kapat

23.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
"Evlenmek istiyorum"
Oyuncakları olmasını, şaka yapmayı, oyunlar oynamayı, kitap okumayı seviyor... Alışveriş içinse çıldırıyor... İzel, tipik, evcimen bir boğa... Evinde olmayı çok ama çok seviyor ve artık kendine has bahçeli, kırmızı panjurlu bir evi ve bir kocası olsun istiyor.

Yeni albümü ve yeni klibi ile farklı bir İzel çıktı karşımıza. O artık "ağlak" İzel olmaktan çıkıp, biraz seksi, hareketli, kıpır kıpır bir İzel olma yolunda. Pek çok kişi tarafından albüm çok sevildi. Biz de onun sevdiklerini merak ettik ve randevulaşıp, en sevdiği mekân olan evinin yolunu tutuk.

Bizi İzel'in annesi karşıladı ve sohbetimiz boyunca bizi bir güzel besiye çekti. Geleceğimizi duyunca poğaçalar, çaylar yapmış kadıncağız. Çok sıcak, sevecen, İzel'in her yerde anlattığı kadar var. Bir nevi 'gün' ortamında, sevdiklerini öğrenerek, İzel'i daha yakından tanıdık. Bu ailede sıcaklık ırsi galiba...

İzel için evi, en sevdiği mekân. Çünkü tipik bir boğa burcu ve hâliyle son derece evcimen. Kendini huzurlu ve rahat hissettiği, özgürce davranabildiği için evini çok seviyor. Bir de kalabalığı sevmediği için... "Müziği sonuna kadar açabildiğim, istersem arkadaşlarımla oyunlar oynayabildiğim, istersem herkesi kovup, yalnız başıma kalabildiğim tek yer evim. Biz hep yoğun, kalabalık yerlerde olduğumuz için belki, kalabalığı pek sevmiyorum. Kuaförümü bile az bilinen yerlerden seçtim, gittiğim hep tenha cafe'lerdir. Ama yalnızlığı sevmiyorum. Yanımda mutlaka sevdiğim bir arkadaşım, annem, babam, biri olmalı..."

İzel, şimdiye kadar çizdiği o kırılgan, melankolik 'imaj'ın tersine sevdiği insanlarla birlikte olmayı, gülüp, eğlenmeyi çok seven genç bir kadın. Ama melankoliklik de yok değil hani...

"Tamam, biraz melankoliğim, biraz da romantik. Ama çok dayanıklıyımdır. Bana yakıştıralan bu imaj da herhalde romantikliğimden, duygusallığımdan ve şarkılarımından kaynaklanıyor olabilir. Ama son derece konuşkanımdır. Hatta bazen bayağı bir çenem düşer."

Koca bebek
Öyle silikon falan yaptırması hikâye, İzel koca bir bebek aslında. Üstelik muzır, koca bir bebek. Hem de etrafındaki insanlara sürekli şakalar yapacak, evini oyuncakla dolduracak ve bebek gibi konuşacak kadar... En çok sevdiği şeylerin başında ise sinema ve kitap geliyor. Bir de oyun oynamak. Aman öyle kumar falan değil, dedik ya o bir çocuk daha; sessiz sinema falan oynamaktan bahsediyoruz.

"Sinemayı ve kitap okumayı çok seviyorum. Hatta zaman zaman abartıp, iki ay hiç evden çıkmadan kitap okuyabiliyorum. Bir de oyunlar oynamayı çok severim: Okey, sessiz sinema, arkadaşlarıma bazı şakalar, kandırmacalar yapmak gibi... Biraz çocukluk var içimde. Çocukça şeyleri çok seviyorum. Oyuncağa ise çok düşkünüm."

Alışveriş canavarı
İzel kendini tam bir alışveriş canavarı olarak tanımlıyor. Çoğu zaman kozmetik, kıyafet ve kitap alımını abarttığının farkında. Alışveriş yaparken kişilik değiştirdiğini, sırf sahip olmak adına çok saçma sapan şeyler aldığını itiraf ediyor. Bir de annesi kızdığı için bazı şeyleri arabanın bagajına saklayıp, bir süre sonra yeni almış gibi çıkartacak kadar çok şey aldığını.

"Alışveriş manyağıyım aslında. Alıp da etiketini bile sökmediğim o kadar çok şeyim var ki. Bir şeyi beğendiğim zaman üstüme olsun, olmasın fark etmez, benim olmalı, ona sahip olmayım. Kozmetik merakım ise inanılmaz. Parfümeriye girdiğim zaman gözüm dönüyor, başka bir kişiliğe bürünüyorum. Yurtdışına gittiğimde, bir bavulla giderim dört bavulla gelirim. Annem kızdığı için, üç bavulu eve getirip, bir bavulunu arabada saklıyorum. Onu bir ay falan sonra yeni almış gibi çıkartıyorum. Moralim çok bozuk olduğunda, canım sıkıldığında kendime bir ruj alıp, inanılmaz mutlu olabiliyorum. İşte o zamanlarda 'alma' diyene de inanılmaz kızıyorum."

Panik atakta gerek!
Bir ara panik atak olan İzel, bu hastalığı atlatmanın enerjisiyle dolu. Yeni albümünün bir önceki albümüne oranla daha hareketli olmasını da bir açıdan panik atağı yenmesine bağlıyor.

"Panik ataktım. Bir de hipoglisemim vardı benim. O ara yeni öğrenmiştim. İkisi bir araya gelince, üzüntülü bir dönem atlattım. Medyanın da benimle çok uğraştığı, albüm olarak çok şanssız bir dönemdi. Her şey üst üste gelir ya aynen öyle! İşte o arada hastalıklarım oldu. Panik atak meslek hastalığı zaten. Herkeste var. Ama onu da atlattım. Belki de o yüzden bu kadar enerjik bir albüm yapmak istemiş olabilirim. Paniğim geçti, atağı kaldı galiba."

Bir koca ve bir ev...
İzel, kendinin de söylediği gibi, içinde bulunduğu camiaya ait değil. Her şeyi açık açık konuşma taraftarı. Öyle yüzbencilik yapamıyor. Neyse istediği ya da istemediği açık açık söylüyor. Hatta evlenmek istediğini söyleyecek kadar açık sözlü... Eee, artık sizde sağa sola bakınırsınız ha, şöyle eli ayağı düzgün bir damat adayı için.

"Benim en büyük özlemim bir aile kurmak. Çünkü ben aile hayatını seviyorum. Koca kadın olarak hâlâ ailemle yaşamamda bunun bir sonucu herhalde. Ya ben evlenmek istiyorum açıkçası. Var mı tanıdığınız? Benim yaşıma gelen kadınlarda olurmuş ya evde kalmışlık sendromu, bende de oluştu galiba...

En büyük isteğim, küçük de olsa bahçeli bir evimin, köpeklerimin, kocamın, çocuklarımın olması. Arkadaşlarımız gelsin, barbeküler yapalım falan... Böyle bir hayat istiyorum."

Evcimen, çocuksu olması ve bir yere ait olma hissine duyduğu ihtiyaç nedeniyle, içinde bulunduğu camiada çok yadırganmasına karşın ailesiyle oturmaya devam ediyor. Üstelik bu durumdan son derece memnun.

"Bana '30 yaşına geldin, neden hâlâ ailenle yaşıyorsun?' diye soruyorlar. Ama ben çok mutluyum. Bakılmak hoşuma gidiyor. Annemin sürekli üstüme titremesi, 'şunu ye, bunu iç' demesi çok güzel. Bir de sahipli hissediyorum kendimi.. Karışımdakinin beni sahiplenmesini seviyorum. Çok özgür ruhlu değilim. İlişkilerimde de öyle. Birine karşı sorumlu hissetmek benim çok hoşuma gidiyor. İşte 'aşkım, ben şurdayım, burdayım,' diye telefon açmak falan... Pek çok insan bunu yapmaktan hoşlanmaz ama ben seviyorum. Belki bir ilişkinin tüketilmemesi açısından tam tersi daha iyi belki ama ben asla tersi şekilde davranamıyorum. Birine bağlandım mı tam bağlanıyorum, kopmak çok zor oluyor. Her şeyi birlikte yaşamanın çok sağlıklı olmadığını biliyorum ama ben de zaten bu anlamda çok sağlıklı bir insan olmadığımı kabul ediyorum."

İzel, "Gene olsa gene aynı davranırım," diyor ama son ayrılığından sonra bir zamanlar yaptığı gibi halılarda sürünmediğini itiraf ediyor.

"Ayrılık oldu ama beni çok fazla üzmedi. Yani üzüldüm ama öyle kendimi yerden yere atmadım. Bu aşkın hiç bir dönemini "down" yaşamadığım için ayrılığım da öyle olmadı. Alışkanlık da var aslında, bunu da itiraf ediyorum. Eskiden yerlerde sürünürdüm. Öyle bir şey olmadı."

Yeni kasetinin koşturmacası arasında sevdiği ve isteği her şeyi öğrendiğimiz İzel'i (ve annesinin poğaçalarını) biz çok sıcak ve samimi bulduk. Ve annesine verdiğimiz pasta siparişiyle önümüzdeki günlerde İzel 2 röportajı yayınlamayı uygun bulduk. Bakalım!


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır