kapat
01.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

'Devlet paramı vermedi'

Bankasına el konmadan önce SABAH'a içini döken Toprak, "Zor duruma düşmeme sebep olan devletimden hakkımı paranın pul olduğu değerle değil, o günkü kurdan talep ediyorum" dedi. Akşam saatlerinde ise bankasına el kondu
Toprakbank'ın patronu Halis Toprak, son günlerde kamuoyunda, 'varını yoğunu satıp bankasına yatıracak' haberleriyle gündeme geldi. Toprak dün de, SABAH'a gönderdiği yedi sayfalık mektupta, "Zor duruma düşmeme sebep olan devletten hakkımı, paranın pul olduğu değerle değil, o günkü kurdan talep ediyorum" diyordu. Ancak bütün bu açıklamalar ve destek talepleri Toprakbank'ı kurtarmaya yetmedi. Halis Toprak adeta içini döktüğü mektubunda şu konuları dile getirdi:

* Devletten alacağımız var. Bunlar az miktarda değil. Dört yıldır tüm çabalarımıza rağmen alacağımızı tahsil edemedik. Bugüne kadar hep kendi özvarlıklarımızla idare ettik. Bu alacaklarımız Bakanlar Kurulu kararnamesiyle teşvik belgesi alıp yatırım gerçekleştirilen tesislerimizle ilgili. Üstünde devlet büyüklerinin imzası bulunan teşvik belgelerine, yani devlete güvenerek yatırım yaptık. Biz hesabımızı doğru yapıp bize düşen payı ortaya koyduk. Ama devletin payına düşeni almaya sıra gelince, tıkandık kaldık. Bu durumu en iyi bilen Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'dır. Mecburiyetten dilenci gibi bankaları dolaşıp yüksek faizden para istedik. Yüzde 150'den bile faiz kullandığımız oldu. Neticede bütün varlığım faize gitti.

BENİ NİYE TEŞVİK ETTİNİZ?
* Şimdi soruyorum: Niçin beni gücümden fazla yatırıma teşvik ettiniz? Dünyada hiçbir devlet bizdeki gibi yatırımcısını batırmaz, daima yanında olur. Şimdi devletimden paranın pul olduğu değerle değil o günkü kura bağlı olarak hakkımı talep ediyorum. Bütün dünyada kararlar üretici lehine çıkartılır. Örneğin; Japonya'da 2 sene önce kriz başladığında medya Başbakana, "Yılda 24 milyar dolar cirosu olan bir menkul değerler şirketinin başkanı kötü gidişat nedeniyle intihar etti, bu şirketi destekleyecek misiniz?" diye sordu. Başbaka'nın cevabı "Hayır, ben üreticiye yardım ederim" oldu.

* Dünya rantiyeyi yok eden ve üreticiyi baştacı yapan uygulamalarla dolu. Bizde ise tam tersi. Hal böyle devam ederse üretim ve ihracat düşüşü neticesinde 2002'de yüzde 4 büyüme de hayal olacak. İstihdam da taban yapacağından bunun yaratacağı sosyal sorunlar büyük sıkıntılar yaratacak. 1958-59 yıllarında yaşanan yokluk, kuyruk ve karaborsa olayları hepimizin malumlarıdır. Allah saklasın sanayi tesisleri çalışmaz ise tarih tekerrür edecektir. Devletin reel sektöre tüm olanaklarını seferber ederek, zaman geçmeden hayat kazandırması gerektiği kanaatindeyim. Milletimiz cihan savaşlarını, birçok badireleri atlatıp bugünlere gelmiştir.

* Satışa çıkan 36 trilyonluk 441 parça gayrimenkul benim malikim altında değildir. Tüm bunlar alacaklarına karşılık Toprakbank'ın kredi müşterilerinden aldığı gayrimenkuller olup yasa gereği satışa sunulan teminatlardır.

Londra'daki ev benim değil ki!
* Londra'daki ev benim değil Toprakbank'ındır. İnşaat şirketimiz tarafından yatırım amaçlı yapıldı. Biter bitmez de satışa sunuldu. Konutun arazisi 3.5 milyon sterline alındı, 8 milyon sterlin de inşasına harcandı. Toplamda 11.5 milyon sterline mal oldu. 2000'de konutu 40 milyon sterline satacağımızı tahmin ediyorduk. Bugün 30 milyon sterline satacağımızı umuyoruz. Binaya teminat göstererek Ansbacher&co Bank'tan 10.5 milyon sterlin kredi aldık. Bizim cebimizden 1 milyon sterlin (2.1 trilyon lira) para çıktı. Bu konut geçen sene 40 milyon sterlinden satılsaydı 83 trilyon lira gelir getirecekti. Bu sene ise 30 milyon sterlin, yani 62 trilyon gelir getirecek. Arada 21 trilyon lira fark var. Üzülüyorum, çünkü bu konut satıldığında parası Türkiye'ye getirilecek, devlete yüzde 40 vergi ödenecek, kalanıyla Lice ve Sarıkamış'ta bitme aşamasındayken durdurulan tesisler tamamlanacak ve bankaya olan borçlarımız kapatılacaktı. Halen de bu düşünceyi taşıyoruz. Sadece devletin bu 21 trilyonluk satış farkından 8.4 trilyon vergi kaybı oldu. Hayatında 40 yıl kravat takmamış, fakir bir ailenin çocuğu olarak, 10 gün oturmak için 50 milyon dolarlık konut yapılmayacağını iyi bilirim.

dİngiltere yatırım yap diye yalvardı
* Şu bir gerçektir ki Türkiye'de alınan kararlar daima üreticinin aleyhine, rantçıların ise lehine olmuştur. Bugüne kadar da bu böyle süre gelmiştir. Örneğin; dövize endeksli Hazine bonoları niye hala çıkarılıyor, kendi kendimize sorgulamamız gerekiyor. Allah göstermesin bir Irak savaşı çıkarsa dövizin durumu ne olur? Hazine bunu nasıl öder? Durum eskisi gibi değil, deniz bitti, üreticide hal kalmadı, ondan bir şey alamazsan, açık nasıl karşılanacak? Bunun hesabı kitabı var mı?

* 1993'te fert başına milli gelir 3 bin dolar, dış borç 67 milyar dolar iken, bugün dış borç 120 milyar dolar, fert başına milli gelir 2 bin 200 dolar... Üretici lehine kararlar alınmadığı sürece bu tablonun daha da kötüye gitmesi kaçınılmaz. Bir tarihte İngiltere Büyükelçisi ve İstanbul Konsolosu evime geldi, İngiltere'de fabrika kurmam konusunda ısrarcı oldu. İstediğim teşvikleri vereceklerini ayrıca işçi başına geri ödemesiz nakit kredi vereceklerini ifade ettiler. Bizde ise bırakın yabancı sermaye gelişini -zaten gelmiyor- yerli yatırımcılar bile Rusya, Bulgaristan, Romanya'yı tercih ediyor. Maalesef buradan sökülen fabrikalar Bulgaristan ve Romanya'ya taşınıyor.

Kafayı yememek işten bile değil
* Özel sektör 2001 yılını 2000 yılından devreden birikimi ile geçiştirmeye çalıştı. Ama 2002 için böyle bir birikim yok. 2002'ye güçsüz, işletme sermayesiz bir giriş yapılacak. Bu durum çalışan tesislerin de duracağı anlamındadır. Örneğin yılda 100 bin ton selüloz hammaddesi kullanan bir fabrika geçen sene 1 dolar 600 bin lira iken 60 milyon dolar (36 trilyon) hammadde parası ödüyordu. Bu sene 1 dolar 1 milyon 600 bin lira ortalama baz alınırsa 160 milyon dolar (96 trilyon) ödenecek. Aradaki fark 60 trilyon.
Bir fabrikada bir kalem hammaddede 60 trilyon artış kaydedilirse 23 fabrikadaki artışı burada telaffuz dahi etmek istemiyorum. Günümüz koşullarında bir bakkal dükkanı dahi varlığını idame ettirmezken ve binlerce bakkal dükkanı kapanırken, bir fabrikayı kurmak için yabancı ve iç sermaye birleşerek zar zor yatırım yaparken, mevcut yatırımlara destek olmanın anlamı daha da artmaktadır. Devrimizde sanayici olmak yerine sanayici olmamak için Allah'a dua edeceksin. Çünkü sabah kalktığınızda bismillah karşınıza işçi, memur ücreti, devlete ödenecek vergiler, sigortalar, hammadde ödemeleri, elektrik, su, doğalgaz tutarları peşi sıra diziliyor. Bu durumda kafayı oynatmayana aşk olsun!



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır