kapat

27.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
David, Atilla'yı nasıl kaybetti?
David Copperfield'in en önemli numarası, sahneye çağırdığı konukları yok etmesi. Türkiye'deki ilk gösterisinde kaybettiği 13 kişiden biri de Atilla Taş'tı

Hâlâ şok geçiriyorum, hâlâ inanamıyorum. Öğrenemesem çatlayacaktım. David Copperfield'in her gösteride 13 kişiyi nasıl kaybettiğini herkes gibi ben de çok merak ediyordum. Türkiye'deki ilk gösterisinde de aynı kaybetme işlemini yapınca delirdim. Olacak şey değil. Sahneye davet ettiği 13 kişi gözünüzün önünde uçup gidiyor, yok oluyor. Çatlayacağım, mutlaka öğrenmem lazım.

Allah'ın işine bakın ki, önceki gece ilk gösterisinde uçurduğu 13 şanslı kişiden ikisi tanıdık çıktı. Birisi Esra Çavuşoğlu, diğeri ise "Hamçökelek" Atilla Taş.

David nereden bilsin, kaybettiği insanlardan birinin Türkiye'nin popüler bir şakıcısı olduğunu!

Gösteriden sonra gece yarısı saat 04.00'te, Atilla Taş'ı bulup konuştum. Daha doğrusu konuşturdum. David'e konuşmayacağına dair sözveren Atilla olayı çok heyecanlı anlatıyordu.

İşte dünyaca ünlü sihirbaz David Copperfield'in kaybettiği Atilla Taş'ın gece yarısı saat 04.00'te anlattıkları...

İLK AÇIKLAMA
Ben aynısıyla, sırasıyla anlatayım abi sana olayları. Oturduk sandalyelere. Havaya yükseldikten sonra tangurtu tungurtu oldu. Gerçekten ışık sızmıyordu içeriye. Daha sonra önümüze doğru birşey indi. Yarım ayna şeklinde bir platform indi.

* Sizin önünüze?

Bizim önünüze. Yani biz önümüzü, seyircilerin olduğu bölümü görmüyorduk.

* Kendinizi görüyordunuz?

Ee, tabii ki ama karanlık var. Yine böyle göz gözü görmüyor zifiri karanlık. Bir gram ışık süzmesi yok içeriye doğru.

* Evet.

Ondan sonra aynen dediğim gibi geriye doğru çekilmeye başladık. Ama bu dediğim gibi oldu Kenan abi. İple kalkmadık bir, asansör kaldırmadı iki. Yani bunu sana garanti ederim bu oldu. Ondan sonra geriye doğru şöyle söyleyeyim bir 50 metre, 30 değil daha fazla 50-60 metre böyle labirent gider gibi geriye çekildik.

* Geriye doğru?

Geriye doğru.

* Peki sandalyelerle birlikte mi?

Sandalye ile birlikte bak o garanti"

* Allah allah..

Sandalyeler altımızda ondan sonra yavaş yavaş indi ve durdu. Zaten ortaya kadar inmişti. Ondan sonra biz aynen girdiğimiz gibi merdivenlerden aşağıya indik.

* Evet.

Orada bizi yabancı bayanlar karşıladı. Bir odaya alındık. Odada 'biraz beklerseniz David Copperfield sizinle tanışacak' denildi. David geldi, elinde şemalarla olayı anlattı.

* Neymiş o şemalar?

İşte olayın nasıl gerçekleştiğini.

* Nasıl gerçekleşmiş peki olaylar?

Sana anlattığım gibi bize aynen bunu anlattı. 'Önünüze platform geldi' dedi. Çekildiğimiz koridoru gösterdi. Bu şekilde anlattı. Ondan sonra 'Biz iki yıldır buna uğraşıyoruz' dedi.

* Ayna ne işe yaramış peki?

Bir yansıtıcı herhalde. Böyle seyirciye doğru, piramit şeklinde. Yani piramitin bir yanı diyeyim sana.

* Peki sandalyelerle geriye gittiğinize göre, bizim gördüğümüz boş sandalyeler neyin nesi?

Katlamalı sandalye olabilir, bilmiyorum. Biz geriye çekilirken altımızda taban yoktu. Ayağımız bir şeye basmıyordu. Oradan başka sandalyeler çıkmış olabilir. Yani bu benim kendi mantığım onu açıklamadı tabii.

* Tamam sonra nerede aydınlandınız?

Kuliste. O dediğim bekleme salonunun önünde.

* Yere indiniz.

Yere indik. Ama çok yumuşak indik yani.

* Allah Allah..

Ondan sonra içeri geldi, bizimle tanıştı. Benimle şakalaştı. 'Albümüm çıkıyor size gönderirim' dedim. Kimseye söylememiz için söz istedi. Sonra dışarıya çıktık.

* Şemada dikkatinizi çeken bir şey var mı?

Şemada bizim oturduğumuz platform şeffaf olarak çizilmişti.

* Nasıl yani?

Bizi geriye önce çektiler, çünkü biz alkışları gittikçe az duymaya başladık. Sonra sahne ve seyirciden hiç ses gelmez oldu. Yani çok geriye gittik. Bizim kaybolmamız geriye giderek oldu. Sizin gördüğünüz boş sandalyeler, ya katlanabilir sandalyeler ya da bir görüntü. Çünkü biz geriye çekilirken altımızda herhangi bir taban yoktu. Bir yere basmıyorduk. Sadece karanlıkta oturduğumuz sandalyelerle geriye çekildik.

VE İŞİN DOĞRUSU
Geceyarısı kafam karıştı. Hikaye beni çok etkilemişti. 'David büyük adam, büyük sihirbaz. İnanılmaz bir teknik kullanıyor olmalı' dedim kendi kendime. Sonra uyumuşum.

Ertesi gün öğleden sonra telefonda Atilla Taş... Biraz mahçup, biraz çekingen..

Abi, vicdanım rahat etmedi.

* Ne için Atilla?

Dün gece anlattıklarım var ya abi onun için. Onları David öyle anlatmamızı istedi. Yoksa olay öyle değil abi.

* Peki olay nasıl Atilla?

Abi biz sandalyelere oturduk. Elimize fenerleri verdiler. Sonra perde kapandı. Kapanır kapanmaz, daha o saniye hemen arkamızdan yabancı bir kadın perdeyi açarak 'Kalkin kalkin' diyerek bizi arkaya götürdü.

* Vay be... Bizim o anda dikkatimiz bezin içinde yanan ışıklarda. Hiçbirimiz bundan şüphelenmedik.

Olay bu işte abi. Basit mantık. Biz ne havaya kalktık. Ne fener salladık. Kadın bizi arkaya götürdü. Fener benim elimde kaldı. 5 dakika sonra David geldi. Bizimle tanıştı. Ve soran olursa olayı yukarıdaki gibi anlatmamızı istedi. Özür dilerim abi. Sana gerçekleri anlatmak istedim. Sana da yalan söyleyemezdim. Vicdanım el vermedi.

Dünyanın en ünlü sihirbazının kaybetme numarası meğer bu kadar basitmiş. Şaştım kaldım. Biz teknoloji ile kafa yorarken, 'vinçle taşındılar, uzay teknolojisi ile uçtular' derken David bu kadar basit bir numara yapıyormuş.

Helal olsun...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır