Bütün ihtimaller

Hayatta herkesin bir çıkarı var. Bundan da doğal bir şey olamaz. Mantıklı yapıldığı zaman kimse de bir şey diyemez. Ama, işte bu "ama" denildiği zaman, kafalarda hep soru işareti, güvensizlik, suçlamalar, tartışmalar, sonunda infilak.

Her tarafta var. Hele bazı şeyler oturana ve sular durulana kadar bu işler çokça konuşulur. Avrupa bunları aşalı yıllar oldu, biz yeni geldik, başladık. Herkes karşıdakine atıyor, ama aynaya bakmıyor. Fenerbahçe-MTK maçından sonra canlı yayında Ogün Altıparmak ile yorum yapıyoruz. Yayın bitiyor, Ogün Altıparmak hışımla yerinden kalkıyor, "Bu Rıdvan, Oulare'den komisyon aldı, hesabını soracağım arkadaş" diyor. Ani bir şekilde şöyle bir düşündüm, Ogün Altıparmak da menajer... Hem de gazetede yazı yazıyor. Demezler mi, "Bu nasıl iş arkadaş" Menajer olarak sana bağlı olan teknik adam ve futbolcuları gazetende göklere çıkartmaz mısın? Veya rakip menajere bağlı aynı şahısları yerin dibine sokmaz mısın? Tuhaf işler değil mi, arkadaşlar?

***

Rıdvan Fenerbahçe'nin başına getiriliyor. Hedef Fatih Terim yaratmak. İyi güzel de, Fatih Terim Galatasaray'ın başına geldiğinde Florya'da kapıdaki bekçilere kadar iniyor, onların işine son veriyor. Mantığı şu, "Eğer ben sorumluysam, tepeden tırnağa ekibimle çalışırım arkadaş" diyor. Üçüncü yılı Galatasaray'da, şu anda dördüncüye gidiyor. Üç yıldır da şampiyon olmuş. Kulübün fazla parası da yok. Rıdvan'ın çok dert yandığı akbabalar, özellikle Fatih'in cellatları hergün sütunlarında giyotinle dolaşıyorlar. Ama Fatih başarılı oluyor.

***

Rıdvan dert yanıyor, "Fenerbahçe'nin yanından geçmeyin" diye. İyi, güzel de Rıdvan, sana "tam yetkilisin" dediler. Geldiğin günden evvel Cemil'i zaten idari menajer yaptılar. Sen de bu işe sıcak bakmıyordun. "Gık" diyemedin. Sen bazı şeylerin üzerlerine gittin, bu sefer o gittiklerin Ali Yıldırım'a, oradan Aziz Yıldırım'a uğradılar.

Bütün bunları yaparken, kendin de kararsızlıklar yaptın. Futbolculuğunu, teknik adamlığına karıştırdın. O iş bitti Rıdvan... Çok büyük futbolcuydun, orada kaldı. Şimdi teknik adamdın. Buradaki tavrını tam koyamadın. Oulare'yi sen de okeylemedin, sonra gittin, aldın. En önemlisi takım fizik olarak sahada tam randımanla oynayamadı.

***

"Ben dadı değilim" diyorsun. "Niye futbolcuyla beraber kampta yatayım." Çok ani bir sorun olsa, o sorunu sen çözeceksin. Yoksa gece yarısı Cemil'i veya Ali Yıldırım'ı veya Aziz Yıldırım'ı futbolcu aramayacak. Hep futbolcunun başında olacaksın. Eğer Aziz Yıldırım'ın, Ali Yıldırım'ın, Cemil'in takıma karışmasını istemiyorsan, akıl vermesini istemiyorsan, tartışmak istemiyorsan, bütün ipleri birinci günden eline geçirecektin. Son gün sana Aziz Yıldırım, "Ogün'ü oynat" dediğinde, kafana göre işi bitirmiştin. Ama sen hâlâ Fenerbahçe teknik direktörüydün. O kampa gidecektin, onlarla yatacaktın, onlarla kalkacaktın. Ertesi günü o takım galip gelip, sonra ayrılacaktın. Bu gözükenlerden biri... Ama milletin ağzı torba değil. Neler söylüyorlar, ne fakslar çekiyorlar.

***

Mustafa Denizli de ayrı bir alem... Almanya kadrosunu açıklıyor, Oktay kadroda... Sevgili Denizli, sen bu çocuk Beşiktaş'ta iyi oynarken bile almıyordun, tartışıyordun. Çocuğu Siirt'te devamlı izliyorsun galiba, antrenmanları dahil. Almanya maçında oynatırsın, bir de gol atar, Türk futbolu da kurtulur, milli takım da, sen de... Acaba bu Şifo Mehmet de Jet-Pa'ya gitse, sanki onu da milli takıma çağıracakmışsın gibi bir his var içimde... Tuhaf geliyor bana Denizli... Ama sen de haklısın. Yarın Almanya'da ne olacak belli değil... Her kapıyı açık bırakmak lazım. Kadroyu yaparken çok ihtimalleri (!) göze almak lazım. Dedik ya, her taraftan aynıyız. Kimsenin kimseye fazla bir şey söylemeye hakkı yok.