kapat

23.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kenan'dan al haberi
Kenan Doğulu Şaziye'de iş yapmadı. Cuma akşamı 80 kişi olduğu için Şaziye açılmadı. Zaten Şaziye, Raziye oldu.

GÜNLERDEN Salı. Papermoon'da başladık İstanbul gecemize. Benim için buluşma yeri oldu Papermoon. Sanıyorum herkes için öyle... Newyork'taki Papermoon'u gördükten sonra, biz Türklerin neyi nasıl değiştirdiğine, içine kalite katıp daha güzel sunduğuna karar verdim. Newyork'taki Papermoon salaş ve kötü... İstanbul'daki öyle mi?.. Buram buram kalite kokuyor. Gerçekten ben Papermoon'u seviyorum. Hem mekanı, hem ilgi-alakayı, hem lezzeti, hem ambiansı güzel. Fiyat biraz pahalı. Ama gülü seven dikenine katlanır.

Papermoon'da İtalyan şef Daniel artık yok. Onun yerine sessiz-sakin yeni bir İtalyan çocuk geldi ama Türk insanını anlamış değil. Tabi güzeller güzeli Melisa rezervasyonun başında. Melisa'ya yardımcı olması için kaç kız denediler ama nafile. Hiçbiri Melisa gibi olamadığı için kimseyi almadılar. Türk Müdür Erol ile Melisa işleri tıkır tıkır hallediyorlar Papermoon'da.

Gelelim bara. Papermoon'un barı da ayrı bir keyif yeri. "Doktor" lakaplı Turan Çetinkaya, beyaz saçlı Fahrettin Türkmen ve Doğan Yaman gerçek barmenler. "Neden?" derseniz, çünkü bar müşterisine ismi ile hitap edebilen ender barmenlerden onlar. Sohbet ediyorlar, hal-hatır soruyorlar (Dikkat ettim, sadece bana değil herkese böyle davranıyorlar), müşterinin ne içeceğini, nasıl içeceğini biliyorlar. Kaç buz konacağını sormuyorlar bile... Helal olsun çocuklara...

3 MASA KARABORSA
Yemek bölümünde ise tavsiyem, barın kenarında olan üç tane "Piyasa masası" dediğimiz masalardan birini çok önceden rezerve ettirmeniz. Barın kenarındaki o üç masa öyle güzel ki, Papermoon'a gelen herkesi görme şansınız var. En azından tuvalete gitmeleri için önünüzden geçmeleri gerekiyor. Ama o masaları öyle herkese vermiyorlar. Ağır ağbilerimiz-ablalarımız o masalarda oturabiliyor.

Salı gecesi Papermoon'da yemek tercihini Cengiz Dilber'e bıraktım. En sevdiğim şey "Çin usulü" yemek. Yani Allah ne verdiyse ortadan. Cengiz de ortaya taglialini nercon salmone (Siyah makarna. Görünüşe aldanmayın, lezzeti nefis. Bir tabak daha söyledik), gaberoni griglia (Jumbo karides), raviali ricotta spinaci ve carpoccio lapstır söyledi... Hepsi birbirinden güzeldi. İstediklerimizden alarak yedik, çok keyifliydi.

Tabi, piyasa masada oturduğumuz zaman hem yiyor, hem de etrafı kesiyorsunuz. Hemen yan masamızda Nuri Yönver ve üç yıllık sevgilisi vardı. O sırada bara Ayşe Karasu ve eşi Sinan gelmez mi? Daha sonra Kaya Çilingiroğlu geldi. Hülya yine yanında yok. "Bak yine 'Ayrıldılar' diyecekler" diye düşünürken Hülya içeri girdi. Allah mutlu etsin, hiçbir sorunları yok.

Kaya, bu aralar Buddha'nın sahibi Şefik Öztek'le dolaşıyor. Şefik de Papermoon'a gelip, Buddha'ya müşteri topluyor. Neredeyse "Haydi Buddha'ya, haydi Buddha'ya" diye bağıracak. Alem çocuk bu Şefik. Çok efendi, kibar ve işini seven birisi. Biliyorsunuz Kuruçeşme'deki Buddha şimdi en 'in' mekanların başında geliyor.

METİN ŞEN NİŞANLANIYOR
Tatlılara geçmeden Ali Şen ağabeyimizle birlikte Abdullah Acar barda göründü. Hemen masama davet ettim, "Bir rakını içelim, sonra canlı yayında Fenerbahçe'yi tartışmaya gideceğiz" dedi. Tabii Ali ağabey masamıza oturunca konu ister istemez Fenerbahçe'den açıldı. Sonra da bana daha önce sorduğu soruya geldi sıra. "İstanbul'da bir gecede ne kadar insan yemek yiyor?" Ben bu soruya "Bir milyon kişi" demiştim. Ali Şen ağabeyimiz bu konuya takmış, herkese soruyor. Kimisi 200 bin, kimisi 400 bin dedi. Hatta Ali ağabey valiye bile sormuş, vali de "Bir milyona yakın" demiş.

Düşünsenize, İstanbul'da ne kadar çok mekan var. İstanbul yakası, Anadolu yakası, Bakırköy, Ataköy, Topkapı, Aksaray vs. yerleri düşünün, gece dürümcüleri, işkembecileri hayal edin, bir milyonun az bile olduğunu anlarsınız.

Neyse bu arada Ali Şen ağabey mutlu bir haber verdi. Küçük oğlu Metin 4 Şubat'ta çocukluk aşkı olan Aslı Gümüşel'le nişanlanıyormuş. Ne güzel. Metin de artık ağabeyi Adnan gibi ev adamı olacak. Bu arada Adnan Şen'i tebrik ediyorum. Nasıl da elini ayağını çekti gece aleminden. İşten eve giden çok iyi bir aile babası oldu.

Papermoon Salı gecesi olmasına rağmen tıklım tıklım doluydu. Daha tanıdık birçok isim vardı. Burada hepsini tek tek saymayacağım. Gece 01.20 gibi Papermoon'dan kalkıp Buddha'ya gidecekken, Şamdan'a gittik. Baktım Buddha'nın sahibi Şefik'te orada. Yine Nuri Yönver ve sevgilisi, Mehmet Tuna ve eşiyle birlikte oturuyor. Biliyorsunuz Şamdan'ın sağ tarafı yine özel taraftır, sol tarafı ise halka açıktır.

ŞAMDAN-NİSPET
KİM NE derse desin Şamdan çok baba bir mekan. Hüseyin'i, Ekrem'i, kapısı, garsonu, DJ, barmeni ile gerçekten mükemmel. Tam bir ev sıcaklığında, aile ortamında bir yer. Mehmet Tuna da bu işin duayenlerinden, işini bilen ve sevilen bir insan.

Şamdan'dan Nisbet'e Arto'ya geçtik. Salı gecesi için fena değildi. Arto kendine yeni ciciler diktirmiş, sahnede yine aynı esprili haliyle şakıyordu. Arto'yu severim, eğlenceli bir çocuktur ama o gece büyük bir yanlış yaptı. Tam insanlar coşmuşken, "Televole geldi, Allah'ıma şükürler olsun. Benimle özel röportaj yapmak istiyorlarmış. Ben hemen dönerim" deyip gitti. Ve yarım saat ortadan kayboldu. Bu, müşteriye ne kadar ayıp bir şey. Vokalistle sahne dolmayacağı için ben de dahil olmak üzere, çoğu kişi eğlencenin ortasında kalktı. Bazen bu sanatçıları anlamak mümkün değil. Müşteriyi ne yerine koyuyorlar acaba? Saat oldu 03.15... Ve ben hala sokaklardayım. Arkadaşlar "Hadi Şayan'a gidelim" diye tutturdular ama bende gidecek hal kalmadı. Doğru eve gittim ve sabah zar-zor 9.30 kalkabildim.

DALMAZ CENTER
BU ARADA geçenlerde Ramazan'dan sonra ilk kez Dalmaz Center'a gittim. Yine tıklım tıklım, yine çok hareketliydi. Bu Serdar Ortaç, yani bizim Michael Jackson'umuz inanılmaz biri oldu. Sahnede kendine güveni sonsuz. İnsanları eğlendirmesini ve ne zaman nerede hareketlenip, duracağını biliyor. Seyirci ile diyalog kurabiliyor.

Seyirci de Serdar'ı sevdi. Serdar Ortaç yaptığı bestelerle, güzel şarkılarla kendini ispat etti. Sadece korkum; biraz ayaklarının yerden kesileceği şüphesi var bende. Şu ana kadar yapmadı, İnşallah bundan sonra da yapmaz.

Vokalistleri Pınar Kabak ve Ebru Dilaver çok iyi. Acayip güzel şarkılar söylüyorlar. Üçü tam bir ekip olmuşlar. Tebrik ediyorum.

Tabii Serdar Ortaç'ın Dalmaz Center'la bütünleşmesinde en büyük etken Mehmet Dalmaz. Serdar'ı oğlu gibi seviyor, bir dediğini iki etmiyor. Şimdilerde böyle patron zor bulunur. Dalmaz, sanatçısıyla ilgilendiği kadar, müşterilerle de çok yakından ilgileniyor. Ayrıca Dalmaz'ın kapısından komisine, garsonundan şefleri Halis Güney ve Bilal Fidan'a kadar tüm personelide çok iyi, çok kibar. Bu yazdıklarım geçtiğimiz Cuma gecesi oldu. O gece, Kenan Doğulu Şaziye'de iş yapmadı. 80 kişi olduğu için Şaziye açılmadı. Ne üzücü değil mi? Kenan Doğulu sahnesi en iyi olan sanatçıydı. Bu Kenan'dan değil, işletmeden kaynaklanıyor. Zaten Şaziye, Raziye oluyor!

SOFA Restaurant

İKİ KİŞİ 40 MİLYON LİRA
GEÇTİĞİMİZ aylarda Etiler'de hizmete giren Sofa Restaurant Bar kısa bir sürede İstanbul'un en gözde eğlence mekanları arasına girdi. Dünya mutfağından derlediği seçkin menüsüyle ikinci katta bulunan restaurantıyla müşterilerine hizmet veren Sofa alt katta yaptığı canlı Latin müziğiyle gecelere ayrı bir renk katıyor. Burada yemek yemeyi seçenler, soğuk antrelerde; rokalı carpaccio, levrek marine ve hindi füme ile enginar salatası gibi örneklerden tadabilir. Sıcak yemeklerde; hünkar beğendi, pazı dolması ve Portekiz usulü mantarlı karides gibi seçmeler yer alırken, ana yemekte; portakallı ördek, beef roll, eskalop pino, piramise, kuzu sırtı, arpacık soğanlı tipan, balık ve limonlu tavuk gibi bir çok üründen tadabilir. İki kişi Sofa'ya yemeğe gittiğinde örneğin sıcaklardan bir hünkar beğendi alıp, yanına bir somon salatası ve üzerine sufle tatlısı yedikleri zaman tabi şarabı da unutmamak lazım yaklaşık 40 milyon lira tutuyor.

NİSPET Kulübü

FİKS MÖNÜ 25 MİLYON LİRA
ETİLER'in Nisbetiye Caddesi'ndeki gözde gece kulübü Nispet, her gece 02.00'den sonra tıklım tıklım doluyor. Bunun sebebi müşteriler ile ile tek tek ilgilenen Arto'dan kaynaklanıyor. Bence İstanbul'un gece kulubü olarak tek mekanı. Bunu her gece mekanı dolduran birbirinden ünlü sosyetik sima çok daha iyi açıklıyor. Nispet'te gece saat 22.00'de başlıyor. Erken gelenler barkovizyon izleyip içkilerini içebiliyorlar. Fiks menü de var. Bir kişi masada 25 milyon lira, ayakta ve barda 17.5 milyon lira. Limitsiz yerli ve yabancı içki de serbest. 5-6 çeşit meze de mevcut. Tek esktra olan şey şampanya Golden Roush 50 milyon, Don Porion ise 120 milyon lira.

CIVANIM Bar
ULUS'ta bulunan Cıvanım Bar bir ilke imza atarak birbirinden değerli 7 solisti bir araya getirerek bir fasıl gurubu ortaya çıkardı. İsimleri olmayan bu grupta Baha, Reha, Ufuk Yıldırım, Emrah (Vitamin), Hakan, Deniz Erdoğan ve Ümit Yaşar gibi ünlü müzisyenler yer alıyor. Mekanı incelemeye başladığımda oldukça salaş bir dükkan olduğunu ve estetik olarak göze hoş gelmeyen bir kenara atılmış sandalye ve masaların bulunduğunu gördüm. Garsonların hizmet için var olduğu gözümden kaçmadı. Cıvanım'ın işletmecisi Dr. Oğuz beye tek tavsiyem para kazanmaktan çok biraz da dükkanın düzeni ile ilgilenmesidir. Fakat gerçek müzik dinlemek isteyenlere tavsiyem Ulus Civanım'dır... Kenan Erçetingöz


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır