kapat
18.03.2002
 GÜNAYDIN
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Toplum AB'yi bal gibi biliyor ama yönetenler bilmiyor

Meral Gezgin Eriş, "Türk toplumu AB'yi özlemlerinin ifadesi olarak görüyor. Çünkü toplumumuz işsizliğin kalkması, ekonomik refahın sağlanması özlemleri içinde" diyor

AB bizi istemiyor paranoya-sından bir an önce kurtulmakgerekiyor. Türkiye'de kaç tane öne çıkan kadın var diye sorsam, Meral Gezgin Eriş, kesinlikle başı çeker. Magazin haberlerinin vazgeçilmez kadınlarının dışında sözü dinlenen, sözü edilen kadınlardan biri Meral Gezgin Eriş... 44 yaşında, sanayici. Bu kimliğinden çok İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı olarak gösterdiği performans ve AB konusundaki çalışmasıyla ön planda. AB karşısına İran-Rusya alternatiflerinin konulduğu, AB tavizlerinin konuşulduğu şu günlerde Meral Gezgin Eriş'e, "Böyle giderse AB trenini kaçırıyor muyuz?" diye sorduk.

* Bugünlerde AB'yi çok konuşuyoruz ama önyargılarımızla birlikte. 40 yıldır girmek istediğimiz birliğe güvenmiyor muyuz?

Katılım Ortaklığı Belgesi gündeme geldikten sonra konuşulmaya başlandı. Yapılması gereken değişimler ve dönüşümler ortaya çıkınca birden "önyargılar" da ortaya çıktı. Çünkü statükocular var bir de değişim isteyenler. Değişimler gündemde, en çok ana dili öğrenme özgürlüğünü, idam cezasını tartışıyoruz. Oysa yalnızca bunlar değil değişmesi gerekenler.

* Ancak bu konuda da hükümet ortakları anlaşamadı. İdam cezası rafa kalktı...

Koalisyon ortaklarının anlaştıkları metinde idam cezası ve ana dili öğrenme özgürlüğü yer almadı. "İdam cezası Mart ayı sonuna kadar tamamlanması" gerekir diye bir şey yok. Ama ne kadar zamanımız var? 3-5 sene de yok. 2002 yılında AB ile müzakere yolumuzun açılmasını istiyoruz. Bu anlamda iki fırsatımız var. Haziran'da İspanya'daki zirvede ya da Aralık'ta Kopenhag'taki zirvede müzakerelere başlayabilme hakkına sahip olabiliriz.

TRENİ KAÇIRMAYALIM
* 2002 trenini kaçırırsak, müzakere yolumuz açılmazsa AB ilişkilerimiz ne olur?

2002'de bizim dışımızdaki 12 aday ülkenin takvimleri kesinlik kazanacak. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi AB üyesi olması bizim için riskli. 2002'de müzakere yolumuzu açamazsak, yeniden ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. Çünkü AB'nin yeni ülkeleri olacak, bunları sindirilmek için çaba sarf edilecek. AB'nin gündemi yoğunlaşacak. O kadar sorunla uğraşan AB'nin gündemine 10 sene Türkiye giremeyebilir. Yunanistan dönem başkanı olacak. Avrupa Birliği'nde seçimler geliyor. Daha sağ iktidarlar gelebilir. Bütün bunlar ilişkileri geriletebilir. Bu yüzden de 2002'de müzakere yolumuz açılmalı.

* Siyasiler AB konusunda yeterince kararlı mı?

Yeterince kararlı olduklarını görmüyorum. AB ilişkisi dış politika meselesi olarak algılandı. AB, bir ülke grubuyla yapılan dış politika müzakeresi değil. AB bir toplumsal proje. Bu yüzden her konuda reform yapmak zorundayız. AB ile birlikte Türkiye'de ülkeyi yönetmeye layık olmayan yöneticilerin iş başında kalması mümkün olmayacak.

* Bu yüzden mi sürekli tartışıyoruz. Aslında AB'yi de bir koltuk kavgası olarak mı görüyoruz? Bu toplumsal dönüşüm projesi en çok da siyasileri sarsmayacak mı?

Statükocular ve değişim isteyenler arasındaki kavgadır bu. AB bir aracıdır yalnızca. Türkiye'nin değişmesini isteyenler için AB araç, bir referans. Ben bunlardan biriyim. Değişmesini istemeyenler için de AB olumsuz referans. Türkiye'de bugün şikayet ettiğimiz birçok konu AB kriterlerine uyum sağlandığı takdirde kuşkusuz değişecek. Siyaset de bunlardan biri. Bakın, AB kurallarına, kurumlarına uyunca yolsuzluklar zaten olamaz.

* Kamuoyu araştırmaları vatandaşlarımızın AB'yi istediğini gösteriyor. Ama şöyle bir eleştiri de var: Halk istiyor ama ne istediğini bilmiyor diye. Buna katılıyor musunuz?

Asla katılmıyorum. Türk toplumu bu konuda sağduyu gösteriyor. AB'yi kendi özlemlerinin ifadesi olarak görüyor. Çünkü toplumumuz ekonomik refah, işsizliğin ortadan kalkması, daha iyi eğitim, hukuk devleti anlayışının yerleşmesi gibi özlemler içinde.

* Çağdaş yaşama hakkını istiyor toplum, bu da AB ile örtüşüyor mu diyorsunuz?

Evet. Toplum bal gibi biliyor AB'yi. Bence AB'nin ne anlama geldiğini yeterince bilmeyen toplum değil, yönetenler.

AB'nin Türkiye'den önemli bir adayı yok
* Biz AB için neden önemliyiz?

AB'nin genişleme sürecinde Türkiye'den daha önemli bir adayı yok. Türkiye AB'ye yarar sunuyor. Ekonomik potansiyel, genç dinamik bir nüfus var. Sektörler değişime kolay ayak uyduruyorlar. Tüm bunların dışında Türkiye konumu itibarıyla çok önemli. Çatışmaların olduğu bölgede güçlü bir Türkiye önemli AB için. Bunun yanı sıra AB ne zenginler kulübü, ne de Hıristiyan kulübü. Bu yüzden de Türkiye'yi almak istiyorlar. Eğer AB bizimle bütünleşirse dünya gücü olur bizimle bütünleşmezse bir yerel güç olarak kalır. Türkiye'nin AB'ye girmesi AB'nin karakterini değiştirecek. Medeniyetler çatışması tezini de değiştirecek. Türkiye, Müslüman ülkelere örnek olma özelliğini de tartışmasız kazanacak. AB bizi istemiyor diye bir paranoya taşımamız minareye kılıftır.

* İran ve Suriye'nin alternatif olarak ortaya konmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? AB'ye karşı lobi ayağa mı kalktı?

MGK Genel Sekreteri yanlış anlaşıldığını ifade etti. Biz daha önceden de bu ülkelerle ekonomik ilişkileri geliştirmeyi planladık ama bir ülkeyle ekenomik bir güç oluşturmaya kalktığınızda asgari müşterekler bulmanız lazım. Ekonomik gücü olmayan ülkelerle nasıl bir birlik kurma hayalimiz olabilir? Komplo teorilerini bilemem.

* AB'nin bizi bölünme tehlikesine götüreceği iddia ediliyor ve bu yüzden de AB'ye karşı olan bir kesim var. Böyle bir tehlike var mı?

AB hangi ülkeleri böldü? Bunlar da paranoya. AB'de tam tersine terör problemi yaşayan ülkeler var ve onlar mücadelede yol aldı. AB'ye taraftar olmamak herkesin özgürlüğü. Ama doğru olmayan şeyleri doğruymuş gibi göstererek AB Türkiye'ye düşmanmış gibi göstermek bence Türkiye'ye yapılan haksızlık.

SİYASETİ DÜŞÜNMÜYORUM
* Son seçimler öncesinde partilerin vitrini başlığı altında sizin adınız vardı. Siz siyasete girecek misiniz? Hem siz parti vitrini için uygun biri misiniz? Vitrin başlığı altında ele alınmak sizce doğru mu?

Vitrin tanımlamasını yanlış buluyorum. Bir kişi siyasi görüşüne hizmet edeceğine inandığı için bir partiye girmeli. Vitrin olmak için değil. Kadınlar daha çok vitrin olarak görülüyor. Bunu da ayrıca çok onur kırıcı buluyorum. Benim için siyaset gündemde değil. Bunun iki nedeni var. İş kadınıyım, sanayiciyim, bundan da çok mutluyum. 10 kez daha dünyaya gelsem sanayici olmak isterim. İkincisi, siyasete ülkeye hizmet etmek arzusu için girilir. Başka bir motivasyonu olmamalı siyasete girmenin. Ben ülkeme hizmet etmek için başka yollar da olduğunu düşünüyorum, sivil toplum örgütlerindeki görevlerim vasıtasıyla bunu yapıyorum.

Kendi kendimize paranoya üretiyoruz
* Çağdaşlaşmak için AB şart mı?

AB'nin getirdikleri çağdaşlaşmamızı sağlıyor.

* AB dışında alternatifler getiriliyor. AB'nin alternatifi yok mu size göre?

Çağdaşlaşmak için AB'ye girmeliyiz. Çünkü bunun dışındaki formüllerin iki tane zaafı var. Türkiye'de dış dinamiklerin verdiği ivme olmadan değişim olmamıştır. Bir istisna var, o da Atatürk devrimleridir. Türkiye'nin tarihi boyunca hep dış dinamiklerin itmesiyle reform yapıldı.

* Kendi kendimize değişimi gerçekleştiremez miyiz?

Kendi kendimize yapalım dersek AB desteğini kaybederiz. AB yolu dayanışma, destek demek. Bundan yoksun mu kalacağız? Bütün genişleme süreçlerinde AB ülkelere yardım ediyor.

* Bir de "bizi oyalıyorlar" diyoruz. AB bizi oyalıyor mu?

Kendi kendimize paranoya üretiyoruz. AB, 1999'da "Artık Türkiye aday ülkedir" dedi. AB tarihinde hiçbir aday yok ki aday olup da tam üye olamamış olsun. AB bunu söylerken tam üye olacağımızı biliyordu. Avrupa Konvansiyonu üye ülkelerle aynı haklarla Türkiye'yi davet etti. Gelecekteki mimariyi kuran birliğe Türkiye'yi dahil ediyorlar. Türkiye'nin AB geleceğinde yeri olduğunu biliyorlar. Türkiye'yi tam üye yapmayacak olsalar niye davet edilelim? Kendi kendimize "AB bizi istemiyor" diyoruz.

AB'nin taleplerinden bıktılar
Orgeneral Kılınç'ın sözleri askerlerin AB konusundaki düşüncelerini yansıtıyor. Ancak Türk halkının büyük bölümü hâlâ AB üyeliğinden yana. Economist dergisi Türkiye'deki AB karşıtlarının sayısının giderek arttığına dikkat çekti. Orgeneral Tuncer Kılınç'ın sözlerinin ordunun AB'ye bakışını yansıttığını belirten dergi, sadece ordunun değil, diğer kesimlerin de AB'ye kuşkuyla yaklaştığını yazdı. Derginin yorumunda şu ifadeler kullanıldı: AB Türkiye'nin üyeliği konusunda kararsızlığını sürdürmesi Türkiye'deki birçok insanı bıktırdı. Giderek daha çok sayıda insan AB'ye girmeyi isteyip istemediğini sorgulamaya başladı. Ülkenin en önemli karar mekanizması olan MGK'nın Genel Sekreteri olan Orgeneral Kılınç'ın sözleri askerlerin AB konusundaki düşüncelerini yansıtıyor.

* Eğer Türkiye tam anlamıyla Batılı bir demokrasiye sahip olmak istiyorsa sivillerin siyaset üzerindeki etkisini ortadan kaldırması gerekiyor. Orgeneral Kılınç'ın sözleri en zorlu reformun bu konu olduğunu gösteriyor. Ancak bu görüşü savunanlar sadece generaller değil. Birçok kesim de generallerin düşüncesini paşlaşıyor. AB'nin DHKP-C ve PKK gibi terörist örgütleri terör listesine almaması da AB konusundaki sert görüşleri körüklüyor. AB'nin, üyelik vaatleriyle Kürtler, Kıbrıs, Ege'deki kıta sahanlığı gibi sorunlu konularda tavizler alarak Türkiye'yi zayıflatmayı ve bölmeyi daha sonra da kapıyı kapatmayı planladığı konuşuluyor.

* Şu anki büyüme hızıyla 20 yıl sonra Türkiye'nin nüfusu 85 milyona çıkacak. Siyasi bilimler uzmanı Hasan Ünal'a göre, Avrupa Müslüman bir ülkenin en büyük ve en güçlü üyesi olmasına ve AB'nin sınırlarının İran, Irak gibi ülkelere kadar uzanmasına izin vermeyecek. Türkiye'yi asla üyeliğe kabul etmeyecek olan AB, Türkiye'nin kendileriyle sorunlu bölgeler arasında bariyer olarak kalmasını isteyecek.

* Bununla birlikte kamuoyu araştırmaları halkın hâlâ büyük bölümünün AB üyeliğinden yana olduğunu ortaya çıkardı. Siyasetçilerin açıklamaları da Türkiye'nin AB hedefinden vazgeçmediğini gösterdi.

Elif ERGU



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır