kapat

27.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Eşi bacaklarına hayran
"Eşim bacaklarımı çok beğenir. Aslında düzgün değil ama çok çalışmaktan bir adale yapısı oturdu belli süre sonra..." "Leeds'te gol atınca, Emre'yi bebek gibi bacaklarımda sallayacaktım ama sarı kart almaktan korktum"

* Leeds'te golü attığınızda herhalde Zeynep Sude'yi hatırladığınız için, Brezilyalı Bebeto gibi yaptınız. Kollarınızı bir bebeği sallar gibi salladınız kısa bir süre. Ama hemen vazgeçtiniz. Niye?

-Türkiye'de bebekleri ayaklarında sallarlar. Biz böyle bir plan içersindeydik. Takımda buna uygun en uygun kişi çok genç olması nedeniyle Emre'ydi. Ayağıma bebek gibi yatacaktı. Soyunma odasında arkadaşlarla bunu konuştuk. Emre o anda orada değilmiş. O duymayınca maçta bir karmaşa oldu. Golden sonra şunu da düşündüm: Benim bir sarı kartım var. Bir daha görürsem final maçında oynayamayacaktım. Yani sevinci fazla uzatmak bir riske girmek olabilirdi. Birden toparlanmak gerektiğini hissettim. Değişik bir atmosferde oynuyorsunuz. Hakem etki altında kalabilir. Gereksiz yere bir sarı kart gösterebilir. Hareketi hemen kestim ama çok isterdim yere oturup ayaklarımı uzatıp Emre'yi bir bebek edasıyla sallamayı.

* Emre niye duymamış bu planı?

-Emre çok genç, çok heyecanlı olduğu için ikide bir tuvalete gidiyor. Herkes soyunma odasında. Emre devamlı tuvalete gidip geldiği için bu konuşmaya o tanık olmamış. Biz o anda bunun farkında değiliz.

* Sizin bebek selamınız, Emre'nin tuvaletine kurban gitti.

-Tabii golü attıktan sonra kızımın uğur getirdiğine inandım. Önceden öyle düşünmüyordum açıkçası. Aile olayı çok farklı ama duygularınızdan arınmış olarak çıkmak durumundasınız maça.

* Peki doğumla maçın neredeyse çakışması eşinizi nasıl etkiledi?

-Ben doğuma girdim biliyorsunuz. Doğumdan önce eşim tabii ki her hamile kadın gibi belli bir kilo katsayısına ulaştı. Bu da tabii ki kadının psikolojik dengesinde bazı problemler yaratıyor. Mümkün olduğunca yanında olmaya çalıştım. Doğacak çocuğumuzun bize getireceği mutluluğu anlatarak bu duygulardan onu uzaklaştırmaya çalıştım. Doğumdan sonra tamamen rahatladı. Çok erken yaşta anne olmanın heyecanı içersinde. İnanılmayacak bir duygu. Her dakikamız bebekle geçiyor.

* Doktorunuz Semra Kahraman ve Zeynep Sude'den hayata dair daha önce bilmediğiniz neler öğrendiniz?

-Annelere, kadınlara karşı çok daha saygılı olmayı. Bunu idrak edebilmek için doğuma girdim. Bana başta dayanamayacağımı söylediler. Çok kanlı bir olay çünkü sezaryen. Tabii başta Semra Hanım olmak üzere doktorların ahengi, size yaklaşımı, atmosferin mükemmelliği, teknolojik donanım kendinizi güvende hissetmenize neden oluyor. Mümkün olduğunca dirayetli ve metanetli bir şekilde seyrettim doğumu. İnanılmaz bir olay. Anne karnında, kapalı bir alanda belli bir süre kalacaksınız ve dünyaya geleceksiniz. Kendinizi görüyorsunuz resmen. Gözü, kulağı, burnu çok ufaltılmış bir siz çıkıyorsunuz ortaya. O kadar değişik bir duygu ki, kelimeler ile anlatılamaz. Çok uç bir şey. Yani yaradana şükretmek duygusu o kadar fazla geliyor ki insanın içine doğumu görünce.

* Belki de bebeğin bütün yaşamı gözünüzün önünden aktı.

-Evet. Bir anda onlar gözümün önünden geçti. Neler yapacağımızı, nasıl bir aile tablosu çizeceğimizi düşündüm. Hayatımıza birden şimşek gibi biri girdi. Annesinin karnındayken bunları hayal edip hissediyorduk ama şimdi tamamen aramıza girdi. Duygular anlatılamıyor inanın. Bebek doğduktan sonra ağlamaya başladım. Çünkü çok uzun seneler hayalini kurduğum bir şeydi baba olmak. Ben evine çok bağlı bir insanım. Kendi ailemden de öyle gördüm. Çizmek istediğim portre de öyle.

* Öyleyse babanızın mali işlerinizi yürüttüğü, hayati kararlarınızda size egemen olduğu, tabiri caizse bir baba kuzusu olduğunuza dair imajınızı konuşalım mı?

-Futbol oynadığımız süre içerisinde Türkiye şartlarında çok para kazanıyoruz. Maalesef Türkiye'de futbolcuların belli bir seviyede düşüşe geçtiğini görürsünüz. Yani o paranın onlara yeterli geldiğini görür ve kendi işlerine bakış açılarını değiştirirler. Ben bu paraların tamamının benim tasarrufum dışında olmasını özellikle istiyorum. Çok param olduğunu biliyorum ama ben hiç yokmuş gibi hareket etmek, hep daha iyisini yapıp daha çok para kazanmak durumundayım. Çünkü belli bir dönem oynayacağım. Sonra hayatın içersine gireceğim.

* Genç kızların bir tespitini ileteceğim size. "Futbolcuların bacakları çarpıktır ama Hakan Şükür'ün bacakları çok güzel" diyorlar.

-Benim eşim de bacaklarımı çok beğenir. Aslında çok düzgün değil bacaklarım ama belki çok çalışmanın getirdiği bir adale yapısı oturdu belli bir dönem sonra. Hakikaten ben de bacaklarımı beğenmeye başladım.

* Başka nerenizi beğeniyor eşiniz?

-Sinirlendiğim zamanı çok beğeniyor eşim. Benim o sinirli halime gülüyor. O gülünce ben de gülüyorum. Öyle geçiyor. Sinirlenemiyorum kolay. Saha içinde de öyleyim ben. Yani tepki veremiyorum.

NURİYE AKMAN


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır