"... Esas itibariyle tetkik olunursa bizim görüşlerimiz -ki halkçılıktır- kuvvetin, kudretin, hakimiyetin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Ve şüphe yok ki, bu dünyanın en kuvvetli bir esası, bir prensibidir. Elbette böyle bir prensip en koyu sosyalist prensipleriyle çatışmaz..."
1 Aralık 1921- Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin sosyal karakterini açıklarken yaptığı konuşmadan:
"... Sosyal doktrin itibariyle biz hayatını, istiklalini kurtarmak için çalışan işçileriz, zavallı bir halkız. Binaenaleyh, her birimizin hakkı vardır, yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı elde ederiz. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak olarak geçirmek isteyen insanların bizim sosyal bünyemiz içinde yeri yoktur, hakkı yoktur. O halde ifade ediniz efendiler. Halkçılık, sosyal düzenini, emeğine hukuken dayatmak isteyen sosyal bir doktrindir..."
1 Mart 1922- Büyük Millet Meclisi'nin 3. toplantı yılını açarken yaptığı konuşmadan:
"Türkiye'nin sahibi ve efendisi kimdir? Bunun cevabını derhal birlikte verelim:
Türkiye'nin hakiki sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin iktisadi siyaseti bu asıl amacı sağlamaya matuftur.
Efendiler, diyebilirim ki, bugünkü felaket ve sefaletin tek sebebi, bu gerçeğin gafili bulunmuş olmamızdır.
Filhakika 7 asırdan beri cihanın dört bir köşesine sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve 7 asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna mukabil daima tahkir ve tezlil ile mukabele ettiğimiz ve bunca fedakârlık ve ihsanlarına karşı nankörlük, küstahlık, cabbarlıkla uşak seviyesine indirmek istediğimiz, bu gerçek sahibin huzurunda bugün utanç ve saygıyla hakiki durumumuzu alalım."
17 şubat 1923- İzmir İktisat Kongresi'ni açarken yaptığı konuşmadan:
"... Arkadaşlar, kılıçla fetihler yapanlar, sabanla fetihler yapanlara mağlup olmaya ve sonunda mevkilerini bırakmaya mecburdurlar. Netekim Osmanlı Saltanatı da böyle olmuştur. Bulgarlar, Sırplar, Macarlar, Romenler sabanlarına yapışmışlar, varlıklarını korumuşlar, kuvvetlenmişler; bizim milletimiz de böyle Fatihler'in arkasında serserilik etmiş ve kendi ana yurdunda çalışmamış olmasından dolayı bir gün onlara mağlup olmuştur..."
21 Haziran 1935- Kendisiyle özel olarak konuşmaya gelen Gladys Baker'e verdiği demeçten:
"... Şuna da kaniim ki, eğer sürekli barış isteniyorsa, kitlelerin durumunu iyileştirecek, milletlerarası önlemler alınmalıdır. İnsanlığın heyet-i umumiyesinin refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir..."