AÇIL SEZEN - METE TANSU

Türkiye'nin geleceğe dönük en büyük güvencesi gençler. Ve Türk gençleri artık eskisi gibi pasif, kendilerine verilenle yetinen, araştırmayı bilmeyen yapılarından sıyrılalı çok oldu. Artık bilgiyle içiçe yaşıyorlar. Zamanın değerini biliyorlar. Teorik bilgiyi pratiğe dönüştürmenin yollarını arıyorlar. Marmara Üniversitesi bünyesinde, bir grup genç tarafından kurulan Marmara Society, gençlerin bilincini kanıtlayan öğrenci kulüplerinden biri. 35 aktif üyeleri var. O kadar idealistler ki, kazançlarıyla hocaları vakıf üniversitelerine geçmesin diye onları rahat ettirmeye çalışıyorlar. Amaçlarını ve başarılarını kulübün başkanı Emre Başoğlu ve diğer üyeleri ile konuştuktan sonra daha iyi anladık...

Marmara Society sosyeteyi mi tüm öğrencileri mi temsil ediyor?

Tabii tüm öğrencileri. Society, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi bünyesindeki ilk kulüp. Temeli 1991 yılında atılmış, ancak bir süre sahipsiz kalmış. Ama 1996'dan sonra başarılı bir çalışma sürecine girdik. Ben şu anda son sınıftayım, ikinci sınıftan bu yana kulüp için çalışıyorum. Buradaki arkadaşlarımın çoğu da öyle.

Kulübün faaliyetleri neler?

Bir öğrenci kulübü ne yaparsa biz de onları yapıyoruz. Ekonomi ve iş dünyasıyla bağlantılı panel, seminer, iş gezileri ve sohbet toplantıları düzenleyerek öğrencileri konularında uzman isimlerle bir araya getirmeye çalışıyoruz. Böylece iş hayatında başarılı olan isimlerin başarı anahtarlarını alabiliyoruz.

Sizin bölümdeki öğrenciler biraz 'zeki' oluyor. O nedenle iş dünyasının size bakışı da biraz farklı...

Doğru. Fakülteye bağlı İngilizce İktisat, İşletme, Uluslararası İlişkiler bölümlerine, üniversite sınavında ilk bine giren öğrenciler alınıyor. Dolayısıyla iş dünyasının gözü de buradan çıkan mezunlara yöneliyor.

İş dünyasıyla öğrenciler arasındaki köprüyü de siz sağlıyorsunuz...

Evet. 1996'dan bu yana, içinde firmalarla ilgili her türlü bilginin bulunduğu bir Firma Rehberi çıkarıyoruz. Tamamen kendi çabamızla firmalarla görüşüyoruz. Onlardan aldığımız parayla bu rehberi çıkarıp, kulübe bütçe sağlıyoruz. Çünkü kulübe ayrılan başka hiçbir kaynak yok. Kendimiz kazanıp kulüp için harcıyoruz. Dekanımız ve rektörümüz de bizi denetliyor. Bu işi hiçbirimiz kişisel çıkar için yapmıyoruz. Hepimiz tamamen kendimizi geliştirip faydalı olmak için buradayız.

Artan parayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Biz bir devlet üniversiteyiz. Ve bizden vakıf üniversitelerine büyük bir beyin göçü var. Birçok değerli hocamızı bu nedenle kaybettik. 'Bari kalanların isteklerini yerine getirelim' diyoruz. Örneğin hocalar derslerin verimli geçebilmesi için bilgisayar istiyor. Ama okulun bunu karşılayabilme şansı yok. Burada devreye giriyor ve 'bütçe fazlamızla' okula bilgisayar alıyoruz. Kulüp geçen yıl 20 milyar lira kazandı ve okula birçok şey kazandırdı. Belki beyin göçünü böylece önleyebiliriz biraz. (İnanabiliyor musunuz, bütçeleri fazla veriyor, bunu ekonomi kurmaylarına göstermek gerek...)

Kariyer günlerini de siz düzenliyorsunuz...

En önemli etkinliklerimizden biri kariyer günleri. Çünkü firmalarla öğrencileri buluşturup, arkadaşlarımızı gelecekte çalışabilecekleri şirketlerle bir araya getiriyoruz. Geçen yıl 38, bu yıl 35 firma katıldı. Tabii ekonomik kriz sayıyı biraz düşürdü, ama bizim görüştüğümüz şirket sayısı arttı.

Peki bu çaba tatlı bir anı olarak geçmişinizde mi kalacak?

Hayır. Kulüpte bir bilgi devamlılığı sağlamaya çalışıyoruz. Örneğin ben son sınıftayım, gelecek sene yokum. Ama benimle çalışan arkadaşlarım var. Yönetim Kurulu üyelerini de daha çok birinci sınıflardan seçiyoruz ki, bizimle çalıştıkları süre içinde kulübün işleyişini öğrensinler. Çünkü bizden sonra yönetim onların olacak.

Mezun olduktan sonra kulübün için ne yapacaksın?

Bu kulübün gelişmesinin tek yolu, mezunlarının iyi yerlerde işe girip iyi şartlar altında çalışması. Finansmana ihtiyacımız var ve bulabilmek için tek yol mezunlarımızın bize verecekleri destek. Şu ana kadar mezunlardan pek destek göremedik. Ama onları da bir çatı altında toplamak için çabalarımız var.