Ah seni patates ah.. Ne olurdu, ben çocukken bu kadar bol olsaydın..
1945 falanlar..
Savaş yılları.. Yoklar.. Yokluklar.. Ekmek karneyle.. Şeker, pirinç karneyle.. Sebze.. Öyle sera mera yok.. Her sebze mevsiminde..
Kışın sadece kış sebzeleri.. Patates.. Yer elması.. Kereviz..
Yer elması ve kereviz ucuz ama, ağabeyim Öcal'la ben ağzımıza koymayacak kadar nefret ediyoruz. Ama babam mı, çok seviyor, yoksa, yüzbaşı maaşı ile 6 kişilik aileyi geçindirmek için bazan ucuz yemeklerle mi idare ediyor annem bilmem..
Yer elması ve kereviz pişti mi, ağbimle bende matem..
Babam için mutluluk akşam yemeklerinde ailenin masa etrafında toplanması ve herkesin önüne konan herşeyi keyifle yemesi..
Gel de kereviz ve yer elmasını keyifle ye.. Bazan tepesi atardı babamın "Yemeğini bitirmeyene bu hafta sinema yok.."
Orduevi sineması haftada bir ve tek gece eğlencesi..
Ekmekten bir parça koparır, ikiye böler, içine bir parça kereviz koyar, suyla yutardım, ağzıma değmesin, ağzımda tadı kalmasın diye..
Patates büyük kurtarıcı idi.. Nasıl severdik patates yemeklerinin her türlüsünü..
Salçalı patates.. Salçası içinde ezer, püre gibi yapar, makarnaya karıştırırdık. Limonlu püresini yapardı annem, etin garnisi değil, yemek olurdu bizim için.. Hele kızartması.. Hele kızartması.. Kışın mangalın sıcak küllerine gömüp yaptığımız közlemesi.. Haşlanmış patatesleri okula götürürdük. Soyar üstüne tuz karabiber ekip öyle keyifle yerdik ki teneffüslerde..
Patates bayramdı bizim için.. Bayram..
Yeni Binyıl'da Fatma Durmuş, patatesin en iyi pişirildiği adresleri yazmış..
Caddebostan'da King Fisher'de patatesin en değişik tadı varmış. Gidip bakacağım.. TGI Friday'de doldurulmuş papates kabuğu üzerine eritilmiş peynir ve dana bacon çok iyiymiş.. Arby's'deki sarmal ilginçlerden.. McDonalds Congo önce haşlanıp sonra kızartılan patatesler baharatlı sosla harika oluyormuş.
Kumpir deyince akla Ortaköy'ün geldiğini biliyorum.. Burada her ağza göre lezzet var.. Ama ben bu dev patateslerin tadını pek sevmiyorum.. Kumpirciler, normal patatesi de ayrı bir ad ve fiatla pazarlayabilirler.. Lüks Kumpir mesela!..
Benim İstanbul'da patatesi en keyifle yediğim yer, Alkent'teki Daily News restoran.. Haluk Şef öyle bir lezzet koymuş ki, patatese..
Şato patates diyorlar adına.. Kocaman dilimlerle yapılmış bir tava.. Ama öyle bir baharatla harmanlanıyor ki, lezzet inanılmaz.. Bir de bira koydun mu yanına, yeme de yanında yat!..
Patates çocukluğumdur.. Benim en yokluk, ama en mutlu günlerim!..
Odun sobası çıtır çıtır yanıyor.. Tüm aile akşam yemeği masasında toplanmış.. Ortada kocaman bir salçalı patates.. Babam tatlı tatlı anlatıyor, Almanların baş yemeğinin patates olduğunu, kahvaltı dahil her sofralarında bulunduğunu.. Sırf bu yüzden hiç bilmediğim Almanya'yı fena halde seviyorum..
İşte benim mutluluk tablom!..
Tecelli'den Abuzittin'e mektuplar
Abuzittin'ciğim..
Bu panda meselesi bayağı memleket meselesi haline geldi. Çinliler pandayı bize versin mi vermesin mi.. bakar mıyız bakamazmıyız.. Bir tartışmadır gidiyor.
Esasında herşey Tantan'ın Çin de müzeyi gezerken parmağını, kim di o, Konfiçyus mu yoksa bi ejderha heykelinin mi, deliğine sokmasıyla başladı. Çin'de bu gelenekmiş.. Müzenin deliğine parmağını sokup dilekte bulunuyormuşsun.
Ama ne de olsa insan bilmediği bi deliğe parmağını sokarken çekinir..
Ben ölsem sokmam.. Delik bu, dibinde ne olduğu bilinmez ki.. Belki akrep makrep gizlenmiştir.
14 yıl öncede Kenan paşa Çin'i ziyaret ettiğinde bu deliğe bakıp bakıp "ne tekim illaki parmağımı buraya sokmam lazım mı?" diye sormuş sonra adamlara ayıp olmasın diye tırnağının ucunu şöyle bi deydirivermişti. Çinliler de O'na ördek hediye ettiler..
Tantan da mangal gibi yürek.. Elini hart diye sokunca:
"Bu pandayı hak etti" demişler.. Tantan akıllı, olacakları sezinlemiş.. "Siz panda değil başka bişey hediye edin.. Bizimkiler pandadan anlamaz. Hayvan telef olur, tavuk mavuk yok mu?
Görüyorsun, daha panda gelmeden ortalık karıştı. Veterinerler ayaklandı, hayvanat bahçelerinin müdürleri "pandaya bakamayız" diye tutturdular.
Gerçi Süleyman bey,"..Demokrasilerde çare tükenmez.. bi pandaya mı bakamayacağız.. Alttarafı bu mandanın beyazı değil mi?" diyor ama değil.. Bunun gözlerinin etrafında siyah yuvarlaklar var.. Daha da önemlisi çok hisli. Şimdi mesela al pandayı "Güle Güle"ye götür.. hayvan, hüngür hüngür.. Valla sinemada gider yani.. Bi de çiftleşme sorunu varmış.. Bursa hayvanat bahçesi müdürü "biz bakarız ama çift gelmeli" diyor. "Neden" diye sordum.
"Bi seferinde de Afrika'dan dişi zürafa hediye etmişlerdi.. bakıcı dayandıramadıydık.."
"O niye?"
"Hayvan yalnızlıktan bakıcısına aşık oluyor.. merdiveni koy, yukarı çık, öp, aşağı in, tekrar koy, tekrar çık, tekrar in.. Kimi merdivenlerden düşüp orasını berisini kırdı, kiminin nefesi yetmedi öldü.. Şimdi bu panda da dişiymiş.. Gerçi merdivene gerek yok ama kadroda da adam yok.. sonra pandaların dişileri çok şeydir.. Hani erkek olsa, bu memleket meselesidir, biraz dişimizi sıkalım diyecem ama.."
Abizittin'ciğim, durum bu.. Panda gelse bi türlü.. göndermeyin desek Çinliler gücenir.. Bakim akşam Çin sefaretine telefon edeceğim.. belki bir formül buluruz. Tam Yunanistan'la arayı düzeltiyoruz derken ister misin şimdi Çin'le panda krizi çıksın?
Münasip yerlerinden öperim,
Tecelli
Esin gız!.
Yaşa sen Esin gız, çok yaşa e mi?..
Yapı Krediden kültür ve sanat dünyamıza bir değerli, bir keyifli armağan daha..
Esin Afşar.. Caz yorumu ile Aşık Veysel..
Günlerdir dinliyor, dinliyor doyamıyorum..
Nasıl harika aranjmanlar, nasıl harika çalgılar.. Ve asla abartmadan, bu enfes sazlara Veysel'in sözleri ile eşlik eden, dinlediğim en lezzetli Esin..
Bir baş yapıt, bir klasik Kara Toprak ile başlayıp, devam ediyor.. Güzelliğin On Para Etmez.. Mecnunum Leylamı gördüm.. O unutulmaz, o emsalsiz, Uzun İnce Bir Yoldayım..
Onuncu parça, beni üç tane on yıl geriye götürüyor..
"Gezdim İstanbul'u, İzmir Ankara
Şadırvanlı handa kaldı bu para
Bu nasıl dalgadır, bu ne dubara
Kapı kitli, cüzdan cepte para yok!.."
Esin'le komşu gibiyiz 70'li yıllarda.. Ben İkinci Basın'da oturuyorum, o Birincide..
Cepte para yok.. Onda da, bende de.. Gene de davet ediyor beni iki günde bir..
İkişer yumurta kırıyor.. Banıyoruz ekmekleri tavaya.. Bir lezzet, bir lezzet..
Alamanyadan Kölünden geldiğinde Bahrim de ortak oluyor ya, bu ziyafete ara ara..
Hey Esin kız hey..
Keşke Bahrim de olsaydı ve dinleseydi bu Veyselleri senden.. Şimdi kara toprak o.. Bunca sadık yarini bırakıp Kara Toprak oldu Bahrim, Esin gız!..
Yaşlı İtalyan kasabanın papazına günah çıkarmaya gitmişti.
İhtiyar adam itiraflarına başladı:
"İkinci Dünya savaşının ilk günlerinde bir güzel kız kapımı çalıp kendisini Almanlardan saklamamı istedi. Onu bodruma sakladım. Onu asla bulamadılar.
"Bu harika birşey" dedi, papaz..
"Devamı var" dedi ihtiyar.. "Ben zayıf karakterli bir adamım. Birgün ondan, kendisini saklamamın bedelini seksüel arzularımı gidererek ödemesini istedim."
Papaz bir süre düşündü, sonra..
"Hımmm.. Savaş yılları. Zor günler.. O koşullarda böyle bir zaaf affedilebilir. Çok büyük bir riski göze almışsınız.. Kaldı ki, kız Almanların eline düşse, başına çok daha kötü şeyler gelirdi. Allah anlayışlı, hoş görülü ve affedicidir. Yaptığınız iyilik ve kötülükleri tartar, sizi şefkatle yargılar.."
"Teşekkür ederim peder" dedi, yaşlı adam.. "Şimdi içim rahatlamışken, bir soru daha sorabilir miyim?."
"Tabii sorabilirsin oğlum" dedi, papaz..
"Ona savaşın bittiğini söylemem gerekiyor mu?.."
