kapat
16.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Üzülme komşu kızı yakındır o gün...

Bu içinde bulunduğumuz Mart ayı, arsız, şımarık ve yalak bir takım kadın kısmına benzer.. Ne zaman ne bok yiyeceğini hiç bilemezsiniz..

Sağ gösterir, sol vurur.. Yalancı güneşlerle ağaçları, çimenleri börtü böceği canlandırır gibi olur, tomurcuklar açtırır, çiçekleme güzellemelerine girer, kumruları serçeleri uçuşturur olur ama, gel gör ki arkasından bir soğuk bir soğuk.. Büyüklerimiz boşuna dememişlerdir "Mart kapıdan baktırır/ Kazma kürek yaktırır.." diye..

Yine yaptı numarasını.. Güneşli güler ve ardından yaman bir ayazla birlikte yorgan döşek olan bir dolu insan.. Kimyamızın içine etti bu rezili ay..

Bereket kapıda Nisan'ın ayak sesleri var.. Hey bee! Yeni baştan bir bahar geliyor.. Cümle aksilikler, tersoluklar içinde bir yeni bahar. Koştura koştura, dolu dizgin geliyor.. Buna da şükür.. Hani ne demiş şair:

"Üzülme komşu kızı

Yakındır o gün/ Bakacaksın ansızın belirivermiş göğsün..

Söylediğin şakrak türkünün

Oynak nağmelerinde bahar geliyor.."

Annem annem, hani hatırlar mısın o Nisan'lardan birinde ben en çok seni kıskanmıştım.. Hani hani..? Ben en çok seni kıskanmıştım hayatı da zaten..

O ilk Japone kol denilen moda, bizim şehre gelip, Aksaray canibine indiğinde..

Annem annem! Kişilerin sevdiklerini, değer verdiklerini kıskanmaları hâlâ yozca bir olay mı sence? Annem annem seni nasıl kıskanırdım o Japone kol devirlerinde hiç bilemessin, şimdi yattığın Kozlu mezarlığında..

Yeni yetme, kopukluğa teşne bir çocuktum o zamanlar.. Belki 15-16 yaşlarında..

O tarihlerde "Japone kol" denilen hikaye yeni gelmişti daha..

Yeşilin envai çeşit renklere büründüğü, koktuğu o eski zaman Nisan akşamlarında, hani güneşin batsam mı batmasam mı diye düşüncelere daldığı bir saatlerde, o eski Yenikapı, denizin kenarı, Japono kollu cıbıl cıbıl kadınlarla dolardı.. Piyasaya çıkarlardı onlar.. İzinli.. Ev, ev kokan utangaç, yürürken yere yere bakan.. Onların arasında sen de olurdun arada sırada..

Deniz, şimdi utandığı İstanbul'dan bu kadar, böylesine kaçarcasına uzaklaşmamıştı.. Çakır'ın gazinosu denizin üstündeydi.. Geceleri sandallarla mehtap sefaları yapılırdı.. Mehtap bahane, sandalın saati ya yirmi, ya da yirmibeş kuruş.. Babam sana sandalların en güzelini kiralardı..

Ne elektrikli, ne motorlu tren.. Sadece aşinası olduğumuz bütün camları çerçevleri açık, is içinde bir kara tren.. En kral mesire, Florya..

Ve annem annem! Denize girdik biz Nisan daha ilk merhabasına sarktığında.. Karpuzun kabuğu denize de düşmüş olurdu hani.. Şimdi mi? Yafu annem şimdilerde karpuzu bulanlar kabuğuyla yiyorlar.. Kabuğu denize atmak büyük ziyan..

Bu Sahil yolu denilen mahşer de yoktu o zamanlar., Hani haftanın her günü üç beş arabanın denize uçtuğu, direklere çıktığı Sahil yolu.. Deniz kenarları baştan ayağa salaş çay bahçeleriyle ile doluydu.. Şimdilerde kişiliğini kaybetmiş o yerlerde açık hava sinemaları.. Ben ilk sigaramı oralardan birinde içmiştim annem! Ve sen, cep kontrolunde oğlunu anında araklayıp perişan etmiştin hani.. Her bir taraflarımı moratmacasına..

O açık hava sinemalarının tadı hiç anlatabilemez annem annem.. Filmin koptuğu yerlerde Ğöyle de çok kopardı ki filmler- zamanın moda şarkıları ile idare edilirdi durum vaziyetler:

"Gezdiğim dikenli aşk yollarında

Elimden bir kırık aşk yollarında

Elimden bir kırık saz geldi geçti

Kara tarihimden yine bu yıl da

Baharı görmeden yaz geldi geçti.."

***

Şimdilerde kocamışlığıma ver, artık tevatür havası ve de güzel insanlar eski Nisan'lardan muhabbetler anımsıyorum..

-Ulan Dinçer, piç kurus.. Yine denize düşeceksin, sonra baban ikimizi de bitirecek..

-Kocası efkar'ta memurmuş.. Karı her gün bir elbise değiştiriyor. Günahı boyunlarına, yaşlı bir zamparası varmış diyorlar..

-Sevim'e, hadi Sahilyoluna inip biraz dolaşalım dedim.. Orası çok banal diye cevapladı.. Cart diye ağzını yırtacaktım az kala..

Şimdi bir yeni Nisan geliyor.. Ama artık sahil yolu filan kalmadı.. Sandal sefaları da bitti.. Gelen, yitirip bitirdiğimiz Nisan'lardan biri.. Ya da bizim yitip gittiğimiz bir yeni Nisan..

Ayak sesleri kapıda.. Ama baştada dediğim gibi başta Mart'ın ne bok yiyeceği hiç belli olmaz..

Hadi gelin Cahit Külebi'ni bir şiiriyle bitirelim:

"Önce çık köprüye Haydarpaşa'dan/ Köprü'de kadınlar bir hoş/ Etekleri rüzgarla kardeş/ Gözlerinde balıklar sarhoş/ Sonra Laleli'de tramvaylar ağzına kadar dolmuş/ Git bakalım bulacak msıın gençliğini/ Ne olmuş/ Küçük haberci bulut, sen/ Yoksunlar kadar mayhoş/ Kızları hatırlatma şimdi/ Bir varmış, bir yokmuş.."

Anlayacağınız Nisan tamam da yaşam, bir varmış, bir yokmuş..

Hiç kalımlı olmayan, ölümlü bir yaşam..

İletişim için faks: (0212) 281 58 40



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır