"Depo" demeye bin değil, yüz bin şahit bile yetmeyecek sundurma altlarıyla; damı akıntılı, sıvaları dökülmüş, özensiz ve bakımsız sözde ardiye yapıları; felaket dönemlerinde yabancı ülkelerden gönderilmiş ve ambalajı bile açılmamış dış yardım yığınlarıyla tam bir kepazelik panayırı gibiydi...
Uğur, elini uzattığı her köşeden bir rezalet belgesi çıkarıyordu. Ta 1939'da Erzincan depremi için Fransa'dan gönderilmiş gazlı bez paketlerinden tutun da, tansiyon aletlerine, kan alma tüplerine, tekerlekli hasta sandalyelerine dek..
Her şey karmakarışık oraya buraya fırlatılmıştı. Ve ne felakete uğrayanlara gönderilmişti, ne hastanelere verilmişti; ne de kurumun sahip olduğu çeşitli malzeme stoklarının bir envanteri çıkarılmıştı.
Uğur Dündar'ın programını izlerken yüreğim karıncalanmadı, desem yalan olur ama; çok şaşırdım, dersem de yalan olur.
O dönemlerin Meclis Başkan Vekilleri'nden biri, bir pazar sabahı batı tipi tabutlardan birini, bir kamyonetle evine gönderirken; ben de bir gün önceki tutanakları gözden geçirmek için Meclis'e gidiyordum.
Meclis Başkan Vekili'nin batı tipi tabutu ne yapacağını sormuştum kamyonetin şoförüne..
Tabutun cilalı tahtalarından kitap rafı yaptıracakmış evine...
Bakanlıkların, genel müdürlüklerin, hastanelerin, büyükelçiliklerin, vilayetlerin, kaymakamların bodrum katları şöyle bir gözden geçirilse...
Türkiye'nin çok başka bir yüzü çıkar ortaya..
Düzensizliği, özensizliği, sorumsuzluğu, savurganlığı v.s..
Toplatılmış kitapların Ankara'da hangi çürük çarık depoların içine karmakarışık, tepeleme yığılmış olduğunu hiç kimse araştırmış mıdır?
Oralarda çok başka bir yüzünü görürsünüz egemen kadroların..
Düzensizlik, sorumsuzluk, özensizlik salt egemen kadrolara da özgü değildir...
Söz aramızda evlerimiz başka türlü müdür? Hele darmadağınık genç kız odaları..
Hele kitap meraklısı bir ihtiyarın ölümünden sonra eskicilere satılan kitaplar...
Şark insanı, sadece dış görüntüye ve abartılı övünmelere meraklıdır. Tıpkı vitriniyle gözboyamaya çalışan pasaklı bir lokantacı gibi..
Vitrin albenilidir ama mutfakta sıçanlar cirit atar..
Uğur Dündar'ın ekranlara taşıdığı Kızılay depoları, aynı zamanda bizim ülkenin de iç yüzü, daha doğrusu gerçek yüzüydü.