kapat

07.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
GÜLAY GÖKTÜRK(gokturk@turk.net )


Temiz basın

Bir zamanlar PKK'lıların iş adamlarından haraç topladığı bilinir, zaman zaman listeler açıklanırdı. O PKK'lılardan çoğu bugün yargılanıyor.

Türkiye'nin önde gelen reklam ajanslarından Güzel Sanatlar Ajansı'nın ortaklarından Yiğit Şardan'ın anlattıklarına bakılırsa, Star Gazetesi'nde yaşanan olayın bundan bir farkı yok. Onlar da iş dünyasından şantajla, reklam adı altında haraç toplamaya kalkmışlar. PKK'lı teröristin elinde silah, onların elinde bir gazete var...

Bir gazetenin tehdit ve şantaj silahı haline gelişi ilk kez bu kadar somut biçimde gündeme geliyor ve basının "kirli yüzü" bu kadar inkar edilemez biçimde gözler önüne seriliyor.

Ama hepimiz biliyoruz ki, medyadaki hastalık bu tip mafyöz davranışlardan ibaret değil. Dördüncü kuvvetin, bu kuvvetini nasıl kullandığını bütün boyutlarıyla tartışması gerekiyor.

***

Yanlış yazmak kadar yazmamak da manipülasyondur.

Görmek kadar görmemek de...

Büyütmek ya da küçültmek de...

Gazetenin mutfağındaki her gazeteci, bir günde onlarca konuda "tutum" alır, taraf olur. Atılan her başlık, bir tutum almalıdır. Olayın çeşitli boyutlarından birinin seçilip ön plana çıkarılmasıdır ve elbette sübjektiftir. Yazıişleri, buruşturup çöp kutusuna attığı her haberle; attığı her başlıkla toplumu yeniden şekillendirir. Bir haberi tek sütuna küçültmekle ya da sekiz sütunluk bir önem atfetmekle, okuruna, "bak bunu önemse", "bu habere aldırma" mesajı verir.

Gazetelerin tarafsız olması, mümkün olmadığı gibi şart da değildir. Gazetecinin tutum alması, taraf tutması doğaldır. Bütün mesele, bu tutumu belirleyen şeyin gazetecinin kendi doğruları mı, yoksa menfaatleri mi olduğudur.

Bir zamanlar televizyonumuz tek kanaldı. Bu tek kanalın da devletin sesi olması doğaldı. Şimdi televizyonumuz özelleşti. Ama özelleşmeye paralel bir sivilleşme yaşayamadı. Ekonomik olarak özelleşen medya, güç ilişkilerinin yaşanış biçimi bakımından büyük ölçüde devlet politikalarına endeksli kaldı. Bir başka deyişle, esas olarak sivil toplumun değil, politik toplumun bir parçası oldu.

Bugün basının sivilleşmesi, toplumun sesi olması diye bir sorunumuz var. Toplumun sesi olmak, tek sesli olmak değildir. Çünkü toplum homojen değildir. Bir yayın organı, sayfalarında toplumun farklı kesimlerinin seslerini yansıtabileceği gibi, farklı yayın organları toplumun farklı kesimlerinin sözcülüğüne soyunabilir. Sonuçta bir bütün olarak medya, toplum kadar çeşitli, toplum kadar renkli ve çok sesliyse o ülkede özgür ve sivil bir medyadan söz edilebilir.

***

Bir kurumda temizliğin başlaması için kirlenmenin diz boyunu geçip gırtlak hizasına ulaşması gerektiğini birçok örnekle yaşadık.

Susurluk, devlet içindeki derin dehlizlerde akan lağımın taşmasıydı.

Kızılay'ın bir dinozorlar çiftliği olduğunun inkar edilemez biçimde ortaya çıkması için, körfez depreminin yaşanması gerekti.

Bu travmalar, kitle bilincinde sıçramalara, radikal sorgulamlara yol açtı.

Şimdi, Star'daki şantaj olayıyla su yüzüne çıkan tablo, medya için çamurun gırtlağa dayandığı nokta olabilir mi acaba? Temiz basın için bir tetikleme etkisi yaratabilir mi?

Bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa o da şu: Eğer Türkiye'de yeniden yapılanmanın gereğinden söz ediliyorsa, böyle bir şeyin temiz basın olmadan gerçekleştirilmesi mümkün değil.

Basının da, politik toplumun dördüncü kuvveti olmaktan çıkıp sivil toplumun birinci kuvveti haline gelmeden bu görevi yerine getirmesi mümkün değil.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır