kapat

04.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber Ýndeksi
Yazarlar
Günün Ýçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Ýstanbul
Ýþte Ýnsan
Astroloji
Reklam
Sarý Sayfalar
Arþiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGÝ BASIM YAYINCILIK SANAYÝ VE TÝCARET A.Þ.
CENGÝZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Sahte istikrarýn sonu

18 Nisan 1999 seçimlerinden sonra, DSP-MHP-ANAP üçlü hükümet formülünün ortaya çýkmasý ve bir yýl zarfýnda ortaya koyduðu "uyum görüntüsü", belirli güç odaklarýnca da pompalanan bir "istikrar" tarifi getirdi. Oysa, bir yýl önce, "Bu hükümetin ömrü ne kadar" sorusuna, içte-dýþta verilen ve adeta üzerinde bir "konsansüs" bulunan cevap, "Cumhurbaþkaný seçimine kadar" idi.

Þu andaki "türbülans", bir yýl önceki tahminleri doðruluyor. Üçlü koalisyon bir "sahte istikrar"a dayanýyordu. Fazilet ve DYP'nin hükümet ortaðý olmasýnýn "yasak" olduðu; muhalefetin iktidar þansý asla bulunmayan bir kapalý siyaset ortamýnda, geri kalan üç partinin iktidarý, geçici ve "sahte" bir "istikrar" saðlar. Bu "sahte istikrar"ý ilk sarsacak geliþmenin, Cumhurbaþkaný seçimi vesilesiyle olmasý da bu yüzden bekleniyordu. Söz konusu "üçlü"ye dayalý istikrarýn sahteliðini yansýtmaya en müsait vesile, Cumhurbaþkaný seçiminde "farklý tercihler"in ortaya çýkmasý olacaktý. Zira, Cumhurbaþkaný seçimi, 1960 askeri müdahalesinden itibaren Türkiye'de her vakit, mevcut güç dengelerinin nasýl tanýmlanacaðýna iliþkin olmuþtur. "Kalýcýlýk" arzetmeyen, güçlü dayanaklarý yansýtmayan birinin Cumhurbaþkaný seçilebilmesi imkânsýzdýr. TBMM'nin iradesine ipotek konulmadýkça bu böyledir ve böyle olmuþtur.

1961'deki TBMM'de, asker” darbenin adayý Orgeneral Cemal Gürsel'in Cumhurbaþkaný seçilmesi bile mümkün deðildi. Ancak, Türkiye, henüz ihtilal ortamýndan çýkmamýþtý ve Cemal Gürsel'e karþý çoðunluk oylarýný alacaðý belli olan aday, Prof. Ali Fuat Baþgil tabanca zoruyla adaylýktan çekildi, Ýsviçre'ye postalandý ve Gürsel, tek aday olarak hileli bir yolla seçildi.

Hastalýðý nedeniyle görevine devam edemeyince, Genelkurmay Baþkaný Cevdet Sunay, Cumhurbaþkaný seçtirilmek üzere görevinden istifa etti. Sunay tercihi, TBMM'ye hakim olan güçler ile Silahlý Kuvvetler arasýnda bir "uzlaþma"yý ifade ediyordu.

1973'te Türkiye, asker” idareden sivil idareye geçme süreci içindeyken, Cumhurbaþkaný seçimine sýra geldi. Sunay'ýn görev süresinin uzatýlmasý gündeme geldi. Olmadý. (Süleyman Demirel ve yandaþlarýnýn hatýrlamasý gerekir) Cumhurbaþkaný olmak amacýyla, Genelkurmay Baþkanlýðý koltuðunu terkeden Orgeneral Faruk Gürler ise, Ankara'da jetlerin uçmasýna, oylama günü TBMM'nin koltuklarýný generallerin doldurmasýna raðmen seçilemedi. Çünkü dönem, 12 Mart askeri müdahalesinin devamýný deðil, sonunu ifade ediyordu. Gürler seçilse, 12 Mart atmosferi devam edecekti; bu ise o gününün Türkiye gerçeðine aykýrýydý.

Sonuçta, baþlangýçta çok kimsenin, varlýðýndan haberi olmadýðý, emekli Oramiral (o sýrada Tabii Senatör) Fahri Korutürk, TBMM içi uzlaþmayla seçildi ve Cumhurbaþkanlýðý koltuðuna saygýnlýk ve kalite getirdi.

1980 Cumhurbaþkanlýðý seçiminde birbirleriyle kanlý býçaklý olan Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit'in uzlaþamamalarý ve kriz üretme yetenekleri, 12 Eylül darbesini davet etti ve malžm, Kenan Evren dönemi baþladý.

1989'da Turgut Özal'ýn Cumhurbaþkaný seçilebilmesi, sadece ANAP çoðunluðunun oylarýyla dahi olsa, asker” darbe döneminin geride býrakýlmýþ ve daha da önemlisi Türkiye'nin onun çizdiði doðrultuda 1980'li yýllarda yaptýðý atýlýmlarýn sayesinde olabilmiþtir. Beklenmedik ölümünün ardýndan yerini Süleyman Demirel'in doldurmasý da, onun açtýðý çýðýrýn bir sonucu ve 1993 yýlýnýn güçler dengesinin yansýmasýdýr.

2000 yýlýna Türkiye, "AB aday üyesi" olarak girdi. Bu, önümüzdeki dönemin, çok köklü atýlýmlar ve esaslý bir deðiþimi gerektiren bir dönem olmasý anlamýna geliyor. Türkiye'nin geleceði açýsýndan, "anakronik" nitelikte özellikle iki siyasetçi göze çarpýyor: Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit. Bunlar, geçmiþi ve en önemlisi "statüko"yu temsil ediyorlar ve þimdi uzlaþarak, kriz üretiyorlar!

Bu ikisinin, ne siyas”, ne de "fizik”" olarak gelecekleri yok. Ecevit, kendisini Demirel'e sarýlmak zorunda hissediyor. Demirel'in gitmesinin, bir süre sonra, kendisini de götürebileceðini seziyor. Demirel'in gitmesinin, siyasette bir "kuþak deðiþimi"nin simgesi sayýlacaðýný görecek kadar da tecrübeli ve akýllý.

Ama o kadar...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGÝ BASIM YAYINCILIK SANAYÝ VE TÝCARET A.Þ. - Tüm haklarý saklýdýr