Biraz önce Yazı İşleri'nden arayıp, sayfaya giren reklamdan dolayı, bugünkü yazı uzunluğunun 2750 vuruşa indiğini söylediler. İşin kötüsü, son yazımdan bu yana gemi azıya alan "Susurluk'u Aklama Kampanyası" öylesine çok boyutlu bir olay ki, 2750 vuruşta özetlemek çok zor.

Demek ki, bugün cümlelerimi her zamankinden daha ekonomik kurmak zorundayım. Yani aslında bir yazı değil, düşünce notları yazmak durumundayım. (Daha şimdiden gitti 472'si...)

* Olay, kimilerinin düşündüğünün tersine, yargının baskı altına alınıp Korkut Eken'in şahsen kurtarılması amacını çok aşan ideolojik bir kampanya. Kurtarılmak istenen şey, Korkut Eken'in şahsında Susurluk Ruhu...

* Susurluk Ruhu'nu, silahlı bürokrasinin bir kesiminin, şimdiye kadar sahip olduğu hukuk dışı kalma imtiyazını Türkiye Cumhuriyeti varoldukça -yani ilelebet- sürdürebilmesi davasına bağlılık olarak tarif edebiliriz.

* Bu açıdan bakıldığında, basında bazı kalemlerin kurduğu Muğlalı Olayı - Korkut Eken Olayı benzetmesi gerçekten de doğru. Muğlalı Olayı'nda "kahramanlarını" korumayı başaramayanlar, aynı başarısızlığı bir kez daha yaşarlarsa, "Susurluk Ruhu"nda onulmaz yaralar açılacağından ve bu yenilginin geleceğin "kahraman" adaylarının bilinçlerinde silinmez izler bırakacağından korkuyorlar. (1300'ü bulduk)

* Susurluk'u Aklama Kampanyası'nı açanların, mücadele taktiği olarak Şanar Yurdatapan'ın başını çektiği Düşünceye Özgürlük Girişimi'nden oldukça etkilendikleri görülüyor. Biliyorsunuz, bu girişimin içinde yer alan aydınlar, suç sayılan düşüncenin altına imza atarak, düşünceyi suç olmaktan çıkartmaya çalışıyorlar. Emekli generallerimiz de çete suçunun altına imza atarak çetecilik yapmayı suç olmaktan çıkarmaya çalışıyor.

* Susurluk Ruhu'na sahip çıkanlar, açtıkları bu kampanyada en çok halka güveniyor. (Acı ama gerçek) Emekli generalleri suç itirafı (suç olan emir vermek) konusunda cesaretlendiren asıl gelişme, Korkut Eken'in cezaevine uğurlanışında ortaya çıkan kamuoyu desteği... Halkımız "Görevimiz Tehlike" filmlerinin kahramanlarının filmin iyi adamı olmasına o kadar alışık ki, şimdi nasıl olup da "kötü adam" olduğuna akıl sır erdiremiyor. (500 vuruşum kaldı)

* Yargıtay'ın Korkut Eken'in itirazını reddetmesiyle gelinen son noktada, kampanyacılar ne yenilmiş, ne de yenmiş görünüyor. Kampanyacıların çetenin icraatının altına attıkları imzalar, çeteciliği suç olmaktan çıkaramıyor belki ama; hukuk devletimiz de şu anda suç ikrarında bulunanları yargılayabilecek gibi görünmüyor.

Statüko bu tutumuyla, hem Susurluk'un tamamen meşrulaşmasına "hayır" diyor; hem de Susurluk'un gerçekten yargılanmasına... Yani ne şiş yansın, ne kebap politikası sürüyor... (Vuruş sayısı 2850. Umarım Yazı İşleri bu kadarlık bir farkı idare eder....)