kapat
17.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Cennet-cehennem senaryoları

Türk halkı iki yüz yıldır uygarlık ile eş tuttuğu Batı'ya, yani Avrupa'ya "serap"a yürür gibi ilerliyor.

Bu yürüyüş son kırk yıldır Avrupa Birliği hedefi ile somutlaşmış, ortak üyelik, aday adaylığı ve nihayet adaylık aşamasına varılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük uygarlık projesi şu anda tamamiyle kendi iradesini cesaretle eyleme geçirmesini bekliyor.

Ya bir-iki yıl içinde üyelik müzakerelerini başlatacak "mucize"yi gerçekleştireceğiz veya bu macera, bir sürü bilinmeyenin içinde barındığı bir meçhule yönelecektir.

Halkın yüzde 70-75'i Türkiye'nin AB'ye üye olmasını istiyor. Bu büyük çoğunluk, uygarlığın bedeli olarak karşısına çıkacak disiplinlerden habersiz.

Ama şunu biliyor ki demokrasi, özgürlük, insan hakları, refah ve güvenlik gibi değerlerin egemen olduğu bir cennet vaad ediliyor ve AB'yi bunun için istiyor.

İç muhalefet..
Öbür tarafta "hayır" diyen, bunu açıkça seslendirmekten korkan ve "Türkiye AB'ye girmesin ama biz bunun suçlusu olmayalım" diyenler var kendi içimizde.

Sistemden beslenenlerin açık ve gizli direnişlerini kırmak, AB üyeliğine girişte bütün ülkelerin en büyük zorluğu oldu.

Türkiye şu anda işte bu büyük zorluğu yaşıyor. Adaylık sürecinin kritik dönemecine girdiğimiz dönem, ister istemez bir iç hesaplaşma dönemi olacak.

Çıkarları için AB üyeliğini engellemek isteyenler, milliyetçilik ve ülke bütünlüğü gibi kaygılarla öcüler üreterek hem kendi çıkarlarını korumak, hem de vatanı savunuyor görünmek isteyeceklerdir.

AB'ye giren ülkelerden hiçbirinin yoksullaşıp bölünmediği, tam tersine hızla zenginleşip özgürlük, bütünlük ve güvenliklerini garanti aldıkları gerçeğini gözden kaçırmaya çalışacaklardır.

Cuma akşamı Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz Beykoz'daki evinde bir grup gazete yöneticisi ve yazarla buluşup bu meseleleri konuştu.

Mesut Yılmaz, AB hedefinin Türkiye için alternatifi bulunmayan bir proje olduğuna inanıyor. Ve 2002'nin bu yolda en kritik yıl olduğunu söylüyor.

AB'nin oyunu
Yılmaz'a göre AB'nin kurumsal iradesi Türkiye'nin üye olmasını istemiyor.

Çünkü fert başına geliri 2300 dolar olan 70 milyonluk Türkiye, çözümü çok zor sorunlar getirecektir.

Ama Türkiye hem güvenlik ve hem de büyük ekonomik olanaklar vaad eden Avrasya'nın kapısıdır; o yüzden AB'den kopmasını da istemiyorlar.

Öyle bir ilişki olsun ki, Türkiye ne içerde olsun, ne dışarda kalsın.. Olanaklarından yararlansınlar ama külfetlerine bedel ödemesinler. Türkiye'ye "özel statü" vererek bugünkü durumu sonsuza kadar sürdürsünler.

AB Helsinki Zirvesi ile Türkiye'nin adaylık sürecini başlattı. Son zirvede Avrupa'nın geleceğini konuşan Konvansiyon'a Türkiye'yi de kattı. Mesut Yılmaz'a göre bu adımlar, Türkiye'nin üyelik müzakerelerini başlatacak reformları gerçekleştireceğine inanılmadığı için atıldı.

Ve son zamanlarda uyum yasalarını beklenmeyen bir hızla çıkaran Türkiye, AB'deki Türkiye karşıtlarının huzurunu kaçırdı. Oyunlarının bozulacağı korkusu gitgide artıyor.

Tek ümitleri, Türkiye'de "AB'ye girmenin şartlarını kabul etmek, ülkenin bölünmesine sebep olur" propagandası yapan çevrelerin kontrolu ele geçirmeleri.

Mesut Yılmaz "Bu çevreler, AB içindeki Türkiye karşıtlarının oyununa geliyor, ekmeklerine yağ sürüyor" dedi.

Çünkü onlar Türkiye'ye adaylık hedefini, Kopenhag kriterlerini nasıl olsa yerine getiremeyeceğine inandıkları için verdiler. "Türkiye bu kriterleri yerine getirirse bölünür" diye direnenler, Brüksel'de yazılan oyunun rolünü oynuyorlar.

İyi senaryo..
Mesut Yılmaz'a göre bu oyunu yıl bitmeden bozmak ve 2002 Aralık ayına kadar müzakereleri başlatacak noktaya ulaşmak gerekiyor. Aksi halde treni kaçırma tehlikesi doğacaktır.

Bunun için de üç düzenlemenin gerçekleşmesi gerekiyor:

1. Anadil öğretimi engeli kalkacak.. Bu, Kürtçe eğitimi anlamına gelmiyor. Türkiye'nin resmi dili ve eğitim dili Türkçe'dir. Özel kurs olanağını tanımak, idari bir düzenleme ile mümkündür.

2. Radyo-TV'de Kürtçe yayın yasağını kaldırmak.. TRT kanallarından birinin günde 2 saatlik yayını bu sorunu çözecektir. Med TV'nin uydu antenle zaten 3,5-4 milyon insan tarafından izlendiğine dair tespitler var.

3. Halk idam kalkarsa birkaç yıl sonra Apo'nun afla kurtulacağından korkuyor. Ölüm cezalarının, affı mümkün olmayan ağırlaştırılmış müebbet hapis şeklinde infaz edileceğine dair bir yasal düzenleme hem kamu vicdanını tatmin edecek, hem de idam cezasını kaldırma taahhüdümüzün de yolunu açacaktır.

Yılmaz "Bunları hemen yapar, Kıbrıs'ta da çözümden yana niyetimizin samimiyetini ispat edersek, üyelik müzakerelerini başlatma olanağını sağladığımız gibi Güney Kıbrıs'ın üyelik sürecini de askıya alabiliriz" dedi.

Kötü senaryo
Aralık'ta adaylık müzakereleri için bir tarih belirlenmesini sağlayamaz, Güney Kıbrıs'ın AB üyeliği gerçekleşir, biz de Kuzey Kıbrıs'ı ilhak edersek?.

Mesut Yılmaz "Bu felâket senaryosudur" diyor.

AB yolundaki hızlı bir ilerleyiş ekonomideki beklentileri pozitife dönüştürmek bakımından da büyük önem taşıyor.

Çünkü Güney Kıbrıs AB'ye alınır, bizim üyeliğimiz meçhule mahkum olursa, hayal kırıklığı ile toplumda oluşacak AB karşıtlığı, ekonominin olduğu kadar sivil demokrasinin de kaderini kötü yönde etkileyecektir.

Bazıları "AB istiyor diye bir şey yapmayalım" diyor.

Mesut Yılmaz ise "Asıl AB istiyor diye yapalım. Çünkü hem bize AB olmasa da yararlı olacak bir şey yapmış olacağız, hem de boşuna yapmayacağız" diyor.

Tarihi günler..
Türkiye'de başta siyasetçiler olarak herkesin "bir sonraki seçimi" değil "bir sonraki kuşakları" düşünmelerini gerektiren günler yaşanıyor.

AB'nin 2010 fotoğrafında Türkiye yok. Yani ya Mesut Yılmaz'ın işaret ettiği oyunu bozacağız ya da görünür bir gelecek için bu hayali terk edeceğiz.

Çünkü tren kalkmış olacak.

Türkiye AB'nin figüranı mı olacak, yoksa kendi yazdığı senaryonun başrolünü mü oynayacak?

Hükümetin görevi "ne pahasına olursa olsun uyumu bozmayıp 2004'e kadar iktidarda kalmak" olmamalı.

Bu koalisyon, gelecek kuşakların şükranını hak etmek istiyorsa, varlığını AB üyeliği hedefine armağan etmelidir.

Bu tarihi kararı vermeden oturmaktansa bir an önce gitmeleri daha hayırlıdır.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır