kapat
29.05.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL


EMRE AKÖZ


Sol, Fatih'e nasıl bakıyor?

Bu fotoğrafı arşivimde saklamıştım. Tam bir yıl önce 29 Mayıs 2002'de yapılan "İstanbul'un Fethi Kutlamaları"nda çekilmişti. Hani Fatih Sultan Mehmed'in bazı deniz araçlarını (kimi 'kadırga' der, kimi 'kayık') karadan yürütüp Haliç'e indirmesini simgeleyen bir 'müsamere' vardır ya... İşte o sırada çekilmiş.

Bence bu fotoğrafta her şey var Belediye görevlisinin saati (Cüneyt Arkın'ın filmlerini hatırlatıyor)... Elinde cep telefonu... Arka planda modern bir otel... Maşallahı hak eden bir bıyık... Geleneksel giysileri çağrıştıran ama biraz eğreti duran bir kıyafet...

Başka şeyler de söylenebilir elbette Örneğin 'levent'in yüzündeki yorgunluk ifadesi ve aynı anda iki işi birden yapma çabasıyla alnından akan terler... Tipik bir "Türkiye'nin Düzeni" fotoğrafı işte!

****

Salı ve Çarşamba günleri burada Fatih hakkındaki iki kitabı tanıttım. Biri Alman tarihçi Babinger'inki, diğeri Fatih'in mahiyetinde de bulunmuş tarihçi Tursun Bey'inki...

Tepki gösterenler oldu Vay efendim Fatih'e 'dil uzatan' bir kitaptan nasıl söz edermişim? Ederim arkadaş! Tarihçi Halil İnalcık gibi bir 'dev'in, önemseyip eleştirdiği ve ancak 50 yıl sonra Türkçe'ye çevrilen bir kitaptan elbette söz ederim. Madem Fatih'e karşı ilgin ve sevgin var, öğren işte. Kendini dünyaya kapama. Onunla hesaplaş.

****

Konstantiniyye'nin fethedilip İstanbul olması elbette önemli bir olay. Peki ama bu olayı nasıl anacağız? Anmanın çeşitli biçimleri var. Bunlardan biri 'kutlama'... Şimdiye dek 29 Mayıs 1453 iki biçimde kutlandı İslamcısıyla, milliyetçisiyle Türk sağı kitaplar yayınladı. Sempozyumlar düzenledi. Fethin öneminin altını çizdi. Öte yandan belediye ve devlet 'müsamereler', 'mizansenler' organize etti. Nutuklar atıldı.

Sol ise olup bitene genellikle ilgisiz kaldı. Ne kutladı, ne lanetledi. Genel olarak Osmanlı'yı, özel olarak Fatih'i göz ardı etti. Geçmişle ilgisi Sultan Abdülhamit'i aşağılayıp İkinci Mahmud'u yüceltmekten... Kapitülasyonları yermekten... Şeyh Bedrettin'i sosyalist sanmaktan ibaret kaldı. Benim bildiğim bir tek Yalçın Küçük, Fatih'i ciddiye aldı, kitap yazdı ama onu da meslekten tarihçiler ciddiye almadı!

****

Diyorum ki Nasıl Mustafa Kemal Atatürk, Kemalistlere; İslam da İslamcılara bırakılmayacak kadar önemliyse... Fatih ve fetih de sağcılara bırakılmayacak kadar önemlidir. Çünkü İstanbul'un geçmişini nasıl görüyorsak; geleceğini de öyle görürüz. Eskiye ilişkin tasavvurlarımız nasıl ise geleceğe ilişkin umut ve planlarımız da öyle olur.

Küreselleşme ve AB'ye girme sürecinde İstanbul bir dünya kentidir. Artık fethin kanlı yanını değil, kentin kültürel önemini ön plana çıkarmalıyız. Bunun bir şartı da, belki size paradoksal gelecek ama, solun işin içine dahil olmasıdır.

Sergen'in antenleri
Meslektaşımız Atilla Türker gayet eğlenceli bir kitaba imza attı "Yeşil Sahalardan Komik Anılar Ah Şu Futbolcular" (Ümit Yayıncılık).

Hakemler, teknik direktörler, futbolcular maçta ya da kampta başlarından geçen gırgır olayları anlatmışlar. Kitapta tam 91 futbol insanının anıları yer alıyor. Bunlardan biri de Sergen Yalçın. Dinleyelim

****

Henüz 19 yaşındaydım. Çok gençtim. Deneyimsizdim. Ama genç takımdaki performansım sayesinde bir anda dikkatleri üzerime çektim. Teknik Direktör Gordon Milne, BJK A takımının Kıbrıs kampı kadrosunu açıkladığında dünyalar benim oldu.

Kıbrıs'a gittik. Otele yerleştik. Tüm futbolcular odasına çekildi. Birazdan kapı çaldı. Gelen Feyyaz abiydi. "Sergen" dedi, "Senin odandaki TV iyi gösteriyor mu? Bizdeki herhalde bozuk."

Odamdaki TV'yi açtım. Gayet net gösteriyordu. Bunun üzerine Feyyaz abi bir istekte bulundu "Sen TV'den anlarsın. Kafan çalışır. Şu bizim TV'ye de bir el atsana."

"Hemen abi" dedim. Kabul ettim. Ne de olsa kendimi beğendirecektim, şirin gözükecektim. Birlikte odasına gittik.

TV'nin başına kuruldum. Başladım düğmelerle oynamaya. Oynadım, oynadım. Birazdan TV çok net göstermeye başladı. Feyyaz abi sevindi. Beni kutladı "Harikasın be Sergen. Vallahi zekan müthiş. Kafan çok çalışıyor."

O sırada odaya takımdaki diğer bazı futbolcular da geldi. Hepsi de becerimi görmüştü. İşin ilginç tarafı hepsi de aynı dertten mustaripmiş "Ya Sergen bizim odaya da gelsene. Bizim TV de bozuk."

Kıracak değilim ya... Sırayla odalarına gittim. Biraz zor oldu ama tüm TV'leri düzelttim. Hepsi de çok net göstermeye başladı. Haliyle büyük övgüler aldım "Helal olsun Sergen, Bir insan ancak bu kadar becerikli olur."

Fakat o anda bir şey dikkatimi çekti. Beni kutlayan futbolcular aynı zamanda kasıklarını tuta tuta gülüyordu.

Pek anlayamamıştım ama... Ben de mutluydum. Görevi tam yapmanın, takımdaki büyüklerimin takdirini kazanmanın huzuru içindeydim. Ama aniden Feyyaz abi ağzındaki baklayı çıkardı

"Sergen elinin değdiği TV'ler tabii ki cam gibi gösterir. Çünkü senin kulakların çanak anten gibi."

Yıkıldım. Kahroldum. Meğer odalardaki TV'ler bozuk filan değilmiş. Ayarını bilerek bozmuşlar.

'SINIR' ŞARKILARI
Latin müziğine karşı özel bir ilgim yoktur. Ama bazı parçaları ve bazı sanatçıları çok severim. Geçenlerde Frida filminin müziklerine de imzasını atan Lila Downs'un 'La Linea' (Border Sınır) isimli albümünü aldım. Yeni bir hayat umuduyla bin bir tehlike atlatarak Meksika-ABD sınırını aşmaya çalışanlara ve o arada ölüp gidenlere adamış bu albümünü. Son derece güzel parçalar var. Babası ABD'li, annesi Meksika yerlisi olan 1968 doğumlu sanatçı soruyor "Bir göçmenler ülkesi olan ABD, bugün göçmenlere niye böyle kötü davranıyor?"


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Logo Melodi
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır