Dua edin de 80'e çıkmasın..

Emeklilik yaşını, söylüyorum.. "Çalışmayla aran var mı, yetmişine doyan var mı?" diye manasız bir atasözünü de izninizle araya sokuşturuyorum ki bıkıp usandığım bu spot yazma işinden bir an önce kurtulayım, diye..

Sabah sabah Anadolu Ajansı bir haber geçti.. Sakarya'nın Karasu ilçesinin Gümüşoluk köyünden 78 yaşındaki bir dede, evlenmesine karşı çıkan iki torunundan birini av tüfeği ile vurup öldürmüş, diğerini de yaralamış..

Haberde mufassal tavsilat var.. Oralara sonra geleceğim..

Haberin daha başlığını okur okumaz ilk tepkim "Eyvah!" şeklinde bir sayha çıkarmak oldu.. Ardından "Şimdi yandı çalışanlar.." diye söylendim..

ooo

Çünkü bu haberin geçildiği saatlerde bizim yazı işleri önden çekişli koalisyonumuzun hazırladığı "Sosyal güvenlik reformunun" ayrıntılarını tartışıyordu..

Eldeki bilgiye göre emeklilik yaşı erkeklerde 62'ye, kadınlarda 60'a yükseltilecekti.. Dolayısı ile memuran kesimi ile SSK taifesi kıyameti koparacaktı..

Mezarda emeklilik..
Memleketimizin ileri gelenleri yıllardır bu meseleyi tartışır.. Çalışan kesim "Mezarda mı emekli olacağız?" diye tutturur.. Hükümet adamları da "Kırk küsür yaşında emekli oluyor, sonra yıllarca ölmek bilmiyorsunuz.." deyip, karşı dururlar..

O sırada siyasi liderlerden birisi, bu iki laf arasında mutlaka "Erken seçim" diye tutturacağından, söylenmişi de söylenecek olanı da güme gider.. İşin ucunda oy hesabı olduğundan yönetici kısmı "yan toplara girmek" istemez..

İşte haberi okuyunca "Eyvah!" çekmem bundandır..

Hükümet adamları "emeklilik yaşını yükseltme" konusunda tam hamle etmeye hazırlanırken Gümüşoluk köyünden 78 yaşındaki bir Hasan Hüseyin dede çıksın "Benim evlenme vaktim geldi gayrı.." deyip ortalığı karıştırsın..

Üstüne üstlük bu hayırlı işe karşı çıkan torunlarından birini vurup öldürsün..

Şimdi hükümet adamı çıkıp da "Hani mezarda emeklilik, diyordunuz.. Buna ne buyrulur?" diye sormaz mı?

Artık sen istediğin kadar "Bakmayın Hasan Hüseyin Emmi'nin işlerine.. Sakallımın harmanı, geceden yok dermanı, demişler.. O kim evlenmek kim?" diye konuş..

Ecevitimiz 75 yaşında taze iktidar olmuş.. 90 yaşında da siyaseti bırakıp, bir köşeye çekilerek şiirdi, şarkı sözüydü yazmayı plânlıyor.. Bu saatten sonra çok dinler "mezarda emeklilik" itirazlarını..

ooo

Neden derseniz, Hasan Hüseyin Sevim adımdaki 78 yaşındaki dedemizin icraatından belli oldu işin gidişatı..

Hasan Hüseyin dedenin işi öyle sıradan bir ihtiyarlık azgınlığı değil.. Hesaplı kitaplı bir evlenme kararı.. Haberden çıkarttığıma göre köy yerinden orta yaşlı bir dul hanıma talip olmuş..

Aracılar gidip gelmiş.. Dede'nin mendile sardığı kuru inciri, lokumu, üzümü gelin adayına iletmişler.. Gelin adayından da Dede'ye; arkası horozlu cep aynası ile yarısı sık, yarısı seyrek dişli tarak gelmiş ki manası büyük..

Aynadan çıkan mesajı "Aman yiğidim, kendine iyi bak.." şeklinde anlayacaksın.. Tarak ise "Öyle de seninim, böyle de.." manasına geliyor..

Böyle böyle haberleşip pişirdikleri evlilik işinin hitamını "harman sonu" getirmeyi kararlaştırmışlar.. Köylük yerde "harman sonu" hayırlı işlerin başlangıcıdır.. Köylü kısmının cebi o vakit para göreceğinden aklına önce evlenmek gelir..

Bütün bir yıl harmanı beklemiş yiğitleri artık o saatten sonra zaptedemezsin.. Babanın ayakkabısına çivi çakmaktan, içine su dökmeye kadar her türlü işareti verirler..

Baba hâlâ lafı anlamamışsa oğlan yatağa erken girip, yorganın altından arada sırada yüksek sesle miyavlar.. Bunun da manasını "Elinizi çabuk tutun, bu gidişle yastık yorgan paralanır, mesuliyet benden gider.." diye verirler..

"Çayırda attan, zemheride kurttan, harman sonu Türkten sakın.." lafının aslı da buna dayanır..

Hüseyin Dede'nin isyanı..
Lakin torunlar "laf anlamaz" cinsten çıkınca Hasan Hüseyin Dede'nin tadı kaçmış..

Özellikle de torunu Mustafa "Harmanda alacağımızı senin şeyinin keyfine mi vereceğiz.." şeklinde ileri geri konuşunca Dede'nin sinirleri yerinden oynamış..

Duvarda asılı duran Alaman Çiftesi'ni kapmasıyla, hayırlı işe mani olmaya çalışan torunlarına hamle etmesi bir olmuş.. Bir kurşun Mustafa'ya sıkıp canından etmiş.. Diğer kurşunu da "Bu da senin hakkın.." diyerek büyüğünü dolduruşa getiren küçük torunu Sevim'e sıkmış..

Ondan sonra tüfeği attığı gibi kaçmaya başlamış.. Asfaltı geçip köyün öbür yanındaki dağa bir ulaşsa yırtacak.. Ondan sonra ara bul Hasan Hüseyin Dede'yi..

Çakırcalı Efemiz gibi dağlardan indirebilirsen indir..

ooo

Ne var ki kötü kader asfaltın üzerinde yakalamış.. Karşıdan karşıya geçmek için hamle ettiğinde yoldan geçmekte olan traktörün altında kalıvermiş.. Traktörün koca lastiği bile alamamış canını.. Yaralı olarak hastaneye kaldırılmış..

Yattığı yerden "Yatar çıkarım, yine de evlenmekten vazgeçmem.." diye konuşup "Hakan Şükür gibi düğün yapmazsam şart olsun.." diye inatlaşması da işin cabası..

Bu haber hükümet adamlarının masasına konur da "Düğün olur iki kişiye, tasası düşer bütün emekliye.." diye laf etmezler mi?

Ardından sendikacısına, dernekçisine "Bak adam seksenine dayanmış, evlenmek için nelere katlanıyor! 62 yaş emeklilik için neden geç olsun?" diye laf sokuşturmazlar mı?

Ayrıca önümüzde taş gibi Baba örneği var.. 75 yaşını devirdi, çalışmaya doyamadı.. "Beni bir yedi yıl daha seçin de hevesimi alayım bari.." diyor.. Aha buraya yeminle yazıyorum..

İkinci yedi yıllık dönemi de bitirsin "Allahın hakkı üçtür.." deyip bir yedi yıl daha isteyecek..

"Hık mık!" diyene de Hasan Hüseyin Dede'nin gençlik hallerini örnek verecek.. Yaktın emeklilik bekleyenleri Hasan Hüseyin Dede..