kapat

16.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Bağlılık mı, bağımlılık mı?


Yanyana olun ama çok da yakın durmayınÇünkü tapınakları ayakta tutan sütunlar, bir diğerinden uzak dururlar. Halil GibranBu mektubu 21 yaşında, üniversiteli bir genç kız yazmış.

"Neden bir kadınla bir erkek beraber olmaya başladığında hayatından, özgürlüğünden vazgeçmek zorunda kalan taraf hep kadın oluyor? Alttan alması, özveride bulunması istenen hep kadınlar?

Kendi yaşamış olduğum bir ilişkiden söz etmek istiyorum. Erkek arkadaşımla ayrı şehirlerdeyiz, o nedenle sadece telefonla görüşebiliyoruz. Okul gezileri, bölüm yemekleri oluyordu. Ben bunlara gitmek istediğimde hep karşı çıkıyordu.

Beni sevip, kıskandığını, ileride nasıl olsa birlikte gezeceğimizi söylüyordu. Bu nedenle sık sık tartışıyorduk ve hep o "haklı" çıkıyordu. Sonunda bu kısıtlamalar sevgimi tüketti.

Kişiliğime zarar vermeye başladı. Kafam iyice karışmıştı. O bensiz bir yere gitmek istemediğini söylüyordu, oysa ben onu sevmeme karşın arkadaşlarımla da buluşmak istiyordum. Acaba onu sevmiyor muydum?

Bence değil. Şimdi ondan ayrıldım ve çok huzurluyum. Bu yaşlarda görecek, öğrenecek çok şey var. Kendimizi geliştirmeliyiz. İlişki içinde olanlar birbirlerini kısıtlamak yerine teşvik edici olmalılar."

***

Ne kadar haklı! Genç kızın yakındığı biçimde davrananlar sanırım "bağlılık" ve "bağımlılık" kavramlarını karıştırıyorlar. İki genç insan bir araya geliyor, birbirlerini seviyorlar ama doğal olarak ayrı kişilikleri, değişik zevkleri var.

Şimdi, bu iki insan bir diğerinin kişiliğine, gelişimine, mesleğine, sevdiği konulara, arkadaşlarına saygı gösterirse, her ikisi de hem kendi hayatını sürdürmeye devam edecek, hem de birliktelikleri bu farklılıklar nedeniyle daha da renklenerek sürecektir.

Buna ben, bağlılık diyorum. Sevgi ve birbirine saygıyla örülmüş bir bağlılık.

Öte yandan, bir birliktelik içine girilince bir tarafın, ki bu çoğu kez genç kız ya da kadın oluyor, bir süre sonra arkadaşlarıyla buluşması, giyimi-kuşamı, çalışma saatleri, zevkleri sorun olmaya başlıyor.

"Arkadaşlarınla buluştun, demek ki onları bana yeğliyorsun," "İşin mi önemli, ben mi? Eve gelince seni bulmak isterim," demek ya da "Biliyorsun ben baleden haz etmem," deyip, genç kızın veya kadının da gitmemesini istemek ve bütün bu tek taraflı arzulara genç kız ya da kadının uymasını beklemek...

İşte, bu tür bir davranış sergileyen ilişki biçimine de ben, bağlılık değil bağımlılık diyorum.

Filmi biraz geriye sararsak, aynı açmazları aile ilişkilerinde de görüyoruz. Kendisinin değil, ailesinin isteği doğrultusunda gelecekle ilgili kararlar almak; sırf ailesini düşünerek onların dizi dibinde mutsuz bir yaşam sürmek aileye bağlılık değil, bağımlılıktır.

Öte yandan, geleceğiyle ilgili kararları kendi yetenekleri ve arzuları doğrultusunda alıp, belki onlardan uzakta ama mutlu bir yaşam sürdürüyor olmak ve hele de buna ailenin, "Önemli olan evladımızın mutluluğudur," diyebilmesi, ailenin çocuğuna saygı duyduğunun göstergesidir.

Böyle bir ortamsa sevgiyi besler ve herkes hem kendi hayatını sürdürür, hem de ilişkiler düzgün ve sağlam yürür.

Ne zaman birinin bir sorunu olsa, aile hemen kenetlenir. Sevinçte ve üzüntüde dayanışma yaşanır. En güzeli de, bu bir görev olduğu için değil, aralarında gerçek bir sevgi ve saygı iklimi olduğu için gerçekleşir. İşte bu, hakiki anlamda aile bağıdır.

***

O nedenle gençler, özellikle de delikanlılar ilişkilerinde ya da evliliklerinde gerçek mutluluğu ve sevgiyi yaşamak istiyorlarsa, her şeyden önce kendilerine şu soruyu sormalıdırlar: "İlişkilerimde bağlılık mı bekliyorum, bağımlılık mı?"

Sonra da, mutluluk ve sevgi istediklerini varsayarak, düşünce ve davranışlarında daha olgun, daha kendine güvenen kişiler gibi olmaya gayret etmeliler. Yani büyümeliler artık!!!

Bu noktada şunu eklemeden geçemeyeceğim. Pek çok olumsuz örneğe karşın yeni kuşakta çok hoş şeyler de yaşanıyor.

Eşlerinin meslek başarısıyla gururlanan genç erkekler; "hayat müşterektir" diyerek eşi duşunu alırken sofrayı hazırlayabilenler; "Ben klasik müzikten hoşlanmıyorum ama sen konseri kaçırma," diyebilenler... Kısaca, sağlam ve sağlıklı bağların, sevgiyle saygı birlikteliğinden kaynaklandığının bilincinde olanlar...

Onların sayılarının hızla çoğalmasını dilerken, tüm gençlere mutlu beraberlikler diliyorum...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır