kapat

07.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Canlanma ne zaman?
Canlanma yolunda ilk sinyallerin tüketim alanından gelmesi bekleniyor. Dini bayramlar öncesi harcamalar bu konuda anlamlı bir gösterge olacak

Ekonomide üretim ve tüketim düzeyi şu anda 1997'deki düzeyinin de gerisinde. Yatırımlar ise dolar bazında üç yıl önceki düzeyine bile ulaşamadı. 1994 krizinde 15 ay süren yavaşlama ve daralma dönemi, bu kez 21 ayı geçmek üzere.

Bu yılın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde beklenen iyileşme dönemi deprem nedeniyle ertelendi. Sonuçta ekonominin 1999'un tümünde yüzde -4 dolayında bir daralması gerçeği ile yüz yüze kaldık.

DURUMUMUZ ÖZEL
Genelde enflasyonun düşürüldüğü deflasyon dönemlerinde, ekonomik faaliyet iyice yavaşlar. Ancak Türkiye'nin IMF ve OECD gibi kuruluşların da kabul ettiği gibi özel bir durumu var. Deflasyon sürecinin belirli bir momentinde, düşen enflasyonun verdiği iyimserlik ve 11 milyar doları bulması beklenen dış kaynak akımı, yılın herhangi bir ayında ekonominin dönüş yapmasını sağlayabilecek.

Şu sıralarda ekonomik faaliyetteki yavaşlamanın sona ereceği yönünde işaretler belirginleşti. Ancak kimse ekonominin yayından fırlayan bir ok gibi ani bir canlanma dönemine girmesini beklemiyor. Kuşku bulutlarının ve belirsizlik sisinin dağılması için zaman gerek. Ekonominin yakın tarihi ile bugünkü koşullar, şöyle bir "nekahat takvimi"nin akla yakın olduğunu düşündürüyor:

İLK İŞARET TÜKETİMDE
* Canlanma için ilk işaretlerinin tüketim alanında ortaya çıkması bekleniyor. 2000'in ilk çeyreğine rastlayan dini bayramlar öncesi harcamalar bu konuda anlamlı bir gösterge olacak. Yetersiz görülse de yeni yıl zamları çalışanların satın alma güçlerini biraz artıracak.

* Faizlerin yılın ilk çeyreğinde, bugünkü düzeylerini koruması, buzların çözülmesi için yeterli olacak.

nYılın ilk aylarında para piyasasına yabancı kaynak akımının hızlanması beklentisi çok yaygın.

Yaygın ilk üç ayında enflasyonun hedeflendiği gibi toptan eşya yüzde 11.5, tüketici yüzde 8.6 dolaylarında kalması, ekonominin her alanında bir vites yükseltme sinyali görevini görecek. Yeni yatırımlar gündeme gelmese bile, kapasite kullanımı artış eğilimine girecek.

* Türkiye'nin içinde bulunduğu iklim kuşağında ilkbahar ayları tüketimin ve genel olarak ekonominin canlandığı iyimserlik dönemleridir. Kiraz ayları, ekonominin damarlarında bir canlanma enerjisinin akmasını sağlar. 1994 krizinden sonra ekonomi 1995 Nisan ayında atağa kalkmıştı.

* İlk çeyrekte kurlar ılımlı düzeylerde tutulursa ikinci üç ayda önce ara malları daha sonra tüketim malı ithalatının biraz artması ve piyasaları hareketlendirilmesi söz konusu olabilir. Bu hareketlilik iç piyasaya da bir canlılık kazandırabilir.

TEVSİ YATIRIMLARI
İkinci çeyrekte tevsi yatırımı projeleri tozlu raflardan inebilir. Ayrıca teşvik belgesi taleplerinin bahar aylarında artması söz konusu olabilir.

* Kurak ve belalı geçen 1999'un ardından, 2000'de koşullar daha iyi olduğu takdirde, ekonominin vitesi, üçüncü çeyrekte bir aşama daha yükselebilir. Yaz aylarında elverişli tarımsal ürün fiyatları, enflasyon oranlarını sıfır dolayında tutabilir.Tüketimin uyardığı sanayi üretimi iki yıl aradan sonra hızlı artış dönemine girebilir. Yılın tamamında 11 milyar doları bulacağı hesaplanan dış kaynak akımı üçüncü çeyrekten itibaren artabilir. Türkiye'de dış kaynak akımının hızlandığı her dönemde büyümenin de ivme kazandığını ekonomi ile ilgilenen herkes bilir.

* Bir zamanlar felaket tellallarının en çok sevdiği ay olan Eylül'de ise büyümenin yeni bir ivme kazanacağını düşünüyoruz. Bu dönemde üretim artış hızının istikrarlı yükselişi, komple yeni yatırım projelerini masaya getirecek. İlk dokuz aylık durumu gören yabancı sermaye, yüzde 30'lara inen enflasyonun verdiği cesaretle yatırım projelerine el atacak.

* Yılın son çeyreği, genelde ekonominin en hareketli ve canlı dönemidir. 2000'de de en yüksek büyüme hızına son çeyrekte ulaşmak mümkün. Enflasyondaki düşüş, 2000 sonbaharında da sürerse, tüketim eski hızına kavuşabilecek.

FARUK TÜRKOĞLU

İyimserlik ve kötümserlik
Ekonomİnİn canlanabilmesi ham petrol fiyatlarının hiç olmazsa bugünkü düzeylerinde sabit kalmasına, yağışların yeterli olmasına, yeni ve büyük bir doğal afetin yaşanmamasına, ekonomi yönetiminin gaf yapmamasına bağlı.

Ancak Türkiye ekonomisi, en zor koşullarda bile ayağa kalkmayı ve 76 yılın tüm olaylarına ve fırtınalarına rağmen ortalama yüzde 4.8 büyümeyi bildi. Önümüzdeki aylarda da bu performansını sürdürebilir. Çoğumuz, rakamları soğuk ve cansız buluruz. Ancak bu rakamların ardında gerçek bir dünya ve insanlar var. Büyüme oranlarının bırakın yüzde 1'i, her binde 1'lik artışı veya azalışı, 8 bin kişinin iş bulması veya işinden olması demek.

EKONOMİK KIŞ SENDROMU
Durgunluk ve krizin hüküm sürdüğü "ekonomik kış" dönemlerinde boşanmalar, intiharlar, bebek ölümleri, hayatın akışının sokağa ittiği kadınlar artıyor. Benim bu sayfalarda yazdığım yazılar çoğu okura aşırı "iyimser", hatta "taraflı" gibi gelebilir. Ancak ülkenin, ekonominin, insanlarımızın geleceği, geçimleri, çocuklarımızın rızkı sözkonusu olduğunda tarafsızlık imkânı var mı? Örneğin Ebru Gündeş yeniden doğmak için mücadele verirken veya 1.5 yaşındaki bir çocuk açık kalp ameliyatına girdiğinde hayatla ölüm arasında tarafsız olma hakkımız var mı? Herkes hayattan, iyileşmeden yana olmak zorunda değil mi? 64 milyon insanın ekmek teknesi olan ekonomide de herkesin maddi manevi tüm enerjisini canlanmaya istikrarlı büyümeye ve daha iyi bir gelir dağılımına yöneltmesini beklemek aşırı bir iyimserlik sayılabilir mi?


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır