Bu başlığa bakanlar, yarın Meclis'te yapılacak oylamada 5+5'in kesinlikle reddedileceği ve değişikliği destekleyenlerin "tuş" olacağı izlenimine kapılabilirler.
Ya da, bizim bu görüşte olduğumuzu düşünebilirler.
Oysa, başlık tümüyle "objektif" olarak atılmıştır ve bir durum tespitinden ibarettir.
Yani, yarın 5+5 için düğmeye basılacaktır... Hepsi bu...
Gerisini tahmin etmek hayli zordur.
Her ne kadar (5+5)'çilerin işi zor gibi görünüyorsa da Türk siyasetinde sürprizlerin sonu yoktur..
Belki bu satırların kaleme alınışından sonra bile çok şey değişmiştir, kimbilir...
Birkaç saate ne çok şey sığabilir siyaset oyununda...
Demirel mi çekilir; yoksa arkasındaki destek mi artar, bilinmez artık!..
En iyisi bekleyip görmek...
Günlerdir, 5 Nisan sonrası tahmin ve yorumları izlemeye çalışıyoruz..
Lakin, itiraf etmeliyiz ki, hepsini, külliyen "mesnetsiz" buluyoruz...
Yani, "bir şey" söylediklerini iddia edenler de aslında "hiçbir şey" söylemiyorlar...
Herkes "atıyor" yani...
Atış serbest...
Ama, hiçbir atış da hedefini bulmuyor...
Öyleyse ne yapmalı?
Bu konuda bir şeyler yazıp-söylemek, bir köşe sahibinin asli görevleri arasında sayıldığına göre biz de "bir şeyler" söylemeliyiz...
Geleceğe dair tahmin ve öngörüde bulunamayacağımıza göre "geçmiş"e bakabiliriz.
Geçmiş önemli mi?
Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmesi tartışmalarında önemli olduğu görülüyor.
Herkes, 76 yıllık muhasebe defterlerini açıp döküyor ortaya...
Günahlar ve sevaplar tartılıyor..
76 yılda söylenenler söylenmeyenler; yapılanlar-yapılmayanlar hatırlanıyor.
Hatta, hatırlanan "geçmiş"in, 76 yıllık bir geçmiş olması bile "negatif" hanesine yazılıyor... "76 yıllık geçmiş", iyi de olsa, kötü de olsa "fazla" bulunuyor.
Yani, Demirel'in durumu "zor" görünüyor..
Lakin; işin en zor kısmı da bundan sonra başlıyor..
Türkiye Büyük Millet Meclisi Demirel'i seçemezse bir başkasını er-geç seçecek Cumhurbaşkanlığına...
Er ya da geç de değil...
Aslında, her şey için çok geç bile kalındığı söylenebilir...
Şunun şurasında iki hafta kaldı Cumhurbaşkanı adaylarının ortaya çıkmasına...
Ve biz hiçbirini bilmiyoruz...
Hiç kimseyi tanımıyoruz.
Ve daha da önemlisi, o aday kimse, o "kimse"nin geçmişini bilmiyoruz..
Nasıl olsa "tanıdık-bildik" bir isim çıkar diyenlere cevabımız o dur ki; Demirel'den daha "tanıdık-bildik" bir isim olabilir miydi?
Ve, ortaya çıkacak adayın geçmişinin, Demirel kadar; ondan daha az, ondan daha çok "yıpratıcı" olmayacağını kim söyleyebilir?.
Söz konusu olan cumhurbaşkanlığı olunca; "tanıdık-bildik" geçmişlerin bile, farklı biçimde didik-didik edilip ortaya serilemeyeceğini kim söyleyebilir?
Geçenlerde bir siyaset yorumcusunun dile getirdiği iddia doğru mu acep?
"Öteki" adaylar -ya da aday- son anda ortaya çıkacak ki, "geçmiş"i adını yıpratmasın!..
Oysa bu mümkün mü?
Son günlerde gösterime giren şaşırtıcı güzellikteki "Manolya" filmindeki temayı, bu günlerde başkentte yaşayan herkesin, aklının bir köşesinde tutmasında yarar var:
"Siz geçmişinizi unutsanız da, geçmişiniz sizi unutmaz!.."
Unutmuyor da zaten...