kapat

05.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SEDAT SERTOĞLU(ssertoglu@sabah.com.tr )


Ben olsam...

Yani iktidar olsam, 5 Nisan oylaması için bazı yeni tedbirler alırdım.. Yeni ikna metodları bulurdum.. Bakın neler yapardım:

Oyların rengini garantiye almak için, oy verilen yerlerin dört bir yanına renkli olması şartı ile kameralar yerleştirir, bu sayede de kimin hangi renk oyu zarfa koyduğunu kontrol edebilirdim.

İşi daha da garantiye almak, milletvekillerinin kabul anlamına gelen beyaz oyu ceplerine atmalarını engellemek için de, oy verme sonrası teker teker hepsini bir odaya alıp üstlerini başlarını aratırdım..

Bunlara ek olarak oy verme yerlerine yerleştireceğim ses tertibatı ile milletvekillerine telkini sürdürürdüm..

Başyazarımız Güngör Mengi'nin, milletvekilerinin kabul oyunun üzerine çizgi atarak geçersiz hale getirebilecekleri demesi üzerine, milletvekillerinin üzerlerinde kalemle oy verme bölmesine girmesini yasaklardım.. Grup başkan vekillerimiz herkesin üzerini arayarak kalemlerini alırdı..

Rauf Tamer'in, ortaya attığı, milletvekillerinin oy pusularını yutmaları olasılığını engellemek için, çıkışta hepsinin mide röntgenlerini çektirtirdim..

Bunların bile yetmeyebileceğini düşünerek, Hava Kuvvetleri'nin oylamaların başlaması ile birlikte 2 filo F-16 uçurmalarını, Kara Kuvvetleri'nin de Meclis Bahçesi'nde zırhlı birliklerle bir geçit töreni yapmalarını temin ederdim...

Görebildiğiniz gibi bizde tedbir çok..

Peki bütün bu tedbirlere rağmen, yine de milletvekilleri oylamada iradelerine ipotek koydurtmazlarsa, yani istediğim sonucu elde edemezsem ne yapardım?

Ne yapacağım, bir politikacı olarak, "Dün dündür, bugün bugündür" deyip ve de 16 Mayıs'ı bile beklemeden, Baba'yı, Çankaya'dan, Güniz Sokak No 31'e uğurlardım..

Bunu yaparken de,

Meclis çoğunluğunun verdikleri oyların bu istikamette sonuç çıkardığını, tam bir hukuk devleti olan Türkiye'de en büyük iradenin Yüce Meclis olduğunu, bu iradeye karşı çıkılmasının da demokrasi ile katiyyen bağdaşmayacağını bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklarım..

Peki bu basın toplantısında bir gazeteci bana "Ama bütün bu yaptıklarınız Anayasa'ya aykırı değil mi?" diye sorarsa, ona da şu cevabı veririm:

"Anayasa bir kere delinirse birşey olmaz..."

Sonra ne mi yapardım?

Derhal ortaklarımı toplar ve onlarla birlikte milletvekillerine şunları anlatırdım:

"İstikrar sallanmıştır. Sallanmıştır ama yıkılmamıştır.. Binaenaleyh istikrar yıkılmadığına göre, hadi bakalım adaylar ortaya çıkın. Hepiniz bu göreve layıksınız.. Ama maalesef sadece birinizin başına Çankaya Kuşu konacak" derim..

Ardından da arkadaşlarımı yanıma alıp şu sloganı atarım:

"Avrupa, Avrupa duy sesimizi,

işte bu demokrasimizin ayak sesleri..."

Böyle bir yazı da, ancak, Türkiye'de yaşayan bir kişi tarafından yazılabilirdi..

Ne dersiniz?

Rahmetli Aziz Nesin'in kulakları çınlasın..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır