İlçe ve köyler genelinde çağrılar yapıldı. Fazilet Partisi İl Teşkilatı hem Merve hem de damat Bekir Yıldırım için ayrı protokol hazırladı. Salonu dolduran Faziletli hanımların yüzde doksandokuzondadokuzu türbanlı. Tek tük erkek izleyici var. Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ile parti yetkilileri, basın mensupları ve damat Bekir.

Genç Faziletli hanımlar yanık, tiz sesleri ve hafif ağıta benzer şiirleri ile Merve'ye yöneliyorlar. Sezen Aksu'nun "Sen Ağlama" şarkısına benziyor aslında. Türk kadınına verilen seçme ve seçilme hakkının 65. yıldönümü ile Merve Kavakçı bütünleştirilmeye çalışılıyor. Merve ve damat Bekir protokolun en önünde oturuyor. Sinek kaydı bir tıraş ve şık kostümleri içindeki damadınnin gözleri fıldır fıldır. Merve her zamanki gibi gülüyor. Meclis kürsününden yapamadığı konuşmayı polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı Çankırı 100. Yıl Kültür Salonu'nda gerçekleştiriyor. Tam bir milletvekili edası hakim.

Merve "Tarih beni seçip Meclis'e gönderenler adına verdiğim demokrasi ve insan hakları mücadelesini baltalayanları esefle kınayacaktır" diyor. Damat Bekir konuşmayı kibarca sağ elini sol eline vurarak, az ses çıkartarak alkışlıyor. Nazlı Ilıcak'ın Çankırı'da olmamasına rağmen Merve hiç acemilik çekmedi ve çok güzel konuştu. Kocasının yanına oturdu, gülücükler dağıttı. Dizlerinin üstüne koyduğu elleri sade bir görüntü içindeydi ama parmağındaki pırlanta yüzüğü düğün hediyesi olarak Bekir damadınnin taktığı söylendi. "Erkekler Dışarı" anonsu geldi sonra. Bir anda 300 türbanlı bacımız arasında sıkışıp kalmıştım. Bacılar Merve'yi kucaklamak isterken beni adeta çiğniyordu. Milletvekili Karagöz ve erkek yetkililer dışarı çıktı. Geride kalınca sert bir ses ile uyarıldım. Genç irisi sakallı bir Faziletli bana yönelip bağırıyordu: "Saçından sakalından da mı utanmıyorsun? Kadınların arasında ne işin var?"

Sağır numarası yaptım, tuttu. Sesimizi çıkarmadan erkek milletvekili ve yetkililerle birlikte salondan çıktık. Damadı Bekir de bizimle birlikte dışarıya çıktı, Merve Kavakçı ve kızları içerde kaldı. Damat Bekir için uygulanan protokol gereği Çankırı Kalesi'ne gittik. Amacımız damat ile yakınlık kurmak. Ama o hiç yüz vermiyor. Sorularımızı Amerikan aksanlı Türkçesi ile kısa ve net cevaplarla geçiştiriyor.

- Hangi üniversiteden mezunsunuz?

- Aaaa, İstamboll Teknik Yuniversite. Eeee, after yani sonra Teksız Yunnuversite mastır..Yu nov.. (İTÜ'den sonra Teksas Üniversitesinde master yapmış.)

- Türkiye'nin ilk petrol mühendisi imi oluyorsunuz?

- Eeee, no no... Hayır, ilk ben değilim...

Milletvekili Hüseyin Karagöz, kalede çok güzel mangal yapılabileceğini söylüyor. Ancak kocaman bir afiş var girişte: "Alkol getirmek ve içmek yasaktır."

"Mangalın yanında rakı da oluyor mu?" diye sorunca bir çuval inciri berbat ettik. Ne sempatimiz kaldı ne de ağırlığımız. "Dervişin fikri ne ise zikri de odur" yorumu yapıldı.

Kavakçı eşi ve çocukları ile birlikte önce Sivas'a gitmişler. Evlilik sonrası büyüklerin ellerinden öperek hayır dualarını almış ve ilk Anadolu konuşmasını yapmak üzere Çankırı'ya gelmişler. Bekir damat, biraz onlardan söz etti, sonra Karamanoğlu, Selçuklu tarihinden örnekler verdi, ardından da "İkindi namazını kılalım" diyerek yanımızdan uzaklaştı. Bizim özel röportaj için uyguladığımız sempati yüklü tüm taktiklerimiz de geçersiz kaldı. Galiba kötü elektrik arkadaş olmamızı engellemişti.