Mahir Çağrı -internetteki Türk- dünyaca tanınıyor. Nasıl ünlü size anlatamam, anlatamadığımı da biliyorum!
Çünkü bizde kimse bu konuya el atmış değil...
Maalesef atmaya da niyetli görünmüyor.
Çok da büyük fırsat kaçırıyor.
Burada açık açık yazıyorum...
Mahir'i sahiplenmemenin iki nedeni olabilir:
1. İnternette neler olup bittiğini ve Mahir'in namının boyutunu bilememek.
2. Mahir, netice itibarıyla bir "kıro"dur diye kestirip atmak.
Bu iki argümanın birincisi "cehalet"e, ikincisi "havalı bir enayiliğe" girer!
Mahir her gün dünyanın her yerinden davet alıyor. Yüzbinlerin önünde, berbat bir İngilizce'yle, tüm dünyaya barış dileklerini iletiyor...
Muazzam alkış alıyor.
Sonra akordeon çalıyor, akordeonu İngilizce'sinden biraz daha iyi ama amatör, onu da çılgınca alkışlıyorlar.
Adam ne yapsa olay oluyor!
Kemal Sunal'ın "Şaban" tiplemesini alın, internet ekranından çıkarıp canlı olarak dünyanın dört bir tarafına dolaştırın... Bizim Şaban'a olan sempatimizi uluslararası boyuta çıkartın, işte Mahir'e bakış o!
Mahir konuşma yaparken ona fısıldıyorlar, "Dünya barışı de"!
Mahir "Voruld piys" diyor, salon alkıştan yıkılıyor.
Türkiye'nin Mahir'den istifade etmesi lazım!
Kendi deyimiyle "kullanılması" lazım.
Mahir'in bir lafıyla ulaşacağınız kitlede yapacağınız etkiyi Paris, Londra, New York metrosunu boydan boya Türkiye ilanıyla yaparak -belki- elde edersiniz.
Şüphesi olanlar yukarıdaki madde 1'i okusun ve kendisi araştırsın.
Mahir'e yapılan film tekliflerinin ardı arkası kesilmiyor, milyon dolarlar havada uçuyor.
Ve bu ortamda Mahir Çağrı beni aradı...
Diyor ki:
"Talih mi dersin, kader mi dersin, böyle bir şey oldu. İş beni aşıyor. Bana bir akıl hocası lazım. Bir tür menecer lazım, neyi nasıl yapayım, ne yaparsam Türkiye için faydalı olurum. Bütün dünya benim peşimde, bizim ülkede bu işleri bilip de benimle ilgilenen yok."
Artık Turizm Bakanlığı mı ilgilenir...
Ahmet San gibi dünya çapında organizasyon yapabilenler mi...
Yoksa bir uluslararası bağlantılı bir bilgi iletişim şirketi mi sahiplenir...
Halkla ilişkilerden reklama, filme kadar çok geniş bir yelpaze var!
Bu arada Mahir'in başı dönüyor!
Adam çok kazanıyor, onu daha iyi oynatacak antrenöre de kazandıracak!
Şu anda Mahir'e yatırım yapmak ve doğru kullanmak 20 bin olacak borsaya endeks 5 bindeyken girmek gibi!
Benden söylemesi!
Türkiye muhteşem bir tanıtım aracını istediği gibi yönlendirme fırsatını kaçırmamalı!
Liderin karar verme denklemlerini inceleme açısından, Devlet Bahçeli örneği üzerinde doktora tezi yazmak son derece ilginç ve zevkli olurdu.
Bahçeli'nin iki aksı var...
Birincisi kendi gerekleri (Bunu MHP'nin gerekleri, MHP seçmeninin gerekleri olarak açmak mümkün.)
İkincisi koalisyonun gerekleri (Bunu da uyum zorunluluğu, Avrupa yolu, istikrar olarak açmak mümkün.)
Bahçeli çok ince bir hesapla bu iki aksın tam ortasından gidiyor!
Muazzam bir denge.
Bu dengeyi tuttururken -bütün denge uzmanları gibi- gözü ileriye bakıyor, şu anda bastığı noktaya değil.
İlerde kendi seçmenine, "Türkiye'nin o günkü şartları her istediğimizin olmasına izin vermedi, verin desteğinizi tek başımıza iktidar olalım, o zaman görün bakalım" diyecek. Bu söylevle zaten yeni oylar da kazanacak!
Öte yandan tek başına iktidar olamazsa, koalisyon bozmayan bir denge oyuncusu olarak mutlaka yönetimde olacak.
Bir ince nokta daha var...
Denge akslara göre sağlanır. Bir kez sağlandıktan sonra, denge noktasında olan, denge noktası pazarlıkları yaparak aksları oynatabilir ve kendi çıkarları açısından daha faydalı gördüğü yeni bir denge noktasına bütün sistemi oturtur. O manada neler olacağını yarın -liderler zirvesi sonrası- görmeye başlarız.
