kapat

10.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Milenyumda kadın siyasetçiler...


"Kabul günü"ne gitmesi gereken kadınlar Meclis'e gidince ne olur?

KEK (Karma Ekonomik Komisyon) toplantısını çay içilip, kek yenen bir toplantı sanan kadınlar Meclis'te olur!

"Bunu da nereden çıkardın?" diyeceksiniz. Ne yazık ki böyle parlamenterlerimiz var. Bir kadın gazeteci olarak bunları yazmak ağır geliyor ama bunlar da ülkemiz siyasetinin gerçekleri.

***

Schopenhauer, "Dünyada; şeytanların boynuzlarla, delilerin de çıngıraklarla ortaya çıkmalarını bekleyenler, her zaman onların kurbanı ya da oyuncakları olacaklardır," demiş. Yaşamak zorunda kaldığımız her şeyi "kader" diye kabullendiğimiz sürece değişim çok uzağımızda kalıyor.

Sonuçta, bizden olmayan, bizi anlamayan, bizim için çalışmayanlar bizi yönetiyor.

2000'li yılların esintisi, arabaların rengini gümüşe, kadınların saçlarını da kızıla dönüştürürken, "üçüncü bin yılın kadın siyasetçi modeli nasıl olacak?" merak ediyoruz.

Kuşkusuz gözümüzü açıp kapadığımızda, 2000'e adım attığımızda, hemen hiçbir şey değişmeyecek.

Ancak şunu da söylemeliyiz ki, önümüzdeki 15-20 yılda gerçekleşmesi beklenen değişimlerin sinyalleri gelmeye başladı.

Peki 2000'li yılların kadın siyasetçileri nasıl olacak?

Hâlâ bir avuç kadın siyasetçi mi siyaset sahnesinde olacak?

Kadınlar partilerde vitrin oluşturmanın dışında var olabilecekler mi?

***

Siyasetteki kadınlar birbirlerinin ayağını kaydırmak yerine, siyasette varlık göstermenin yapıcı yollarını bulabilecekler mi? Siyasi partilerin kadın kolları çay ve kermes düzenlemenin dışında faaliyet gösterecek mi? Kadın siyasetçiler yalnızca kadın konularında değil, her alanda söz sahibi olabilecekler mi? Partilerdeki "sarışın kadın sendromu" yenilebilecek mi?

"Bir kadın başbakanımız oldu da ne oldu?" söylemi değişecek mi?

Kısacası tüm bunların değişmesini istiyoruz. Siyaset sahnesindeki değişimlerin göstergeleri ortada. 1995'ten sonra Avrupa ülkelerinde kadın siyasetçi rüzgârı esti. Bu rüzgârın arkasında örgütlü kadın gücü vardı.

21'inci yüzyıl, sivil toplum örgütlerinin yüzyılı olacak. Bunu ben değil, dünyayı yönetenler söylüyor.

***

Önümüzdeki hafta AGİT Zirvesi İstanbul'da toplanıyor. Zirveye sivil toplum örgütleri de davetli. Bu örgütlerin arasında kadın örgütleri de var.

Zirvede, daha çok kadın siyasetçiyi Meclis'e göndermeyi hedefleyen KA.DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) de var.

"Erkek Meclis"lerinde kadınların sayısı hâlâ çok az, ama değişimin ayak sesleri duyulmaya başlandı.

Yukarıda yazdığım kadın siyasetçi modellerinin değişmesi, örgütlü kadın gücünün elinde. 21'inci yüzyıl bugüne kadar evinde yararlılık gösteren milyonlarca kadının, toplumda da aynı yararlılığı gösterdikleri bir yüzyıl olacak.

FINDIK VAR DA...
Aganigi-naganigi reklamı çok tuttu. Kara bıyıklı satıcının cinsel çağrışımlar uyandıran cümlesi herkesin dilinde. Zaten Viagra çıktığından beri bu konuları daha rahat konuşuyoruz. Hazır konu açılmışken, fındık ile ilgili bir derdimi paylaşmak istedim.

Memlekette fındık var da yemiyor muyuz? Aslında yanlış sordum. Niye yeterince fındık ezmesi üretmiyoruz? Fındık ezmesi üretsek, daha çok fındık tüketmiş olmaz mıyız? Yoksa biz fındık ezmesi üretiyoruz da başkaları mı yiyor?

Fındık ezmesi müptelası biri olarak piyasadaki iki firmanın peşinde koşmaktan bıktım. İki markanın da dağıtım sorunu var. Marketlerde yerli-yabancı çeşit çeşit kakaolu karışımlar bulunurken fındık ezmesi bulunmuyor. Fındık ezmesi üretenler artsa, fındık ezmesi reklamları da yapılsa, marketlerin raflarında fındık ezmelerini kolayca bulsak ne iyi olur.

HINCAL ULUÇ'A ÖZÜR
DAVID COPPERFİELD Türkiye'ye "kaybetmeye" geliyor. Ben de kendimi internette kaybettim. Ve hata yaptım. Hıncal Uluç hatamı yazarken çok kibar davranmış.

Kendisinin köşesinde yazan Hakan ve Utku'nun "Mektup" başlıklı yazılarının bir bölümünü internetten bulup saklamıştım.

Yazıyı bir hafta elimde tuttum. Teknik nedenlerle yazımı üç gün önceden geçmek zorunda olduğum için de Hıncal Bey'in köşesindeki yazıyı okumama rağmen yazımı değiştiremedim.

Doğrusu, Copperfield ile ilgili yazıyı önceden okumuştum ama nerede okuduğumu hatırlamıyordum. (Kullandığım alerji haplarından olsa gerek) Hıncal Uluç haklı olarak sinirlenmiş.

Genç bir meslektaşı olarak daha özenli olmam konusunda beni uyardığı için teşekkürler.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır