kapat

14.06.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
micro
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )


Telefon dinlemenin perde arkası hikayesi

- Hasan... Hasaaaan! Gel bakalım buraya.

- Geldim abi.

- Sen bu telefon dinleyenlere çay servisi yapmıyor muydun?

- Evet abi, şekersiz çay.

- Şekerli çay içmezler miydi?

- Yasaktı abi!

- Şekersiz içince uykuları mı gelmiyor yoksa şekerli çay içinde kulakları mı duymuyor?

- Yok abi... Bilgisayar için. Bilgisayara şekersiz çay dökülürse silip kurtarıyorsun, şekerli çay haşat ediyor. Bir olay oldu, bir kere döküldü de bilgisayar zayi oldu, başbakanın çocuklarını bir hafta boyunca dinleyemediler hepsinin evinde sorun oldu.

- Sen nereden biliyorsun?

- Abi onlar telefonları dinliyor, ben onları konuşurken dinliyorum, her şeyi biliyorum.

- Allah seni ne yapmasın. Her yerde söyleme başına iş gelir. Başbakanın çocuklarını niye dinlesinler kardeşim, güvenlik için mi... Hani arkadaşıyla kimseye haber vermeden bir yere giderse bulmak için mi?

- Yok be abi onu kim düşünür? Çocuklar üniversite sınavına girecekti, bunlar başbakan çocuğu, soru cevap anahtarını bunlara nasılsa yazdırırlar diye düşündü arkadaşlar, ondan dinlediler. Kendi çocuklarına da cevap anahtarı gitsin, sosyal adalet yerini bulsun diye!

- Olur mu öyle şey. O odada gün ışığını görmeye görmeye siz kafayı yemişsiniz, cevap anahtarını istersen Bill Clinton ol, vermezler.

- Yok ya... Koca barajı, havaalanını, futbol sahasını, gemiyi, petrol boru hattını telefonda alıp veriyorlar da bir soru anahtarını mı vermeyecekler?

- Oğlum sen ne diyorsun, ihbar etsene işler böyle dönüyorsa?

- Ya abicim sen gerçekten anlamıyorsun ya! Kime ihbar edeceksin? Polis zaten dinliyor. Ben çay servisi yapıyorum, çayı verdiğim adam polis. Zaten kendisi "Bak verdi işte ihaleyi" deyip taymkod alıyor.

- Taymkod ne?

- Abi çok teknik, orayı geçelim abi.

- Polis sonra işlem yapmıyor mu?

- Kusura bakma ama devlet sistemini sana baştan anlatmak gerekecek abi. Şimdi dinleyen polis, konuşan bakan veya başbakan. Bazen tele-konferans. Yani bir polis memuru neyin devlet millet için daha iyi olduğunu bir başbakandan daha iyi bilecek değil ya!

- Yahu öyle bir iş olur ki başbakan devleti satar ve sen anlarsın kardeşim o zaman ne yapacaksın?

- Abi o zaman iş çok zor. Çünkü herkesin bir bandı var, oradaki arkadaşlar da herkesin bandını en yakın rakibi herkese verdiği için böyle bir denge var. O yüzden kimseyi kimseye şikayet edemiyorsun. "Bende bandın var" dersen cevabı "Bende de senin bandın var"!

- Tarantino filmi gibi valla, herkes herkese silah çekeceğine bant çekmiş, bir patlasa zincirleme gelecek.

- Ne filmiyse işte o film gibi o zaman abi! Sizin film dediğinize bazıları kabus diyor.

- Bu dinleme bantlarını nasıl ele geçiriyorlar?

- Canım abim gayet normal yoldan. Sistem zaten böyle, başbakan olana bantlar ulaşıyor. Siyasi istikrar yok, sürekli başbakan değişiyor, herkes kendi döneminde diğerlerini dinletiyor. Koalisyonlar koalisyonları dinletiyor. Aslında bu işin faydalı tarafı da yok değil. Artık eskisi kadar yapamıyorlar, korkuyorlar. Ama yapılanlar da tam ortaya çıkmıyor. Bir korku dengesi var... Yayınlanan ilk bant, herkesin elindeki bantı çıkarmasına -yani bütün politik sistemin toplu katliamına- yol açacağından kimse ilk olmuyor. Fakat "ya başa gelirse" korkusuyla da sürekli bant topluyorlar. Nükleer silahlarda olduğu gibi... Terör dengesi!

- Peki şimdi ne olacak?

- Valla abicim tam aklım ermez ama nükleer başlık yapımında ABD-Rusya arası anlaşmaları örnek alacaklarmış. Yani önce artık yeni bant üretilmemesi şartı, sonra eski bantların imhası vs...

- Kim bu uygulamaya hakemlik edecek?

- En son gelen habere göre başta uzaktan gelen "Tamtam sesleri" şimdi her şeyi bastırmış. "Tamtam"cıya, "Bazı hassas dengeler var" demişler o da "Kimse o hassas yengeler atın içeri" demiş. Ondan başkası da kolay kolay bu işin altından kalkamaz zaten, karakteri böyle, kimseyi takmadan uyguluyor, büyük temizlik başlattı. Esas "Bir daha asla" diye kasetleri yok ediyorlar.

- Yahu her şey tamam da... Şimdi sen anlatınca düşünüyorum da... Kasetler, 24 saat dinleme yaptığı kulağını yara merhemiyle silen polis memurları, sen çayçı... Bozulma varsa eğer, siz en son sıradasınız! Yani ahlak bozulması varsa, dinlerken bozulmuş. Bunları dinleyelim belki bir şey karıştırıyorlardır diye -belki de iyiniyetle- başlamış iş, onlar o kadar iş karışmış ki dinleyenleri baştan çıkarmış.

- Aynen böyle abi!

- Eh şimdi dinlenmediklerinde yine aynı hamam aynı tas olmayacak mı?

- Yahu abi seni gören de bir tek sen akıllısın zannedecek! Abicim bunlar şu anda yeni bir biçimde dinlenmeseler eski dinleme sistemini tasfiye ederler mi?

- Yeni bir sistem mi kuruldu?

- Evet canım abim.

- Orada da çaycılığı kaptın mı?

- Maalesef abi, uzayda çay servisi yok!

- Kim kurdu uzaydan sistem yahu?

- En ileri kurum kimse en yukarı da o çıktı, ilk tahminde herkes doğru tutturuyor, bu da bir başka teşhis işte!

- Peki sen şimdi ne yapacaksın?

- Tayinim çıktı zaten...

- Çaycının tayini olur mu?

- Terfi de var üstelik, Beyoğlu'nda sandöviç büfesi açıyorum.

- Beyoğlu'nda nerede?

- Hemen konsoloslukların yanında, "Uzay Büfe", yolun düşerse uğra abi!

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır