kapat

07.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )


İsmail Cem gibi bir aday..

Ecevit veya Demirel olmazsa, onların dışında karizmatik bir Cumhurbaşkanı adayı bulunabilir mi, bulunamaz mı? Şu sıralarda siyaset çevrelerini, kulisleri ve doğal olarak medyayı en çok meşgul eden sorulardan biri de bu..

Parlamento dışından biri "Ben de adayım" diyecek olursa milletvekilleri anında itiraz ediyor; "Koskoca Meclis'te adam yokmu ki dışardan biri seçilecekmiş?".. Bu lâfları duyanlar bekliyorlar ki arkadan güçlü bir aday ismi ortaya atılsın ama o da çıkmıyor.

Gerçekten de çok enteresan "Koskoca Meclis"ten, üstelik çoğu üniversite mezunu bir meclisten bu mevkiye lâyık, hiç değilse birkaç ismin gösterilememesi.. Daha önce Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bu kadar sıkıntı çekilmemişti. Cumhurbaşkanı siyasi sorumluluğu olmayan, partiler üstü bir konuma sahip olduğu için fazla karizmaya, özelliğe ihtiyacı yoktu. Kıdemli bir diplomat veya siyasetçi bu görevi rahatça götürebiliyordu. Artık öyle değil.. Siyaset sık sık çözümsüzlüklerle kilitlendiği, hükümetlerin ülkeyi bunalıma sokması olağan bir durum haline geldiği için Cumhurbaşkanları istemeseler de, yasalar buna izin vermese de çoğu kez görüş belirtmek durumunda kalıyorlar ve bu hiç de fena olmuyor. Bunun için de deneyimli, bilgili, genç ve dinamik, 21. yüzyıl Türkiye'sine yakışacak adaylara ihtiyaç var. Kısacası dört dörtlük adaylara.. Eğer böyle adaylar bulmak kolay olmuyorsa Anayasanın da bunu sağlayacak şekilde değişmesi gerekiyor. Ama bu, sadece iki isimden birinin seçilmesini kolaylaştıracak bir değişiklik asla olmamalı. Aksine, Meclis içinden bütün toplumun onaylayacağı, nitelikli adaylar çıkamıyorsa, parlamenter olmayanların da seçilebileceği yönde olmalı. Bu yapıldığı takdirde bakın ne adaylar bulunur. Bizim sivil toplum örgütlerimizin başında, hariciyede, üniversitelerde, önemli bankaların genel müdürleri arasında ne akıllı, iyi yetişmiş insanlarımız, bilim adamlarımız var. Ama bunu yapamaz ve adayı Meclis içinden çıkarmak zorunda kalırsak onu da bulabileceğimize inanıyorum. Örnek mi istiyorsunuz, buyrun; benim adayım.. Kamer Genç değil tabii ki. Kısa sürede dünyanın en iyi beş dışişleri bakanı arasına giren İsmail Cem..

Sizce de çok yakışmaz mı oraya?

"Başrolü kaptırma" meselesi
Geçen Cuma birinci kısmını okuduğunuz yazı şu cümlelerle bitiyordu;

"Bu olay daha sonra birkaç gün beni düşündürdü. Acaba hangi nedenle bir kadın hukukçu (üstelik İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyon Başkanı), aynı amaca; 'Türk kadınının yasalar önünde erkekle eşit haklara sahip hale getirilmesi' amacına hizmet eden ve o anda da görevini yapmakta olan bir kadın yazara saldırıya geçer)"

İşte devamı;

Bu sorunun tek bir cevabı olabilirdi. Nazan Hanım'ın plânında bu konuşma yoktu. Ödülü verdikten sonra dışarı çıkılıp konuk ağırlanacak, kameralar bakanı yolcu edeceği ana kadar kendisini takip edecek ve avukat hanım toplantının yıldızı olacaktı. Bakan'ın durup sorumu cevaplaması ve kadınların gruplar halinde orada toplanması programını bozmuş, rolünü çalmıştı.

O ana kadar aklıma hiç gelmeyen bu ihtimal başka soruları da cevaplıyor. Kadınlara yapılan birçok haksızlıkta "Nerede kadın kuruluşları" diye bağırdığımız zaman neden seslerinin çıkmadığını, bütün kadın kuruluşlarının neden bir bütün olarak hareket edemediğini de... Nazan Moroğlu gibi düşünen kadınlar aslında başka kadınlardan çok kendileri için çalışıyorlar, bu yüzden de ancak Medeni Kanun değişikliği gibi tarihe geçecek olaylarda kıymetli seslerini duyuyorsunuz. El attıkları konularda aslında başka mesleklerdeki kadınların katkısını filân istemiyorlar. Ne kadar geç kalınırsa kalınsın yeter ki herşey kendi kontrollerinde olsun. Neyse ki bizim amacımız tarihe geçmek değil, Türkiye'nin eğitimli kadınları olarak üzerimize düşeni yapmak.

Yine de.. Bu hanımın şahsında aynı kafaya sahip olanları kınıyorum.

Muhteşem Kampanya
Bir evin ışıklarını yakmak beni hiç bu kadar heyecanlandırmamıştı. Pazar sabah saat 11.00'de Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın deprem bölgelerinde kuracağı Hayat Mahalleleri projesine bağış toplamak için yapılan özel yayında ben de konuştum ve bir evin ışıklarını yaktım. Milliyet yazarları Meral Tamer ve Osman Ulagay'la aynı anda girdiğimiz şu 10-15 dakikalık canlı yayın sırasında 55 milyar TL'den 75 milyara çıkan yardımlarla tam üç ev aydınlatılmış oldu. Stüdyodan nasıl bir mutluluk duygusuyla çıktığımı bilemezsiniz.

Kampanyanın amacına ulaşmasındaki en büyük etken bence TEGV'nin güvenilirliği ispatlanmış bir sivil toplum kuruluşu olmasıydı. İnsanlar aslında ellerinden gelen her türlü yardıma hazırdı ama karşılarında emin, ciddi, şeffaf bir muhatap istiyorlardı.

Şimdi T. Eğitim Gönüllüleri Vakfı çok ama çok ciddi bir sorumluluk üstlenmiş durumda. Tam söz verdiği tarihte, projeyi aynen söz verdiği şartlarda bitirmesi gerekiyor. Bu tek bir günde beklenenin üstünde, muazzam bir başarıyla sonuçlanan kampanya örneği Türk milletine, kriz anlarında elele verdiği takdirde devletten de önce davranarak kendi sorunlarına çözüm bulma gücüne sahip olduğunu gösterecek. Ve bu gizli güç giderek gelişecek, çığ gibi büyüyecek.

Hayat Mahallelerinin ışıklarının yanmasını sabırsızlıkla bekleyeceğiz!

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır