İnanılır gibi değil...
Hükümetin üç ortağı; Meclis'teki üç büyük partinin genel başkanları hafiye kesilmiş Anayasa oylamasında istikrara (Demirel'in yeni adı bu) ihanet edenleri saptamaya çalışıyorlar. Herbirinin elinde birer liste, birbirlerinin önüne sürüyor, "Sen kendi "hainlerine bak" demeye getiriyorlar.
Hiçbirinin de aklına, "Bir dakika beyler, bu gizli oy'un ihlalidir; böyle birşey yapmaya ne hakkımız var" demek gelmiyor.
Merak ediyorum, bu listeler nasıl yapıldı acaba? Her bir parti yönetimi kendi partisi içindeki ve diğer partilerdeki "hainleri" saptamak için kaçar hafiye görevlendirdi? Bu hafiyeler ne gibi yöntemlerle istihbarat topladı? Milletvekilleri hipnozla uyutulup da mı konuşturuldu? Eşlerinin ağzından bilgi mi sızdırıldı? Yalan makinasına mı bağlandı?
Evet, gerçekten de inanılır gibi değil.
Bunca zamandır siyaset yapan, ülke yöneten üç liderin başbaşa verip "fire" hesabı yapması ve bu konuda birbirlerini suçlaması akıl alacak şey değil.
Siz Meclis'teki en hayati, en önemli kararların neden gizli oylamayla alındığını sanıyorsunuz beyler?
Lafta başka türlü konuşup da gizli oylamada başka türlü davranan milletvekillerine ne hakla suçlu muamelesi yapıyor, "etik açıdan" yargılamaya kalkıyorsunuz?
Gizli oyun amacı da zaten bu değil mi?
Milletvekilleri üzerlerindeki her türlü baskıdan kurtulsun, parti disipliniymiş, lider sultasıymış, kamuoyu baskısıymış, asker korkusuymuş takmasın; vicdanıyla başbaşa kalsın diye icad edilmemiş mi gizli oy?
Anayasamız, gerçek fikrini açık açık ortaya koyacak medeni cesareti olmayanlara da doğru bildiği tutumu alma şansı tanımak için getiriyor gizli oy yöntemini. Yani fire verilebilmesinin zeminini yaratıyor.
Sizse günlerdir fire avcılığı yaparak, yasanın ruhunu zerrece anlamadığınızı ortaya koyuyorsunuz.
Sayın başbakanın fireler konusunda etik dersi vermeden önce, Hindistan'a giderayak yaptığı korkutmaca denemesini etik açıdan düşünmesi iyi olur.
İkinci turda oy kullanacak milletvekilleri iki adım sonrasını iyi düşünmeliymiş. Hassas dengeler bir bozulursa, yaptıklarına çok pişman olurlarmış!
Böyle aba altından sopa gösterme denemeleri hem etik açıdan ayıp, hem de siyaseten yanlış.
Türkiye'de ve dünyada Ecevit'in kastettiği dengelerin dışında başka bazı "hassas dengeler" daha var. Ve bu dengeleri iyi bilenler tehdit savuranların manevra alanlarının darlığını da; iki adım ötede neler olabileceğini de rahatlıkla kestirebiliyor ve korkmuyorlar.
Daha önce de yazdım, bu konjonktürde ne Fazilet kapatılabilir, ne de darbe olabilir. Demirel'in görev süresinin uzamaması bir rejim krizine değil, olsa olsa bir hükümet krizine yol açabilir.
Ama Türkiye hükümetsiz kalmaz ve kriz aşılır.
Sonuçta, Ecevit'in bütün umutlarını bağladığı bu Anayasa değişikliği operasyonu, Meclis'in gerçek bir meclis gibi davranmasıyla; yıllardır ilk defa yasama organı olduğunun bilincine varmasıyla; siyasetin Meclis'in içine taşınmasıyla; yani demokrasinin kazancıyla noktalanır.
Kaybeden ise, aylardır kör bir inatla "Demirel" diye diretip bu inadı bir hükümet krizine kadar sürükleyen partiler ve liderler olur.
