Kayserililer'den öðrenmiþ. Kayserililer daha sonra sanayici olmuþ. Adana'da zenginliði yakalayan Kayserililer'den rahmetli babamýn yaný sýra Nuh Naci Yazgan, Mustafa Özgür ve Hacý Ömer Sabancý kýsa zamanda büyük servete ulaþmýþ ve ekonomiyi canlandýrmak için hatýrý sayýlýr yatýrýmlar yapmýþ.

Þimdi sýrasý gelmiþken, ilkokul yýllarýna ait bir güzel hâtýramý burada nakledeyim. Biz, Gazi Ýlkokulu'nun son sýnýfýnda öðrenci idik. Yani, sene 1933. Atatürk, Adana'ya geldi. Biz öðrencileri, topluca þehrin en mžtena yerindeki Atatürk Parký'na götürdüler. Hepimiz pýrýl pýrýl giyinmiþtik. Daha dün gibi hatýrlýyorum, çok heyecanlýydýk. Atatürk, bizim bulunduðumuz yere geldi, hepimizi selâmladý, "Nasýlsýnýz çocuklar?" diye sordu. Biz de "Saðol." çektik. Çok þýk giyinmiþti. O büyük insaný ilk ve son defa orada gördüm. Henüz 11 yaþýndaydým.

Ýlkokulu zorlanmadan bitirmiþtim ama, kitaplara ve okumaya karþý fazla bir ilgim yoktu. Serde Kayserililik var ya; bir an önce iþ hayatýna atýlýp, zengin olmak istiyordum. Fakat bu düþüncemi, babama açmam mümkün deðildi. Çünkü, kendisi okuma-yazma bilmemenin acý ve sýkýntýsýný çekiyor, bunu her vesile ile bizlere hissettiriyordu.

BABAMDAN, MEYDAN DAYAÐI
Babamýn tüm yazýþmalarýný, iþyerindeki Kâtip Efendi yerine getirirdi. O, çok güvenilir bir kiþi idi. Kâtip Efendi'nin ayný zamanda muhasebecilik görevi de vardý. Düþünebiliyor musunuz; 20. asrýn ortalarýna doðru Adana'nýn en zenginleri arasýna dahil olan babamýz Nuri Has, gazetesini dahi okuyamýyor, yanýnda çalýþtýrdýðý Kâtip Efendi'yi adeta bilgisayar, hatta televizyon gibi kullanýyordu. Yani, Kâtip Efendi okursa, babam dünya haberlerini öðreniyordu.

Babamýn okur-yazar olmadýðýný pek kimse anlamazdý. Kendisi bir kâðýdý imzalayacaðý zaman, "Parker" marka altýn dolma kalemini cebinden çýkarýr ve büyük bir dikkatle evrâkýn üzerine üç çizik atardý. Ýþte bu, Nuri Has'ýn imzasý idi. Babam, ayný zamanda yelek cebinde ve masasýnýn çekmecesinde birer mühür de bulundurur, duruma göre, kâh imza atar, kâh mühür basardý.

Ýlkokulu bitirdikten sonra, 1933 yýlýnýn sonbaharýnda, gönülsüz bir þekilde Adana Ticaret Lisesi'nin orta kýsmýna kayýt oldum. Birinci sýnýfý kör-topal geçtim. Ýkinci sýnýfa gelince, tökezlemeye baþladým. Ýlk yarý yýl karnesini aldým. Manzara hiç de iyi deðildi. Kýrýk notlarýmý, babamdan sakladým. Ama bir süre sonra okulumuzu ziyaret eden babam, bu durumu öðrenmiþ. O gün eve, barut fýçýsý gibi gelmiþti. Beni, önce sorguladý, sonra esaslý bir meydan dayaðý çekti. Doðrusu hak etmiþtim.

Bu dayak faslýndan sonra, Adana'daki öðrenimimi noktalayýp, Ýstanbul'a gönderilmem gündeme geldi. Çünkü, benden önce Mahmut aðabeyim de Ýstanbul'daki Boðaziçi Lisesi'ne gitmiþti.

Yahudiler, Kayseri'de niçin barýnamýyor?
KayserÝ'de yerli halkýn kökeni, Selçuklu Türkleri'ne kadar dayanýyor. Bu topraklarýn eski sâkinleri arasýnda, Selçuklular'dan önce Rumlar ve Ermeniler de varmýþ. Ama, Yahudiler her nedense burada hiç barýnamamýþ. Tarih kayýtlarýnda, Yahudiler'in, Kayseri'yi mesken tuttuklarýna dair tek satýr yok. Ekmeðini ticaretten çýkaran Yahudi ile, ayný yolun yolcusu Kayserili'nin ayný ortamda birlikte barýnmasý herhalde mümkün olmamýþ.

Bizim atalarýmýz, Orta Asya'dan Kayseri'ye halýcýlýðý getirmiþ ama; pastýrma ve sucuk imalâtýný gayrimüslimlerden öðrenmiþ. Asýrlardan beri, bu üç madde Kayseri'nin "alâmet-i fârika"sý, yani sembolü olmuþ. Memleketimizde halý dokuma iþi, hem Türkler, hem de Ermeniler tarafýndan çok önemsenmiþ. Geçen zaman içerisinde, yörede çok deðerli halýlar dokunmuþ. Yerli halk, bunun ticaretini yaparak güzel para kazanmýþ. Evlerdeki genç kýzlar ve kadýnlar, halý dokuyarak aile bütçesine katkýda bulunmuþ. Halý iþliklerinde çalýþan erkekler ise, evlerinin geçimini temin etmiþ. Kýsacasý halý iþi, Kayserili'nin "ekmek teknesi" olmuþ. Bizim ailemiz de, ekmeðini önce halýda aramýþ, sonra ticaret ve sanayie yönelmiþ.

Kadir Has'tan hayat dersleri
* Mutlu yaþamanýn yollarýný, fýrsatý kaçýrdýktan sonra ararsanýz, yaya kalýrsýnýz.

* Hayattan niçin korkuyorsunuz? Bu tavrýnýz, gelmesini düþündüðünüz bir kötülüðü bekleme halidir. Ýyilikler düþünün, iyi yaþayýn.

* Ticar” hayatta, hesabýnýz-kitabýnýz düzgün olsun. Siz, siz olun; hayâli para ile yatýrým yapmayýn. Bir de þunu unutmayýn: Faiz, tatil yapmaz.

YARIN
* Boðaziçi Lisesi'ndeki baþkanlýk seçiminde, aristokrat öðrenciye, kýzlar niçin oy vermedi

* Milyoner Nuri Has, Adana'daki faytoncudan 10 kuruþun hesabýný sorunca neler oldu



<< Geri dön Yazýcýya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGÝ BASIM YAYINCILIK SANAYÝ VE TÝCARET A.Þ. - Tüm haklarý saklýdýr