kapat

20.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ZÜLFÜ LİVANELİ(livaneli@sabah.com.tr )


Göklerdeki babamız

Siz okuyor musunuz bilmem ama biz işimiz gereği her gün Türkiye'de çıkan bütün büyük gazeteleri okuyoruz.

Sağcısı, solcusu, dincisi, laiki, kemalisti, magazini, enteli menteli derken, bütün gazeteleri üst üste okuyunca insanın içini tarifsiz bir sıkıntı kaplıyor.

Hırçın sözcükler, bilgiç sözcükler, kibirli sözcükler, askeri sözcükler, kuyruk acısıyla bilenmiş sözcükler, derin sözcükler, vicdansız sözcükler, vicdanlı sözcükler, filozof sözcükler, dürüst sözcükler, sağduyulu sözcükler...

Gazetelerin tümünü okuyunca Türkiye denilen absürd ortamdaki sağırlar diyaloğunun, dünyanın hiç bir ülkesiyle kıyaslanamayacağını bir kez daha anlıyorsunuz.

Bize en uygun diyalogları yazan İonesco'ydu diye düşünüyorsunuz.

"Kel Şarkıcı" oyununda birisi sorar:

"Kel şarkıcıyı gördün mü?"

"Evet!" der öteki. "Gördüm. Saçlarını tarıyordu."

İşte bizim halimiz de saçlarını tarayan kelden farklı değil.

***

Hıristiyanların ünlü bir duası "Göklerdeki babamız" diye başlar.

Türkiye'nin "baba"sı da gökyüzüne çıkınca, çevresine topladığı gazetecilere pek ilginç sözler söyleme alışkanlığındadır.

Gerçi o İsa Peygamber gibi göğe süzülmez, üstüne binip Miraca çıkacağı bir Burak da yoktur ama THY Airbus uçağı bu iş için yeter de artar bile.

Baba göklerdeyken, "Göklerdeki babamız" oluverir.

***

Göklerdeki babamız bu kez uçakta, pırlantalarla bezenmiş ay yıldızlı bir rozet takmış.

Ertuğrul Özkök'ün yazısından öğrendiğimize göre bu pırlantalı rozetleri Cumhurbaşkanlığı hazırlatıyormuş. Bizim vergilerle yaptırılan bu pırlantalı mücevherler kimlere dağıtılıyor acaba? Sadece bu pırlantalı rozet meselesi bile, demokratik bir ülkede bir politikacının başına büyük dertler açmaya yeter ama burası Türkiye. Halkın parasının hesabını kim soracak ki!

***

Pırlanta rozetli "göklerdeki babamız", demiş ki: "Mahkeme kadıya mülk değildir!"

Çok güzel bir söz ama kadı, mahkemeyi terk etmemekte direnince anlamını kaybediyor.

Aslında bu ısrarı anlamak da mümkün değil.

Meclisi ikna etmek, halkı inandırmak, basını hizaya getirmek mümkün.

Ama bir de doğa var.

Doğanın yasalarını nasıl değiştireceksiniz?

Onu hangi metodlarla ikna edeceksiniz?

Yunus Emre ne demiş; "Mal sahibi, mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi / Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan"

Süleyman Demirel adını taşıyan fani de aslında devlet yönetiminde epey oyalandı, umur gördü, ülke yönetti.

Şimdi bir köşeye çekilme zamanı gelmişken, niçin bu kadar ısrar ediyor ve bu işi nereye kadar götüreceğini sanıyor?

***

Demirel'in alternatifi de Mesut Yılmaz!

Hani "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" diye bir söz vardır ya!

Tam o durumdayız.

Demek koskoca Türkiye Cumhuriyeti, 70 milyon yurttaşının içinden Cumhurbaşkanı olmaya layık birisini çıkaramıyor ve bu yüzden koltuk Mesut Yılmaz'a kalıyor.

Hepimize bravo!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır